Haber-Yorum: Muhsin AKIL
Türkiye, İsrail’in Filistin’de yapmış olduğu zulüm, vahşet ve soykırıma hiçbir zaman seyirci kalmadı. Yıllardır da Filistin halkının yanında olmuştur. Türkiye, gerek sivil toplum örgütleri, gerekse uluslararası ilişkilerde hiçbir zaman Filistin’i yalnız bırakmamıştır. Bu durumun en büyük örneği şu andaki Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki ‘van minüt’ çıkışı hala hafızalarımızdadır. Aynen Türkiye gibi Filistin halkının yanında olan ülkeler ve toplumların da olduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye, 7 Ekim sonrası da Filistin’e destek vermeye devam etmiştir. Ocak ayı içinde Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşerek Filistin konusunda ortak kararlar almışlardır. Fidan ve Haniye arasında Gazze’de ateşkesin sağlanması başta olmak üzere rehinelerin serbest bırakılması, insani yardımların artırılması ve kalıcı barış amaçlı iki devletli çözüm konularını masaya yatırılarak çözüme odaklı istişareler yapılmıştır. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın yapmış olduğu uluslararası görüşmelerde önceliği Filistin’e vermesi bu durumun en iyi örneğidir. Türkiye, Filistin konusundaki hassasiyeti, ciddiyeti ve çözümleyici uğraşı/çabaları geçmişte olduğu gibi 7 Ekim’den sonra daha bir yoğun bir şekilde devam etmektedir.
Hatırlanacak olunursa İsrail Başbakanı Netanyahu, 9 Şubat’ta İsrail Ordusuna 1,5 milyon Filistinlinin yaşadığı Refah’a saldırı talimatı verdikten sonra yapılan hazırlıklar aleni bir şekilde gün yüzüne çıkmaya başladı. Öte yandan, İsrail’in Refah’a saldırı kararı alması üzerine ABD’nin İsrail’e yönelik askeri yardımları artırması aleni/açık bir destek değil midir?! ABD’nin son günlerdeki İsrail tavrı/tutumu ikiyüzlülüğünün yegane göstergesi olsa gerek. ABD, İsrail’i Gazze saldırıları konusunda uyarmakla birlikte askeri yardım yapmaya devam etmesi ne kadar garip ve tuhafa bir durum! Böylesi tavır/tutum ne yaman bir çelişkidir. Bu durum çifte standart değil de nedir?!
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana devam etmekte olan Filistin/Gazze/Hamas ve İsrail arasındaki savaşta spekülasyonlar, dezenformasyonlar ve yalan haberler nedeniyle İzzeddin el Kassam Tugayları’nın İsrail’e yönelik yapmış olduğu operasyonlardaki İsrail kayıpları ile ilgili gerçek veriler maalesef gizlenmeye çalışılmıştır. Oysaki Hamas (Kassam Tugayları) İsrail’e yönelik öylesine bir mücadele vermektedir ki… Adeta İsrail’i canından bezdirtiyor. Hamas karşısında psikolojik bozguna uğrayan İsrail iyice saldırgan hale gelmiştir. Bu nedenle uluslararası hiçbir uyarıyı dikkate almıyor. Hamas ise aklı başında, ciddi, vakur, sağukkanlı bir şekilde İsrail saldırılarını püskürtmeye devam ediyor.
İsrail-Hamas savaşı bütün yoğunluğu ile devam ediyor. Savaşın ilk çıktığı günden bu yana İsrail’e her türlü askeri desteği veren ABD’nin ilk defa akla tutarlı/mantıklı adım atmaya çalışarak yapmış olduğu geçici ateş çağrısından sonra İsrail’in Refah’a yönelik kara harekatına karşı çıkan alternatif bir karar tasarısı hazırlaması ve BM Konseyi’ne sunması kafaları karıştırdı! Çünkü ABD’den böyle bir adım beklenmiyordu. Bize göre böylesi bir manevra yapmasının altında büyük bir ‘oyun’ olduğu aleni bir şekilde sırıtıyor! İsrail ve ABD, dünyada kaybetmekte oldukları itibar ve kariyerlerini kurtarma peşinde… Birisi saçma-sapan açıklamalar yaparak diğeri savaşa devam ederek!.. ABD yaklaşan seçimler öncesi iyi niyet gösterinde bulunarak bu tür açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Ayrıca ABD’nin İsrail’i uyarıcı söylemlerde bulunması, olumlu/pozitif adımlar atmaya başlaması da aslında bir kurgu ve oyundur. Yoksa İsrail’e askeri desteğini devam ettirmesi boşuna değildir. Zaten ABD’nin ikili oynaması ne kadar ciddi olup-olmadığını açık bir göstergesidir.
ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu ‘karar tasarısı’nda, Gazze’ye yönelik yapılan yardımların önündeki engellerin kaldırılması, İsrail’in Refah’a yönelik yapacağı kara harekatı sonucunda daha fazla sivilin zarar göreceği, barış ve güvenliğin ortadan kalkacağı ifade edilmiştir. Ayrıca İsrailli bakanların Yahudi yerleşimcilerin Gazze’ye taşınması çağrılarını kınayan ABD, BM Güvenlik Konseyi’ne sunmuş olduğu taslakta Gazze topraklarının her türlü daraltılmasına karşı çıkarak uluslararası hukuku ihlal edecek her türlü demografik yapıya karşı çıktığını vurgulamasında ne kadar samimi olabilir?!
Bilindiği gibi 3 Mart 2021 tarihinde Filistin’in beyanı doğrultusunda Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Doğu Kudüs dahil olmak üzere işgal edilen tüm Filistin topraklarında İsrail’in işlemiş olduğu suçlarla ilgili soruşturma davası açmıştı. Türkiye, UCM’nin İsrail’e yönelik açılan bu davanın takipçisi olmuştu. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan UCM Başsavcısı Kerim Ahmed Khan ile Almanya/Münih’te bir görüşme yaparak yasal sürecin zaman alacağını, Gazze’deki insani durumların daha da kötüleştiğini, hatta kararın Filistin lehine çıkması dahilinde bile felaketten geriye dönüş olmayacağını altını çizmesi Türkiye’nin hassasiyetini aleni bir şekilde göstermekteydi.
İsrail-Hamas savaşı devam ederken İsrail savaş kabinesi eski ve yeni üyeleri ara-sıra ilginç ve çarpıcı açıklamalar yapılıyordu. Onlardan birisi olan eski Genelkurmay Başkanı ve Savaş Kabinesi üyesi Gadi Eisenkot, 7 Ekim’den bu yana geçen 5 ay’a yakın bir zaman içinde savaşın hedefe ulaşmadığını belirterek stratejik planının aksadığından bahsetti. Gadi Eisenkot “Savaşın sona erdirilmesi için Gazze’nin gelecekte İsrail l için bir tehdit oluşturmaması durumu henüz gerçekleşmedi” diyerek İsraillilerin kişisel ve ulusal güvenliklerinin sağlanamadığını belirtmesi ne kadar tuhaf ve garip!
Dönem Başkanlığı’nı İtalya’nın yaptığı Münih Güvenlik Konferansı kapsamında G7 ülkelerinin Dışişleri Bakanları, Gazze’deki felaket düzeyindeki insani krize karşı acil eylem çağrısında bulundular. İsrail’in Gazze’nin Refah kentine yapacağı saldırıya yönelik potansiyel yıkıcı sonuçlar doğabileceği konusunda Gazze’de her türlü yardımın önündeki engellerin kaldırılması, insani yardım görevlilerinin erişimi ve sivillere engelsiz destek sağlanmasının sağlanması konusunda da uyarılarda bulundular.
