Türkiye’nin yakın siyasi tarihini (1980 sonrasını) analiz ettiğimizde karşımıza çıkan gerçekler karşısında bazen hayretler içinde kalıyoruz. Bilhassa 1980 öncesi ve 1980 sonrası siyasi tarihini karşılaştırdığımızda korkunç değişiklikler olduğunu farkediyoruz. Siyasetçinin ve seçmenin siyasi ahlaki değerlerinin ne kadar değiştiğini aleni bir şekilde görebiliyoruz.
1980 öncesi siyasetin ana temelini ideolojik fikirler oluşturuyordu. 1980 sonrası siyasetin ana temelini ise çıkar, makam ve iktidar hırsı oluşturduğuna şahit oluyoruz. Bu durum hem siyasetin zirvesinde hem de tabanında (seçmen kitlesinde) kronik bir hastalığa dönüşmüştür. Bu kronik hastalığın uzlaşmazlıklar ve çarpıklıklar sonucunda oluştuğunu çok iyi biliyoruz.
Siyasi ahlak değerlerindeki değişimi üç başlık altında izah edebiliriz. 1) Hala geçmişteki siyasi ahlak değerlerine sahip çıkan (onurlu ve dürüst) çok az bir politikacıdan söz edebiliriz. 2) Kaygan zeminde siyasi parti değiştiren (yalaka, dalkavuk/yağcı ve çıkarcı) büyük kitlesel bir kesimin olduğundan bahsedebiliriz. 3) Ve gözünü iktidar hırsı bürümüş ve hiçbir siyasi ahlak değeri tanımayan rakip siyasi partiye karşı kin, öfke ve saldırgan tavır ve tutumlarıyla her türlü yalana ve iftiraya başvurmaktan çekinmeyen acayip/tuhaf bir kesimin varlığı…
Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu siyasi arenada durum/hal böyle… Ve böylesi bir anlayış veya zihniyetle 2023 seçimlerine doğru gidiyoruz. Zaten yıllar öncesinden siyasi arenanın zirvesi ve tabanı iki bloka (Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı) diye bölünmüştü. Bu bölünmüşlüğün en ilginç yanı da iki terör örgütü (PKK ve FETÖ) uzantılarının da millet ittifakına destek vermeleridir.
Türkiye’nin gelişmesinin, büyümesinin ve müreffeh ülkeler seviyesine çıkmasının önüne geçebilmek için her türlü yola başvuran dış mihrakların oyunlarına, tuzaklarına ve kumpaslarına gelebilen yeni bir zihniyetin ortaya çıkması bir o kadar düşündürücüdür!.. Bu zihniyetteki kesimin millet ittifakı ile birlikte hareket etmesi de en çok üzüldüğümüz durumdur.
Emperyalist küresel güçlerin 100 yıldır içinde taşıdıkları 2023 KORKUSU (çünkü onlar da çok iyi biliyorlardı ki 2023’de Türkiye tam bağımsız bir ülke olacak!) nihayet dışa vurmuş ve kursaklarındaki bütün cerahati kusuyorlar ve Türkiye üzerinde yeni oyunlar sahneye koyuyorlardı!..
Türkiye’de tam 40 yıldır PKK ve FETÖ terör örgütleri ile yapamadıklarını yeni siyasi oyun, tuzak ve tezgahlarla yapmak istiyorlar! Ve işe siyaseti dizayn etmekle başladılar. Kaset kumpası ile CHP’de büyük bir değişime gittiler. Yani, Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan alınması ve yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmesi! Sonrası malum!..
Kaset operasyonları MHP üzerinde denendi ama başaramadılar. Ses kayıtları ile de AK Parti’yi yola getirmek istediler olmadı. Bu sefer 17-25 Aralık Polis-Yargı Darbesi Girişimi… Fakat yine olmadı!.. Ve sonrasını zaten hepimiz biliyoruz. 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi… Maalesef devlet ve millet elbirliği ile bu darbe girişimi de engellendi. Geriye bir tek yol kalmıştı o da ABD desteğiyle CHP’nin önderliğinde İTTİFAK oluşumuna ve AK Parti karşısında siyasi partileri bir çatı altında toplayarak Millet İttifakı’na gidilmesi… Başardılar da… Tabi buna karşılık AK Parti de MHP ve bazı küçük siyasi partiler ile birlikte Cumhur İttifakı’na gitmek zorunda kalmıştı.
Ve 2023 seçimleri yaklaşıyor!.. Bir-iki yıldır Erken Seçim dediler ama şartlar oluşmadı! Şimdi de Cumhur İttifakı’nı dağıtmak, AK Parti iktidarını devirmek ve Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ı koltuğundan etmek için arayışlara girildi! Akla-hayale gelmedik yeni planlar yapıldı! Ve dışarıdan (ABD koordinatörlüğünde) bu planları tatbikata koymak için farklı yol ve yöntemlere başvurmaya başladılar!..
