Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Muhsin Akıl

İnsanlık Filistin’de SINAV Veriyor: BATININ GERÇEK YÜZÜ ORTAYA ÇIKT!..

Değerli okuyucularım, tam 45 gündür Filistin ile yatıp Filistin ile kalkıyoruz ve İsrail’e lanet okuyoruz. Yazılarıma ara sıra ara versem de tam 45 gündür Filistin ve İsrail’den başka yazacak bir şey bulamadım! Başka yazacak konu mu yok?! Var ama yazamıyorum!.. Çünkü Filistin’de akan bu kan durmadıkça, İsrail zulmü ve vahşeti sona ermedikçe yazmaya devam edeceğim. Bizim yazdıklarımız ne ki… Sadece biz değil bütün televizyonlar, gazeteler ve sosyal medya , Filistin ve İsrail ile ilgili haberler ve yorumlar yapmakta… Hem de canlı ve 24 saat… İsrail zulmü ve vahşeti karşısında asla ve asla seyirci kalamazdık ve susamazdık. Elimizle yazıyor, dilimizle konuşuyor ve kalbimizle de buğz ediyoruz. Kısaca, İsrail’i Filistin üzerindeki zulmünden ve vahşetinden dolayı kınıyor ve lanetliyoruz.

Fakat son 100 yıl içinde (tarihte) ilk defa Filistin/Gazze, ABD’nin ve AB ülkelerinin (BATI’nın) geçek yüzünü, acımasızlığını, sömürgeci ve işgalci ruhunu ortaya çıkardı! Filistin/Gazze sayesinde tarihte ilk defa  Batı’nın uluslararası hukuk, insan hakları, barış ve demokrasi balonu patladı! Tarihte ilk defa dünya böylesi bir direnişe ve böylesi bir sınava şahit oldu. 7 Ekim 2023 tarihinden günümüze kadar dünya/insanlık Filistin/Gazze 100 yıllık büyük bir sınavından geçti! Filistin/Gazze sözde barışın, demokrasinin ve insan haklarının turnusol kağıdı oldu! Filistin/Gazze sayesinde 100 yıllık uluslararası hukuk, barış ve demokrasi nutukları buharlaşıp uçup gitti.

İsrail-Filistin/Gazze savaşının başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana geçen 45 gün içinde bugüne kadar 6 bine yakını çocuk, 3 bin 500’ü kadın olmak üzere toplam 14 bine yakın Filistinli hayatını kaybetti. İsrail, Gazze’de taş üstünde taş bırakmadı, Filistinlilerin evleri dahil olmak üzere hastane, okul, cami, kilise vs. insani açıdan önem taşıyan kurum, kuruluş, sağlık merkezi ve ibadethaneleri bombalayarak geriye koskoca bir enkaz bıraktı. Geçen 45 gün içinde Gazze yerle-bir oldu.

İsrail, insan hakları, uluslararası hukuk ve anlaşma tanımadan Filistin/Gazze’de büyük bir soykırım, katliam ve vahşet gerçekleştirdi. İsrail savaş suçu işliyordu. İsrail’in en büyük dayanağı/destekçisi her zaman olduğu gibi yine başta ABD olmak üzere Avrupa ülkeleri oldu. Binlerce çocuğun, kadının ve masum insanların ölmesi, yaralanması ve evlerinden/yurtlarından olması ne yazık ki İsrail’in gerçek yüzünü bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Aynı şekilde böylesi bir katliama, soykırıma ve vahşete seyirci kalan BATI ülkelerinin de maskesi düşmüş oldu.