Öte yandan Türkiye’nin de dahil olduğu 52 devlet, İslam İşbirliği, Arap İşbirliği ve Afrika işbirliği gibi teşkilatların 19-26 Şubat tarihlerindeki beyanatları İsrail’i durdurmaya yetmemiştir. İsrail’in Uluslararası Adalet Divan’ında yargılanması sonucu çıkacak kararlar İsrail’i durdurmaya yetecek mi dersiniz?! ABD’nin dünya tarihinde görülmemiş ikiyüzlülüğü aleni bir şekilde ortada iken İsrail saldırılarında her türlü askeri desteği vermeye devam etmesi ve saldırılarını durdurması için açıklamalar yapması ne kadar etkili olacak dersiniz?! İki yüzlü ABD’nin son dönemdeki çelişkili açıklamaları ve U dönüşü yaparak Filistin’den yana tavırları ne kadar inandırıcı olabilir?! Yüzlerce ülke İsrail’e savaşı durdurması için uyarırken, ABD’nin samimiyetten uzak iki yüzlü açıklamaları ne kadar absürt?! Dünya kamuoyunda İsrail’i kınayarak protesto eden milyonların sesi daha gür bir şekilde yükselirken İsrail’in hiçbir uyarıyı dikkate almaması acaba eceline yürüdüğünün göstergesi midir?!
Bütün bu uyarılara rağmen, bunca vahşet, katliam ve soykırıma rağmen İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ısrarla Refah’a girmekten bahsetmesi ne anlama gelmekte?! Hatta “Refah’a girmezsek savaşı kaybederiz” açıklaması ne kadar korkunç!.. Anlaşılıyor ki İsrail’i durdurmaya hiçbir ‘güç’ yetmeyecek! Şayet, İsrail’in Uluslararası Adalet Divanı’nda yargılanması sonucunda çıkacak karar İsrail üzerinde herhangi bir etkisi olmaz ise, İslam İşbirliği, Arap İşbirliği ve Afrika İşbirliği gibi uluslararası kuruluşların uyarıları çözüm getirmez ise Türkiye her türlü riski göze alarak İsrail konusundaki gizli planını devreye sokacaktır. Çünkü dünyada İsrail’i durduracak, Ortadoğu’ya barış, istikrar ve huzuru getirecek tek güç Türkiye’dir!..
İsrail, 1948 yılından bu yana işgal etmiş olduğu Filistin topraklarını işgali ve Filistin halkı üzerindeki zulmüne, vahşetine 7 Ekim 2023’te bir yenisini daha ekledi. Filistin halkının topyekün imhası için 5 aydır yoğun bir şekilde saldırıyor. İsrail, Filistin halkı üzerinde dünya tarihinde Hitler’den sonra ikinci bir büyük soykırım suçu işledi. İsrail, 1948 yılından bu yana geçen 76 yıllık süre içinde Filistin topraklarının büyük çoğunluğunu işgali ve Filistin halkı üzerindeki zulmü 7 Ekim’den sonra maalesef büyük bir soykırıma dönüşmüştür. Garip olanı da Hitler’in Yahudilere yapmış olduğu soykırımı İsrail, Filistinlilere yapmasıdır!.. Hitler’in sonu/akıbeti nasıl olduysa Netanyahu’nun ve İsrail’in sonu/akıbeti de aynı olacaktır.
Siyonizm karşıtı Yahudi Profesör Haim Bresheeth, Gazze’de ateşkesin bir çözüm olmayacağını ve ateşkesin yangının tekrar başlayacağı anlamına geldiğini belirterek Ortadoğu’da huzur ve barışın sağlanması için İsrail’in şu andaki izlemiş olduğu politikalarından ve Siyonist projesinden bir an önce vazgeçmesi gerektiğini belirtti. Demek ki Yahudiler içinde İsrail’e/Siyonizm’e karşı çıkan, İsrail’i kınayan, protesto eden önemli insanlar var. İsrail halkı içinde Filistin halkını destekleyen gruplar var. Bilhassa dünyada Filistin halkının yanında olduklarını açıklayan duyarlı Yahudiler olduğu gibi…
İsrail, 7 Ekim’den bu yana Filistin/Gazze üzerinde her türlü zulüm, vahşet ve soykırım gerçekleştirirken dünya üzerindeki kariyeri, itibarı, güvenirliğini de yok etti. Sadece ABD ve bazı Avrupalı müttefiklerinden destek alıyor. Ayrıca ekonomisi de yerle-bir olmaya doğru gidiyor. İsrail’in ekonomik çöküntüye sürüklendiğini Kuzey Kore’ye benzerliği ile örnek verebiliriz. Yani, Kuzey Kore gibi kapalı bir hale geldi diyebiliriz. Dünyada hiçbir turizm şirketi İsrail’e uçmak istemiyor! 7 Ekim Gazze saldırılarından sonra İsrail’deki 250 hava yolu faaliyeti bugün 45’e düşmüştür. Bu da İsrail’in dünyadan izole edildiğinin apaçık göstergesidir.