Gönül isterdi ki bu yazıyı partilerüstü ve tarafsız bir gözle yazabilseydim! Maalesef gerçekler o kadar çok acıydı ki güneşi balçıkla sıvayamazdım! Keşke CHP, AK Parti karşısında (muhalif olarak) DOĞRU bir siyaset izleyebilseydi! Keşke İyi Parti, AK Parti karşısında İYİ bir muhalefet sergileyebilseydi. Keşke AK Parti’ye muhalif diğer irili-ufaklı partiler kendi bildikleri doğru yoldan DOĞRU bir çizgide yürüyebilselerdi. Ne yazık ki Türkiye Gerçekleri keşkelerle izah edilemiyordu. Her şey o kadar açık, net ve şeffaf bir şekilde ortadaydı ki… Gerçekleri görmemezlikten gelmemiz bize yakışmazdı. O yüzden gerçekleri yazmak zorundaydık.
Gönül isterdi ki CHP, İyi Parti veya diğer (AK Parti ve Cumhur İttifakı karşıtı) irili-ufaklı siyasi partiler onurlu bir duruş sergileyerek Türkiye gerçekleri üzerinden muhalefet yapabilselerdi. İktidardaki AK Parti’nin eksiklerini, hatalarını ve yanlışlarını (yalansız, riyasız ve iftirasız) doğrudan ve dürüstçe dillendirebilselerdi. AK Parti döneminde şayet varsa bir soygun, vurgun, hırsızlık, rüşvet, adam kayırma, adaletsizlik vs. belgeleriyle birlikte topluma anlatabilselerdi. Muhalefet partileri (ya da millet ittifakı) böylesi doğru bir yoldan siyaset yapmış olsalardı inanın 2023 seçimlerinin kazananı olurlardı.
Gönül isterdi ki AK Parti dahil tüm siyasi partiler dış güçlere karşı, dış oyunlara karşı ve dış saldırılara karşı birlik ve bütünlük içinde olsalardı da var kendi içlerinde birbirlerini yeselerdi! Siyasi kavgalarını kendi içlerinde verselerdi. Devletin ve milletin bekası sözkonusu olduğu zaman iktidardaki mevcut AK Parti ve CHP önderliğindeki diğer muhalif partileri dayanışma ve kaynaşma içinde olabilselerdi. Keşke diyoruz ama maalesef… Çünkü bu ülke hepimizin… Bu vatan, bu bayrak, bu devlet ve bu millet HEPİMİZ demek!..
Yine de bütün ümidim ve temennim, gerek AK Parti, CHP, MHP, İyi Parti ve tüm siyasi partilerin önceliklerinin devletin ve milletin birlik-bütünlüğü yönünde olmasıdır. Her siyasi parti aynanın karşısına geçerek yanlışlarını, hatalarını, eksikliklerini ve fazlalıklarını sorgulamalıdırlar. Aralarındaki düşmanlığı, kini ve öfkeyi bir kenara bırakarak aynı çatı altında yaşadıklarını hatırlayarak birbirlerine yaklaşımları insanca, adilane ve medenice olmalıdır. Siyasi kavgalarını yine adilane ve medeni bir şekilde yapmalılar. Birbirlerine iftira atarak, birbirlerinin kuyusunu kazarak, birbirlerine fütursuzca saldırarak değil siyasetin gerektirdiği koşullar altında, siyasetin ahlaki değerleri ve kuralları çerçevesinde karşılıklı mücadele etseler de HAK eden KAZANSA!..
Değerli okuyucularım, yukarıdaki satırlarımla çok mu ütopik, insancıl ve duygusal bir yaklaşım sergiledim. Ne yapayım tarafsızlığıma gölge düşürmemek için günümüz siyasetini bu şekilde yorumlayabildim. Ne kadar tarafsız değilim desem de (sizler de çok iyi farkına varmışsınız ki) birazcık taraf olmak kokusu var bu yazımda! Eh ben de bir insanım, o kadar da olması gerekiyor derim. Ya da bana, medya camiasında tam tarafsız tam bağımsız bir gazeteci-yazar gösterin?! Hele kendilerini tarafsız, bağımsız ve demokrat gazeteci-yazar olarak değerlendiren gazeteci-yazarların perde arkasını biraz kurcalayın neler göreceksiniz neler!.. Asıl tarafsızım diyenlerden şüphe etmek gerek!..
Her şeye rağmen tek temennimiz bütün siyasi partilerimizin hak/hukuk içinde, adilane ve mertçe/yiğitçe siyasi arenada mücadele vermeleridir. Ülkemizin geleceği/bekası için, milli birlik-beraberliğimiz için doğru ve dürüst bir politika izlemeleridir. Hiçbir siyasi parti ayırımı yapmadan diyorum ki hilesiz, yalansız, riyasız bir şekilde kim HAK ediyorsa O İKTİDARA GELSİN!..
YORUMLAR