Suriye’de siyasi hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, yüksek oranda işsizlik, yolsuzlukların her geçen gün artması, Beşşar Esad rejimine duyulan memnuniyetsizlik ile birlikte 15 Mart 2011 tarihinde, ülkenin güneyindeki Dera kentinde Arap Baharı’nda etkilenen demokrasi yanlısı gösterilerin başlaması, Esad hükümetinin demokrasi yanlısı gösterilere sert müdahale etmesi, ülke çapında zamanla daha çok yaygınlaşan şiddetli protestolar, Suriye’de iç savaşın çıkmasına yol açtı. Türkiye hemen yanı başımızdaki komşumuzda başlayan bu iç savaşa eş zamanlı olarak kendi sınır güvenliği ve öncelikle savaş dolayısıyla tehlike altında olan yerlerinden edilmiş sivilleri korumak ile birlikte olası bir göç dalgasını önlemek amacıyla Türkiye- Suriye sınır hattında “Güvenli Bölge” oluşturulması için girişimlerde bulunsa da bu arayışlar başta ABD olmak üzere diğer uluslararası güçler tarafından kabul görmemiştir. Türkiye’nin Suriye sınırında oluşturulmasını istediği “Güvenli Bölge” eğer zamanında yapılmış olsaydı Suriyeli mültecilerin kendi ülkelerinde güvenli bir şekilde yaşamalarını sağlayacak tüm şartlar yerine gelecekti ve bugün yaşanan son yüzyılın en büyük dramlarından olan bu katliamlar ve ölümler olmayacaktı. “Suriye’de güvenli bölgeler ve uçuşa yasak bölgeler olsaydı muhtemelen bu kimyasal saldırı ve diğer zulümler olmayacaktı.” (Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın). Diğer bir açıdan bakıldığında, güvenli bölge olmuş olsaydı ABD’nin bu bölgede Suriye Demokratik Güçleri (SDG) adı altında PKK terör örgütünün uzantısı olan YPG/PYD terör örgütlerinden oluşan grupları müttefik olarak görmeyecekti. Bu eli kanlı örgütler bu kadar büyümeyecek hem Suriye için hem de Türkiye için bir tehdit oluşturmayacaktı. Türkiye’nin güvenli bölge için önermiş olduğu Suriye’nin kuzeyindeki alanda PKK/YPG/PYD Amerikan ordusunun desteğiyle bölgelere ayırarak kantonlar oluşturdu. Yani terör örgütüne bir devletçik oluşturma projesinin alt yapısının temelini atmış oldular. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Fırat Kalkanı operasyonuyla Cerablus/El Bab ve ardından Zeytin Dalı operasyonuyla Afrin’i ele geçirmesi terör örgütü tarafında kurulan kantonların dengesi kısmen bozulmuş lakin tehlike tamamen bertaraf edilmemiştir. Bu gelişmelerle birlikte Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde kurulacak herhangi bir özel yapıya izin vermeyeceği ve oldubittiye müsaade etmeyeceğine dair yaptığı açıklamalara rağmen ABD, Suriye’nin kuzeyinde sözü edilen terör örgütünü kendisinin bir kara gücü gibi görüp, örgüte hava ve kara araçları başta olmak üzere her türlü askeri silah, mühimmat ve lojistik desteğini sağlamış ve terör örgütünün kontrolündeki bu bölgelerde havaalanı ve askeri üsler inşa etmiştir. ABD Başkanı Donald Trump’ın 13 Ocak günü (Türkiye Saati ile 14 Ocak) yaptığı bir paylaşımda çekilme sonrası Suriye’de 20 mil (32 kilometre) derinliğinde bir güvenli bölge oluşturulacağını belirtmiş olmasına rağmen söz konusu terör örgütü ile halen müttefik gibi sahada birlikte çalışmaktalar. