Bir evlilik danışmanı olarak, aldatmanın hangi düzeye ulaştığının ve nasıl normal algılandığının en canlı şahitlerinden biriyim.
Bu süreçte beni özellikle hayrete düşüren şey, dini hassasiyetleri yüksek olduğuna inandığım çevrelerden bazı kişilerin aldatma karşısındaki lakayt tutumlarıdır. Örneğin aldatılan eş, seans odasında nasıl üzüldüğünü, onurunun nasıl rencide olduğunu, kendisini nasıl değersiz, aşağılanmış, itibarı ayaklar altına alınmış hissettiğini anlatırken, aldatan koca, yaptığını gayet rahat bir tonda “masum bir günah” diye geçiştirmek isteyebiliyor.
Eşi, doğal olarak kocasının, mahcup olması, yüzünün kızarması veya en azında daha kısık sesle konuşmasını beklerken, o ise sadece aldattığı eşini suçluyor. Bununla da kalmıyor suçlamasını dini gerekçelere dayandırıyor. “Karı-koca birbirinin örtüsü değil mi, neden benim yaptığım masum günahı çevreye anlattı, örtmedi” diye hanımına çıkışıyor.
Aldatmanın ve zinanın bu kadar normalleşmesinin tek şahidi elbette ki terapistler/evlilik danışmanları değil. Medyayı az-çok takip eden herkes aldatmanın, nikahsız ilişkilerin nasıl ürkütücü boyutlara ulaştığını ve çevrenin de bunlara tepkisiz kaldığını bilir.
Bu durum, aldatmanın toplumda ne kadar normalleştiğinin en acı kanıtıdır. Daha da önemlisi normalleşmenin aldatma kadar tehlikeli olmasıdır. Sadece bir örnek vereceğim, tehlikenin boyutunu siz tahmin edin: Kendisini defalarca aldatan, yakın arkadaşına kaçan karısına, medya aracılığıyla seslenerek, “aşkım seni çok özledim, bana geri dön, ne olursa olsun kabulümsün” diyen erkek bu normalleşmenin de tehlikenin de somut örneği değil midir? Akif’ meğer Haya “Sıyrılmış İnmiş” şiirini bugünle için söylemiş. .
Peki nasıl oldu da toplum bu içler acısı duruma geldi?
Öncelikli nedeni, ailelerin ve toplumun bir kesiminin erkeklerin sadakatsizliğine gösterdiği müsamahadır. Örneğin “erkektir yapar, erkektir elinin kiridir” deyimi, bugün yuvaları yıkan sadakatsizlik olgusunu normalleştiren ve erkeklere cesaret veren anlayışın baş sorumlularındandır. Örneğin danışanım genç hanım göz yaşı içinde hayretle anlatıyor: “Kocamın beni aldattığını dini bütün olduğunu düşündüğüm babasına söylediğimde, bana, “erkektir, yapar, ama sonra vaz geçer, dedi. Annesine şikâyet ettiğimde, “demek ki sen, onu mutlu edemiyorsun” diye beni suçladı. Ailesinden bunu duyan erkeğin bir daha bu sadakatsizliği yapmayacağına kim garanti verebilir?
Bunun yanında Dallas gibi Amerikan Dizileri, ardından Brezilya ve şimdide onları aratmayan Türk dizileri, bu normalleşmede büyük bir paya sahiptir. Türk dizilerinin göğsümüz kabara kabara anlattığımız yurt dışı izlenme başarıları, aynı zamanda o ülkelerdeki boşanma sayılarını da artırdığını biliyor muydunuz? Nitekim bu tahribattan dolayı, Makedonya gibi bazı ülkelerde Türk Dizilerinin izlenmesi yasaklanmıştır.
Son olarak internette sohbet ve paylaşım sitelerinin yaygınlaşması aynı hızda aldatmaları da artırmıştır. Sanal sohbet ortamında çekinmeden yapılan sohbetler, paylaşımlar nefislere zinaya giden yolları da açmaktadır. Onlarca evli kadının, boşanmadan başka erkeklere kaçıp karı-koca hayatı yaşaması bunun en somut kanıtıdır.
Kadın-erkek fark etmeden aldatan, nikahsız ilişki yaşayan kişilerin bu davranışına karşı gösterilen müsamaha toplumun temeli olan aile için tehlike çanlarının çoktan çalındığını gösteriyor. Bu çerçevede aldatan, toplumun değer ve normlarına aykırı davranan kişilere değilse de çirkin eylemlerine karşı tepkili olunmalıdır. Hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın, sadakatsizliğe asla gerekçe, bahane gösterilmemeli ve savunulmamalıdır.
Bunun için de acil önlemlerin alınması gerekir.
Burada başta devlet olmak üzere, STK , siyasi partiler, diyanet, Milli Eğitim Bakanlığına ve daha da önemlisi medyaya büyük bir sorumluluk düşüyor. Herkes kendi üzerine düşeni yapmalıdır. Bundan sonrası da tek tek bireylere ve aile reislerine kalıyor.
Prof. Dr. Sabri Eyigün
Haya Sıyrılmış İnmiş. Aldatma Nereye?
YAZARLAR
TÜMÜ
YORUMLAR