BATI, 100 yıl önce neyse yine aynıydı. BATI, 100 yıl öncesinde ve sonrasında Afrika’da, Asya’da, Ortadoğu’da ve dünyanın birçok bölgesinde nasıl bir zulüm ve vahşet sergilemişse şimdi de İsrail’in zulüm vahşetine seyirci kalarak (sadece seyirci kalmıyor aynı zamanda her türlü desteği vererek) ortak oluyordu. Fakat zaman içinde dünyadaki sessizlik birden değişti. Bu zulme ve vahşete BATI (ülkeler) seyirci kalsa da halkları gerçeği anladı ve sokaklara çıktı. O gündür bu gündür sokaklar susmadı. Yürüyüşler, protestolar, boykotlar, kınamalar vs. halklar ayaklandı. İnsanlığın vicdanı dile geldi. Dünyadaki halklar sokaklarda bu zulmün ve vahşetin sona ermesini, bir an önce barışın/sulhun sağlanması ve akan kanın durmasını istiyordu.

BATI (ABD ve Avrupa ülkeleri) aleni/açık bir şekilde İsrail’e destek verirken utanmıyor ve sıkılmıyorlardı. Bu zulme ve vahşete adeta ortak olmuşlardı. Fakat son günlerde kendi halklarının sokaklara çıkması neticesinde (adeta geri adım atarmışçasına) yavaş yavaş ikiyüzlü ve riyakarca bir tutum/davranış sergilemeye başladılar. Daha açıkçası yüzeysel de olsa kıvırtmaya, geri adım atmaya başladılar. Zulmün vahşetin başını ABD çektiği için ABD gölgesinde nefes alıp-veren ülkeler de kıvırtmaya ve geri adım atmaya başlamıştı. Dünya (insanlık) buna da razıydı. Ne kadar ikiyüzlü/riyakar da olsalar akan kanın durdurulması için (İsrail’e DUR denilmesi için) atılacak her adım çok önemlydi!

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell 45 gün sonra da olsa İsrail’e karşı tutum/tavır değiştirerek bazı kararlar alındığını ve Gazze’nin İsrail tarafından işgal edilemeyeceği, Filistinlilerin göçe ve sürgüne zorlanmasına izin verilmeyeceği ve Gazze topraklarının küçültülemeyeceğini açıklaması da bir adım sayılırdı! J. Borrel’in yaşanan olayların (can kayıplarının) uluslararası siyasi ve ahlaki başarısızlık olduğunu itiraf edercesine günah çıkartarak bütün bunların dramatik bir kriz olduğuna da vurgu yaparak acilen çözüm bulunması gerektiğinden bahsetmesi sözde de olsa önemsemek zorundaydık.  Ve iki devletli çözümden bahsetmesi… Filistin yönetiminin Gazze’de müdahil olması gerektiğini ama bunun nasıl yapılacağını, çatışmaların ne zaman biteceği konusunda da kimsenin bir şey bilmediği açıklaması da ayrı bir itiraf sayılırdı.

İsrail-Filistin/Gazze Savaşı’nın başladığı günden bu yana BM(Birleşmiş Milletler),UAÖ (Uluslararası Af Örgütü), FİDH (Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu),  AİHM (BM İnsan Hakları Konseyi), İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) MAB (Arap Birliği Ligi) vs. diğer tüm irili-ufaklı uluslararası teşkilatlar ve kuruluşlar ne kadar çırpınsa, gayret etse, toplantı yapsa, açıklamalar yapsa ve kınasa da maalesef İsrail’i durdurmaya yetmemişti!.. Her şey ABD’nin iki dudağı arasından çıkacak bir söze bağlıydı. Çünkü şeytanın/iblisin başı ABD’ydi. İsrail’in yularını tutan ABD’ydi. İsrail’e kol-kanat gereken ABD’ydi. Kısaca İsrail’in en büyük destekçisi ve yardımcısı ABD olduğu için elbet ki lokomotif ABD sayılırdı. Gerisi, yani İsrail’e destek veren AB ülkelerinin her biri ABD’nin kontrolündeki ‘vagon’ ülkelerdi.

Filistin mağdurlarının avukatları (Türkiye, Fransa, Kanada, Pakistan, BAE gibi birçok ülkeden 300’ün üzerinde avukat) İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının bir soykırım olduğunu belirterek Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) aracılığı şikayette bulundu.  İsrail’in Filistin’e soykırım yaptığı ile ilgili dilekçe Filistin Soruşturma Dosyası’na eklenerek uluslararası hukuki mücadelede de bir adım atılmış olundu. Tabi ki açılan bu dava süreci sonuna kadar Filistin diye bir ülke, Filistin diye bir halk ya da Gazze diye bir şehir kalırsa! Ya da İsrail’in yaptıkları yanına kar mı kalacak?! İsrail’in Filistin halkı üzerindeki bu zulmüne ve vahşetine insanlığın vicdanı ne kadar daha dayanabilecek?!

Dünyayı şoka uğratan, şaşırtan ve hayretler içinde bırakan İsrail vahşeti ve zulmü karşısında Türkiye hiçbir zaman sessiz kalmadı. Sizler de çok iyi hatırlayacaksınız ki BM acil, kalıcı ve sürekli bir insani ateşkes çağrısında bulunarak çatışmaların durdurulmasını istemişti. Gazze’ye insanı yardımın ulaştırılması için gerekli adımların atılmasını 193 üyeli BM Genel Kurulu’nda oylanan Özel Acil Filistin Oturumu’nda 14 ülke hayır derken 45 ülke çekimser kalmış ve 120 ülkenin kabul oyu vermişti. Böylesi önemli bir toplantı öncesi ve sonrası Türkiye, diplomasi trafiğini aralıksız sürdürmüştü…

Öte yandan, Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında da Filistin-İsrail sorunun acilen çözülmesi ve barışın sağlanması için ivedi kararlar alınmıştı. Gerek BM (Birleşmiş Milletler) ve gerekse İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) toplantılarından çıkan sonuçlar neticesinde Filistin-İsrail Savaşı’nı durdurabilmesi, ateşkesin ve barışın sağlanabilmesi için Türkiye’nin uluslararası arenada insani, siyasi, diplomatik ve istihbarı vermiş olduğu mücadele bütün yoğunluğu ile devam etmekte. Filistin’de barışın sağlanması ve akan kanın durması için Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana 30’un üzerinde ülke lideri ile yüz-yüze görüşerek fikir alışverişinde bulunarak Filistin-İsrail soruna çözüm aradı.

Türkiye, BM (Birleşmiş Milletler) ve İİT (İslam İşbirliği Teşkilatı) toplantılarında çekimser kalan ülkeleri ikna edebilmek için gerek yüz-yüze görüşerek diplomasi trafiği yürütmekte ve gerekse de telefonla yoğun bir performans göstererek umut verici adımlar atmada kararlığını hala sürdürmektedir.  Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, Almanya ziyaretinde batılı ülkelere anladıkları dilden konuşarak önemli mesajlar vermiştir. Aynı şekilde Cezayir ziyareti ile de Afrika ülkelerine önemli mesajlar vermiş oldu. Yakında Mısır’a yapacağı ziyaretle de Arap ülkelerine yönelik bazı mesajlar verecektir.

Riyad’daki İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) toplantısından sonraki süreçte bu çekimser ülkeleri, BM kararını kabul eden 120 ülkenin tarafına çekmeyi hedefleyen Erdoğan, bu amaçla çekimser oy kullanan ülkelerin liderleriyle gerek telefonla gerekse yüz yüze görüşme yaparak ateşkese destek vermeleri için gayret gösterecek.

İsrail başta olmak üzere ABD ve bazı Avrupa ülkeleri Hamas’ı terör örgütü ilan etmesi hem Filistin’e hem de Gazze’ye yapılan en büyük hakaretti. Hamas’ın Filistin’in siyasi bir gücü olduğunu bütün dünya bilmekte iken BATI’nın Hamas’a bakışı sorgulanmalıdır! Böylesi bir düşünce ve görüş tamamen İsrail’in ekmeğine yağ sürmekteydi. Zaten amaç da bu değil mi?! Hamas, İsrail’in Filistin üzerindeki 75 yıllık zulmün ve vahşetine DUR diyebilmek için en doğal savunma hakkını gerçekleştirmesi nasıl oluyor da terör kapsamı içine alınabiliyordu?! İsrail’in bir terör devleti olduğu aleni/açık bir şekilde ortada iken nasıl oluyor da Hamas terör örgütü ilan edilebiliyor?!

Tam 75 yıldır zulüm ve vahşet gören, toprakları işgal edilen ve esaret hayatı yaşayan Filistin halkının gözbebeği siyasi direniş ayağı Hamas’ı terör örgütü ilan edenlerin kendi tarihlerine bakmalarını ve asıl terörü kimin yaptığı ile yüzleşmeleri gerekiyor!.. Yüzyıl öncesi dünya tarihinde sömürgeci emperyalist ülkeler arasında yer alan İngiltere ve Avrupa ülkelerinin Hindistan ve Afrika ülkelerinin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını nasıl sömürdükleri, Avrupa eşkıyası/çapulcularının Amerika kıtasını işgal ederek Kızılderililer üzerinde nasıl bir soykırım gerçekleştirdikleri, Fransa, İtalya ve bazı Avrupa ülkelerinin Afrika’yı işgal etmekle birlikte nasıl köleleştirdikleri ve sömürdüklerini daha dün gibi hatırlayabiliriz!..

Aynı şekilde ABD’nin  2. Dünya Savaşı bitimine sebep olan 6 Ağustos 1945 ve 9 Ağustos 1945 yıllarında Japonya’nın Hroşima ve Nagasaki şehirlerine atom bombası atarak onbinlerce insanın yok olmasına ve iki şehrin kül olmasına sebep olmadı mı?! 11 Eylül Terörü bahanesi ile Afganistan’ın, kimyasal silah bahanesi ile de Irak’ın işgallerini gerçekleştiren ABD’nin elinde milyonlarca insanın kanı olduğu ve Ortadoğu’yu da kan gölüne çevirdiği nasıl unutulabilir?!

İşte ABD, İngiltere ve bazı Avrupa ülkeleri Yahudilere olan diyet borçlarını Filistin’in işgal edilmesini sağlayarak ödemeye çalıştılar! Hatta ve hatta 1948 yılında Filistin topraklarında İsrail devletinin kurulmasını sağlayarak Ortadoğu’nun göbeğine pimi çekilmiş bir bomba ve yıllarca sürecek bir FİTNE bıraktılar! İşte bugün İsrail zulmünü ve vahşetini destekleyen bu ülkelerdir. Ve şimdi soruyoruz, asıl terörist olan İsrail mi yoksa Filistin/Gazze mi?! Şimdi soruyoruz asıl katil, sömürgeci ve işgalci İsrail ve kendileri mi yoksa Filistin ve Gazze mi?! Şimdi soruyoruz çağdaşlığın, insan haklarının, demokrasinin sözde zirve yaptığı 2023 yılında Filistin halkı üzerinde büyük bir soykırım gerçekleştiren ve insanlık suçu işleyen Filistin mi İsrail mi?! Evet, İnsanlığın vicdanını, özgüvenini, ahlakını ayaklar altına alan Filistin mi İsrail mi diye tekrar tekrar soruyoruz…

Yazım son verirken merhum şair Cahit Zarifoğlu’nun ‘Daralan Vakitler’ başlıklı şiirinden bazı mısraları hatırladım: “…Yanakları saçları gözleri yanmış, Zehirli gaz bombaları… Başları, Paletlerle ezilmiş babaları, Yahudi doğramış analarını, Binlerce çocuk topların betonların altında… Kemikten yakılmış etleri, Kuma serilmiş cesetleri… Çoğu Müslüman kafir yanında… Sen filistin hokkaları doldur kanla… Filistin sen işine bak kar toprağını, Yoğur gazabını yaradanın…” ve “FİLİSTİN BİR SINAV KAĞIDI, HER MÜ’MİN KULUN ÖNÜNDE…”

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER