Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Haçlı ittifakı…

CB Erdoğan birçok kez Batı dayatmaları karşısında söyledi bunu. Hatırladığım dört yıl önce, İstanbul Sancaktepe’de yaptığı bir konuşmada AB üyesi ülkelerin teröre açıktan verdikleri destek ve Vatikan’da (Papalığın merkezinde) bir araya gelmeleri üzerine demişti:

“AB üyesi ülkeler, Vatikan’da bir araya geldiler. Papa ne zamandan beri AB üyesi oldu? Haçlı ittifakı kendini eninde sonunda gösterdi. Siz Türkiye’yi Müslüman olduğu için içeri almıyorsunuz.”

NY Times 10 büyükelçinin çağrısının ardında ABD Başkanı J. Biden olduğunu açıkladı. Malûmu ilâm…

“Erdoğan neden istenmiyor?” sualini defalarca sordum ve cevabını da yine bu sütunlarda defalarca verdim.

Haçlı ittifakı (ABD ve AB) kendilerine açıktan Ehl-i Salib (haçlılar) diyebilen birini ister mi? Elbette istemez.

Muhterem CB Erdoğan bütün pervasızlığına rağmen yine de diplomatik bir dil kullanıyor sayılır. Zira Erdoğan, “bunlar samimiyetsiz” diyor. Oysa bunlar (ABD ve AB) yalnız samimiyetsiz değil resmen namert, rezil bir ittifaktır. Değil sözlerine yaptıkları resmî antlaşmalara bile güvenilmez.

Meselâ, Adalar Denizi (Yunanca Ege) üzerindeki «12 Adalar»ın tamamı bizim. Lâkin İtalya, emanet bıraktığımız[1] bu adaları I. Dünya Savaşından sonra bize teslim etmemiş, Yunanistan’a peşkeş çekmişti. Bizim Balkanlar derdimiz vardı. Onlar Dünya Savaşı’nda bizim karşımızdaki blokta yer almışlardı. O kargaşalık zamanında adalar da kimvurduya gitmiş oldu.

Yàni dostlar bu «haçlı ittifakı»nın tamamı namerttir, şerefsizdir. Bunların ne ipiyle kuyuya inilir (AB Kuyusuna meselâ), ne de günün yeni dünya düzeninde bir iş yapılabilir.

Çare her zaman söylediğimiz gibi İslâm Dünyası ile birlikteliğimiz ve Osmanlı gibi Halifeliği elinde tutan bir güç olmamızdır.

Dünya tarihinin neredeyse tamamı Hilâl ve Haç savaşlarıdır. Bunu göz önünde bulundurmayanlar, moda rüzgarlarıyla savrulan ahmaklardan başkası değillerdir.

Moda rüzgarları çağdaşlık edebiyatı yapar, millî değerlerimizi ve on asırlık tarihimizin üstünü çizer, yok sayar.

Osmanlı incelenmeden Türkiye Cumhuriyeti tarihini anlamak bile mümkün değilken, her türlü meseleyi getirip Mustafa Kemal’le birleştirmek ise bir başka ahmaklıktır.

Cumhuriyet Halk Partisi adam gibi Kemalist de değildir. Onlar bir dönme ve gizli yahudi olan Moiz Kohen’in (takma adı Munis Tekinalp) Atatürk sonrası fabrike ettiği ve “Kahrolsun Şeriat” mihverli bir sapıklığa Kemalizm diyorlar.

Yerseniz. Yeriz, yemişiz de. Televizyon dizilerine kadar o sapık Kemalizmin izlerini görmüyor musunuz? Daha lköğretimden itibaren yavrularımıza zerk edilmeye çalışılan Kemalizm o Moiz Kohen Kemalizmi değil mi?

Zorla okutulduğu için itiraz ettiğimiz «Andımız» gibi sapıklıklarda aynı Kemalizmin izleri yok mu? Bu ülkeyi Türk-Kürt, Âlevî-Sünnî diye kamplara o sapık Kemalizm ayırmadı mı?

ABD’nin ve AB’nin CHP’ye verdiği destek, İslâm için «kahrolsun» diyen bu sapık yahudinin kemalizmi iktidar olsun için değil midir?

Zorla güzellik olmuyor. Bin kere tekrar etsek avanaklara kâr etmez. Şeriat ne demektir? Sokağa çıkıp önümüze gelene sorsak, milyonlarca Müslüman Türkiyeli’nin yüzde kaçı doğru cevap verebilir sizce?

Ah Fuzûlî ah… Ne seni anlayan oldu ne beni…

Dost bi-vefâ, felek bi-rahm, devran bi-sükûn.
Dert çok, hemdert yok, düşman kavi, tali’ zebûn!

Bugünlerde çok kullanıyorum. Cimriliği ile meşhur bir adamın hikâyesi. “Pahalı yaşamaktansa ucuza öleyim daha iyi” mánâsında “ört ki ölem” demiş ya. Anlayan yok madem “ört ki ölem” 25.10.2021

——————————————–
[1] Emanet işi Uşi Antlaşması ile olmuştu. Uşi Antlaşması (İtalyanca: Trattato di Losanna 18 Ekim 1912’de İtalya Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında Trablusgarp Savaşı sonunda imzalanan antlaşmadır. Tafsilatını merak edenler aratıp okuyabilirler.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER