Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

İklim değişti…

Yalnız küresel ısınma nedenli değişimden bahsetmeyeceğim bu yazıda…

İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış… Bu tabiatın hava durumu esaslı (maddî) mevsimleri kadar (tarihindeki iniş çıkışları, devirleri, cemiyyet hayatının ahlâkî değişimlerini, ekonomik hayatın kârlı, zararlı durumunu işaret eden) manevî iklimler de vardır. Yàni mecâz olarak da kullanılır.

Bugün başlayan ÜÇ AYLAR İKLİMİ gibi. Kamerî ayların 7, 8 ve 9’uncu ayları, (Recep, Şá’ban ve Ramazan ayları) İslâm inanç dünyamızda mübarek bir iklim olan «Üç Aylar İklimi»dir…

* * *

Ömrümüzün takvim yapraklarını bir bir koparıyoruz. Bugün Cuma, yarın Cumartesi, öbürgün Pazar derken, hepsi tek tek «dün» yàni içinde yaşadığımız günün önceki günü oluveriyorlar.

Yaradan Allah, kullarına sonsuz ölümsüz hayatı da vermiş ama bu dünyada, yàni ete kemiğe bürünüp Mehmet, Ercan, Hasan, Ömer, Ali… diye göründüğümüz fani hayatta değil. Burada ölüp öteki âlemde diriltilecek ve sonra hesabımızı verip sonsuz (ölümsüz) hayata başlayacağız.

İşin kötüsü, (Cennet gibi), Cehennem hayatı da sonsuz ve ölümsüz.

Eski kitaplarda “ölüm mahşer meydanına bir koç olarak getirilip kesilir, bir münâdi (tellal, duyuran, ilân eden) bağırır: «Artık ölüm yok!..»”

Mahşer halkı (can verilmiş ve öldürülmüş tüm ademoğlu yàni insanlık) içinden amel defterlerini sağ tarafından almış bahtiyar Cennet’lik kullar sevince gark olur, sol tarafından almış (bedbaht) Cehennemlikler ise, daha ateş azabı başlamadan bir de bu haberle kahrolurlar…

* * *

Muhterem okurlarım, bu nedenle bugün başlayan mübarek iklimin her gününün değil, her anının kıymetini iyi bilmeliyiz.

Ecelini (vadesini) yalnız Allah’ın bildiği ömürlerimizin (hayatta kaldığımız canlı olduğumuz sınırlı sürenin) seneleri içindeki (ihsan ya da hediye edilmiş) büyük fırsatlardır bunlar.

Recep, Şá’ban ve Ramazan ayları; görebilen gözler, duyabilen kulaklar, hissedebilen kalpler için rahmet ve bereketin sağanak sağanak yağdığı, merhametlilerin en merhametlisi olan Allah’ın duâlarımızı en ziyade kabul ettiği müstesna bir zaman dilimi, nurlu bir vetiredir.

Maalesef yeni nesillerin mutadı değil. Eskiler (bizler ve bizden önceki mütedeyyin nesil) bu iklim girdiğinde Peygamber Efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) tavsiye buyurduğu şu duâyı yaparlardı:

اَلّهُمَّ باَرِكْ لَناَ فِي رَجَبَ وَ شَعْبَانَ وَ بَلَّغْنآَرَمَضاَنَ

OKUNUŞU: “Allâhümme bârik lenâ fi Recebe ve Şá’ban, ve belliğnâ Ramazân” şeklinde olup mánâsı: “Allah’ım Recep ve Şá’ban’ı bize mübarek kıl, bizi Ramazan’a ulaştır” demektir.

* * *

Fakirin de ismi olan Ramazan, şiddetli, kavurucu, yakıcı sıcak demektir. Ne büyük tevafuktur bu isimlendirme. Zira Ramazan her Müslümana günleri boyunca oruç tutmak farz olan ve böylece bizi Cehennemin fevkalâde şiddetli yakıcı azabından kurtaracağı müjdelenmiş aydır.

O yüzden eskiler şu güzel maniyi de dillerine pelesenk ederlermiş Ramazan’ı karşılarken: “Merhabâ ey rahmet ayı Ramazan / Seni haber verdi bize Kur’ân” Evveli (başı) Rahmet, ortası mağfiret ve sonu azabdan kurtuluş olan mübarek aya Allah hepimizi ulaştırsın ve feyzyab eylesin. Amin.

Muhterem okurlarım hasseten bu iklimde ayağınızı denk atınız. Fırsatı ganimet bilin ve bu güzel (sayılı) günleri (partili partisiz) nádânlarla uğraşarak ziyan etmeyiniz…

* * *

Sürre Alayı ile çıktığı hac seferinde, kafiledeki bir paşanın ayaklarını mübarek Medine-i Münevvere’ye uzattığına şahid olunca oracıkta irticalen söylediği güzel şiirle en şerefli takdiri kazanmış[1] divan şairimiz Nâbî’den bir beyitle bitirelim:

“Nâdân ile mücâlesedir ehl-i dânişe / Dünyâda çâşnîsi azâb-ı cehennemin…” Yàni nádân (zır câhil) ile sohbet âlimler için Cehennem azabı gibidir… Ahmaklık edip de cahillere bulaşma…

Ünlü hikâyecimiz Ömer Seyfettin’in, şair Nâbî’nin bu mısralarından aldığı ilham ile yazdığı «Nádân» isimli hikâye pek güzel ve hikmetlidir. Çocuklarımıza böyle eserleri mutlaka okutalım ki, ecdadlarına benzesinler. 13 Şubat 2021

 

—————————
[1] Şehre girerlerken bütün minarelerden “Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâ’dır bu / Nazargâh-ı İlâhî’dir Makâm-ı Mustafâ’dır bu” kaside şeklinde okunduğunu işitirler ve sorduklarında müezzinler bunu rü’yâlarında Peygamberimizin (salat’u selâm olsun ona) kendilerine ezberletitğini söyler, “ümmetimden Nâbî” geliyor okuyun dediğini rivâyet ettiklerinde ise Nâbî heyecandan düşüp bayılır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER