Harp ilânı…

Ünlü hikâyecimiz merhum Ömer Seyfettin, “Bir muhârip için harpten uzak yaşamak kadar acıklı bir şey yoktur” der. Bir kere savaşmış olan savaşa doymaz mánâsında değildir bu söz. Ceddimizin muhâribleri Allah için savaşır, Allah için ölür şehid olurlardı. Mánâ’yı aslî budur.

Ömer Seyfettin’i teyid edercesine ünlü şairimiz Yahya Kemal (Beyatlı),

“Üç şanlı harbin arşa asılmış silâhları / Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları…” demişti «Kaybolan Şehir» isimli şiirinde^[1].

Yüreğimi kabarttı yine mehter şairi… Öyle ki, devasa gölgesi düşmüşken üstüme, hacmime ebadıma bakmadan birkaç mısra da ben mırıldandım…

Üsküp’e ağıt yakmışsın, gözyaşın mürekkeple
Ya biz ne yapalım, kalmadı o ruh yok kimsede
Kutlu vatan sevgisi kaybolmuş yeni nesillerde
Artık ne ağıt söylüyor diller, ne ağlıyor gözler
Doymaz bir iştiha, para puldur en millî mesele

* * *

Düşünüyorum da hani Yunan palikaryası etine buduna bakmadan Türkiye’ye havlayıp duruyor ya, birgün yeter be deyip harp ilân edilse?

Evel Allah, tükürüklerimizle boğarız kahpe Yunan’ı…

Sorsan herkes böyle der de…

«Sokakların Nabzı» isimli bir Tv programı mı vardı, yoksa tüm sokak röportajları için mi bu adı koymuşlar bilmiyorum, lâkin ben sokağın nabzını önemli bulanlardanım ve baktığım kadarıyla pek ümit vermiyor nabız.

Entipüften bir hadise… Biri diğerine yol vermemiş. Cinayetle sonuçlanan kavgalara bile yol açabiliyor bizde böylesi meseleler… Kinlerimizi düşmana saklamıyoruz artık. Herkes herkesin düşmanı olmuş…

Araplar da kavgacıdır fakat daha ziyâde sözle. On yıl gidip geldim (meslek icabı her gidişimizde de en az üç ay kalıyorduk) şahit olduğum hiçbir kavgada bizdeki gazabı görmedim.

Bir kere kat’iyyen silah, veya bir sopa falan kullanmazlar. En şiddetli kavgalarında poşuları üzerindeki agelleri nevi kırbaç gibi kullanırlardı.

Yàni öyle insafsız bir kavgaya rastlamazdık… Vururken “al sana yaramaz” der gibiydi adamlar. Hattâ biz arkadaşlarla bu kavgalara bayılır, rastladığımızda gülüşerek uzun uzun seyrederdik…

* * *

Harp (savaş, cenk, cidal) kaliteli asker ve kumandanlar ile güçlü silahlar ister. Ordumuz eskiye göre çok daha iyi fakat yeterli değil.

Kışlalarda her sabah ezan okunmalı ve erat sabah namazını (nöbetçiler hariç) cemaatle kışla camilerinde kılmalıdır. Asker rahatça banyo yapacak, abdest alabilecek. Su sıkıntısı olan birlikler varmış hálâ…

Askerin yemeği de kaliteli olacak, Ramazan’da oruç tutabileceği şekilde sahur ve iftarlar ayarlanacaktır. Müslüman bir ülkenin ordusudur bu.

Güçlü ve kendine yeterli bir Hava Kuvvetlerinden de mahrumuz. Çılgın projelerde paramızı israf yerine güçlü tayyareler üretecek Uçak fabrikaları açsak…

Yunanistan ABD’ye sırtını vermiş, yeni uçaklar alacakmış. Ya biz? ABD Türkiye’ye parası ödenmiş uçakları dahi vermiyor.

Verse de zaten bozukmuş F-35’ler… ABD’nin önde gelen haber sitelerinden The Daily Beast’in yorumu ilginç:

F-35’leri ‘ABD’nin 400 milyar dolarlık çıkmazı’ diye niteleyen The Daily Beast, hayalet savaş uçaklarının pilotun görevini tamamlamasını engelleyebilecek birinci kategoriden kusurları olduğunu belirtti…

Kendi uçağını yap, namerde değil merde dahi muhtaç olma. İnadına Kanal İstanbul nedir Allah aşkına? 28 Şubat 2021

—————————————————
^[1] Yahya Kemal 1884 Üsküp doğumludur ve «Kaybolan Şehir»i memleketi Üsküp’te uzun süredir öz vatandan cüdâ kalmış eski vatan parçamız memleketi için ağlayarak yazmıştı.