7 Ekim 2023 tarihinden bu yana geçen 5 aylık süre içinde (Bir İsrail gazetesinin verilerine göre) İsrail Gazze şeridinde tam 29 bin hedefe bomba yağdırmıştır. Lübnan sınırına yönelik de 1100 hava saldırısı düzenlenmiştir. Saldırıların yüzde 90’ı savaş uçaklarıyla, yüzde 10’u da askeri helikopterler ve insansız hava araçlarıyla yapılmıştır. Yapılan saldırılarda bugüne kadar 1200 İsraillinin öldüğü, 5 bin 132’sinin de yaralanmıştır. 12.500 Filistinli çocuk, 8 bin 570’i kadın olmakla birlikte 30 bine yakın Filistinli öldürülmüştür. Ayrıca 70 bine yakında Filistinli yaralanmıştır. Buna rağmen İsrail ders almıyor, saldırılarını devam ettiriyor. İsrail, saldırıları, zulmü ve soykırımı ile kendi sonunu hazırlıyor!..
Uluslararası Adalet Divanı, İsrail’e yönelik yapmış olduğu çağrılarda Refah dahil olmak üzere tüm Gazze Şeridi’nde geçici/ihtiyadi tedbirleri acil ve etkin bir şekilde uygulaması gerektiğini hatırlatması da işe yaramıyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İsrail’in Refah’a saldırması halinde büyük bir insani ve bölgesel kabusun doğacağı uyarısında bulunmasına rağmen… Hatta Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı (UAD) açmış olduğu soykırım davası sonrasında İsrail’in Refah’a saldırı planı üzerine yeni tedbir talebinde bulunması İsrail’i aklını başına getirmesi beklenirken aksine son derece rahatsız etmiştir. Bu yüzden de Güney Afrika’yı hedef alan açıklamalar yapmaya başladı…
İsrail’in Filistin’deki zulmü, vahşeti ve soykırımına karşı çıkan İsrailli Yahudiler var! İsrail içinde ve İsrail dışında insani değerlere duyarlı bazı Yahudilerin sesi her geçen gün daha gür çıkmaya başladı. İsrail içi kaynıyor. İsrail içinde Netanyahu’ya karşı büyük bir öfke patlaması var. İsrail’in kendi içinde protestolar, kınamalar ve uyarılar da etkisini göstermeye başladı. Bu durum İsrail Başbakanı Netanyahu’yu koltuğundan edebilir. Ya da Netanyahu’nun başını yiyebilir. Bu gösteriler ve protestolar İsrail devletinin geleceğini tehlikeye sokacak olursa İsrail Derin Devleti devreye girerek Netanyahu’nun kellesini alabilir. ABD Başkanı J. Biden’ın durumu da aynı! ABD Başkanı Biden’in Netanyahu’dan farkı yok. Biden önümüzdeki seçimlerde koltuğundan olabilir. Ya da ABD Derin Devleti Biden’ın yaşamına farklı yol ve yöntemler kullanarak son verebilir. Daha kısa özetleyecek olursak önümüzdeki günlerde hem İsrail’de hem de ABD’de seçimler var. İddia ediyoruz ki bu seçimlerde İsrail’de Netanyahu, ABD’de J. Biden kaybedecek. Her ikisi de koltuğundan olacak. Sonunda Filistin halkı kazanacak. Tarihte olduğu gibi, aynen Hitler gibi, İsrail Başbakanı Netanyahu ve ABD Başkanı J. Biden tarihin karanlık sayfalarına kara bir leke olarak geçecek.