Siyonist İsrail Terör Devleti’nin adamı olduğundan şüphe etmediğimiz Rabbi Shmuel Eliyahu, İsrailli muhafazakar (!) ve dinî haftalık haber bülteni Olam Katan’ya, Türkiye ve Suriye´deki dehşetli depremlerin “ilâhî adalet” olduğunu söylemiş ve haliyle önce İslâm âleminden sonra da dünyadan büyük tepki toplamıştı.
Bu herif ilâhî adaleti ya bilmiyor ya da kafasına öyle domuzluklar oturmuş ki, siyonistlerin menfaati dışındaki hiçbir hadiseye teşmil edemiyor…
İlâhî adalet öyle bir şeydir ki, beşerin aklı sırrı ermez. Ben yine de bu beyinsiz gibilere biraz anlatmaya çalışayım:
Kâinatı yoktan var eden Allah, bu sonsuz evren içinde neredeyse bir nokta mesabesindeki Dünya’yı insanoğlu için çeşitli nimetlerle donatmışır.
Ve Allah (c.c), kulları arasından seçtiği Resûl ve nebileriyle (a.s), kurduğu düzenin temel yasalarını bildirip, yalnızca O’na (c.c) kulluk etmelerini, emirlerine uymalarını istemiştir.
Kâinat Sünnetullah (ilâhî yasalar) üzere işler. İnsanoğlu bu işleyişe meydan okumaya, haddini aşmaya kalkar, Peygamberinin sözünü yalan sayarsa ilâhî adalet işler ve kıyametler kopar.
İlâhî adalet temel olarak budur. Mikro düzeyde ise iki kul yahut iki topluluk arasında işlemesidir. Mazlûm hakkını alamıyorsa Allah bu hakkın tazminini ya ahirete bırakır ya da dünyada ödetir. Dünyada ödetilmesi daha hafiftir aslında. İnsanlar buna da ilâhî adalet diyorlar.
Elbette depremler, seller ve sair âfetler de birer ilâhî adalet tecellisi olabilirler. Lâkin Shmuel Eliyahu gibilerin zannettiği gibi zalimler lehine değil mazlumlar lehine işler ilâhî adalet.
İsrail mazlûm bir toplum yahut devlet değil, bilakis dünyanın en zalim, en faşist, en namussuz devletidir. Allah’ın “tanışıp bilişesiniz diye sizi kavim kavim yarattım, en ekrem (iyi, faziletli, üstün) olanınız bana kulluğu en iyi olanlar, benden hakkıyla korkup zulmetmeyenlerdir” meâlinde buyurduğu âyet-i celîleyi (Hucurât Sûresi 13. âyet) bu kefere bilmiyor mu?
Yoksa biliyor da domuzluğuna mı bilmezden geliyor? İlâhî adalet aslında tam da bu domuz cibilliyetli olanları, ve bunları aralarında düzeltmeyenleri çarpar.
Türkiye’deki deprem de bir nevi ilâhî adalettir aslında. Mazlumlar, fakir fukará inim inim inlerken, zenginler, ağalar göt göbek büyütüyor, âlem yapıyorlardı.
Haram helâl sınırları berhava olmuştu. Zinâ had safhaya çıkmıştı.
İçki, fışkı Türkiye’de bir kâfir devletteki kadar satılmıyor mu? Bazı bedbaht kadınlar üzerinden kârhaneler iş yapmıyor mu? Beyaz kadın ticaretinde Türkiye dünya sıralandırmasına bile girmişti bir zamanlar.
TEKEL fabrikaları harıl harıl rakı üretmiyorlar mı? Bunlara verilen parayla kaç fakir kaç garip guraba doyar. Üstelik bunlara yaklaşılmasa “bütün kötülükler” kaybolur.
Hadîs-i şerîf’te “içki bütün kötülülerin anasıdır” buyurulur.
* * *
Depremle dinî hislerin kuvvetlenmesinden rahatsız olanlar da var.. Can Ataklı, jeoloj uzmanı Celal Şengör ve Cumhuriyet, Tele1 gibi solak medya, CHP takımının alayı “lâiklik elden gidiyor” histerisi geçiriyorlar!
Ümmet-i Muhammed enkaz altındakilerle, ölüsüyle, dirisiyle uğraşırken şu tiyneti bozukların derdine bakın!..
Bakın ve gördüklerinizi bir daha sakın unutmayın. Bunlara karşı içinizdeki buğzu diri tutun ki ömr’ü billah imanınız da diri kalsın.
TEKRAR TEKRAR… Hükmi şehid mesabesinde olduklarını umduğum müteveffa depremzedelere rahmet, yakınlarına sabr-ı cemîl ve yaralı afetzedelere âcil şifalar diliyorum. Selâm ve duâ ile. 14.02.2023
YORUMLAR