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna askeri operasyonun yapılması konusundaki kararlı tutumu ve bölge ile ilgili ciddi uyarıları neticesinde ABD tarafında da Suriye’nin kuzeyinde ‘’Güvenli Bölge’’ kurulması gündeme gelmiş ve bununla ilgili hızlı adımlar atılmıştır. ABD doğal müttefiki olan Türkiye ile Müşterek Harekât Merkezi’nin kurulması ile süreci yönetmeleri hususunda anlaşma sağlanmıştır. Ülkemiz açısından bakıldığında Suriye’nin kuzeyi, Türkiye’nin ulusal güvenliği için büyük bir tehdit yani beka meselesi haline gelmiş ve gelmeye devam etmektedir. Güvenli Bölge Anlaşması ile sınır hattımızda ciddi silah, mühimmat ve lojistik yığınağı yapan PKK/PYD/YPG terör örgütü bölgeden tamamen çekilecek ve bölgeye konuşlanmış oldukları tüm ağır ve ağır olmayan silah, araç ve gereçleri taşıyacaklar. Terör örgütünün yıllardır işgal etmiş oldukları şehirlerde ABD ve Türkiye’nin güvenlik güçleri tarafında ortak devriyeleri şeklinde yapılacaktır. Güvenli bölge oluşturulması ile evlerinden ve yerlerinden edilmiş milyonlarca Suriyeli mültecinin insani olarak geri dönüşlerini sağlanacaktır. Ayrıca PKK/YPG/PYD işgali nedeniyle Türkiye’ye kaçıp gelen mültecilerin geri dönmelerini sağlanacak. “Güvenli Bölge” oluşturması için ABD-Türkiye yetkililerinin görüşmeleri devam ederken Rusya’nın tüm askeri ağırlığını Suriye ordusunun İdlib bölgesini tekrar alması için devreye sokması ile İdlib’ten gelecek olan mülteciler içinde söz konusu bölge geçici bir yaşam alanı olacaktır. Böylece Türkiye’ye yapılacak büyük bir göç dalgasının önüne set çekilmiş olunacaktır. Güvenli bölgenin oluşturulması, Suriye’de yaşayan insanlar için doğru yönde atılmış bir adımdır. Suriye Ordusu ve Muhalifler arasında devam eden operasyon ve çatışmalar neticesinde ölümden kaçmak için güvenli bölge insanların hayatını kaybetmesini ve yerinden yurdundan olmasını engelleyeceğinden önemlidir. Olumlu yönlerini konuştuğumuz ‘’Güvenli Bölge’’ Türkiye’nin kısmen de Suriye’nin kontrolünde çıktığı andan itibaren Türkiye ve Suriye için ‘’Güvensiz Bölge’’ olur. Nasıl mı? 1991 sonrası Kuzey Irak’ta oluşturulan fiili Çekiç Güç ortamının Suriye’nin kuzeyinde tekrarlanması.1991 yılında Irak Hava Sahası’nda 36’ncı paralelin kuzeyi ile 32’nci paralelin güneyi “Uçuşa Yasak Bölge” ilan edildi ve bu bölge Irak Hava Kuvvetleri’ne yasaklandı. Bu uygulama, ABD işgalinin başladığı 2003 yılına kadar sürdü. ¨Çekiç Güç¨ ile Irak’ın toprak bütünlüğü ihlal edilmiş, Barzani Yönetiminin güçlenmesine zemin hazırlamış hatta özel statülü resmi bir devlet kurulmasına sebep olmuştur. Ayrıca PKK terör örgütünün her türlü lojistik destek sağlama ve yeniden yapılaşması için uygun ortamlar sağlanmış olundu. Yıllar sonra Suriye’nin kuzeyinde benzer bir tablo ortaya çıkmaması ve gelecekte Kuzey Irak’la-Suriye’de Fırat’ın Doğusu’nun birleşmesinin engellenmesi için Ankara’nın Şam’la müşterek bir çalışma başlatması yararlı olacaktır. 2011’de başlayan ve sekiz yıldır süren Suriye iç savaşında en çok zarar gören ülke Suriye’den sonra hiç kuşkusuz Suriye ile 911 kilometre sınırı bulunan Türkiye’dir. Türkiye bu zararı daha büyütmeden ve sınır hattında bir terör koridoru oluşumunu engellemek için söz konusu güvenli bölgede serbestçe hareket etmeli olası olumsuzluklarda müdahale etme hakkını kullanmalıdır. Ayrıca Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve huzurun tekrar tesisi için Suriye halkının inanacağı siyasi bir otoritenin oluşması için dün olduğu gibi bugünde destek vererek Suriye’de savaşı bitirmek için çalışmalıdır. Türkiye güvenli bölgenin gelecek günlerde hem ülkemiz hem de Suriye için güvensiz bölge olmaması için her türlü tedbiri almalıdır.
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR