Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Kalem ve kadr’ü kıymeti…

Merhum Abdurrahim Karakoç, “aşk deyince kalem elden düşüyor” diye seslenmiş Mihriban’ına…

Bizimse aşk kalemi elimize mühürlemiş…

Hergün yazmasak elimiz mefluç olacak sanki…

Oysa yazmanın ne mánâsı var? Bir beyit halinde söyleyim:

Beyhude yazma kalem, anlamazlar kelâm-ı havassı
Tıkınmak, gezip tozmak, zevk-u safâ avamın tasası

* * *

Kâtip Çelebi, “Bu makālelerin tedvîninden maksat, bu esrârı bilenler için bir hatırlatma, bilmeyenler için de tenbihtir” demiş…

Neleri neleri tedvîn[1] ediyor, neler tenbihliyor kalemler…

Kelâm, taşlara, ceylan derilerine yazıldığı günlerden bugüne, müşterisi en az olan meta…

Pir Sultan Abdal, “Yüküm la’l ü gevher müşteri beklerim” demiş ya… Muallim Naci’nin şöhretinden ileride “Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir” beytine nazire yaparcasına bir şerh düşsem, “Va esfa, zayidir marifet’i hüner… / iltifata tabi olan yalnız la’l ü gevher” desem terbiyesizlik mi olur?

Kitaplar bütün (kırmızı) yakutlardan kıymetlidir kadr’ü kıymetini müdrik için. Müşterisi azalsa da kitap kıymetlidir, azizdir.

Allah (c.c) dahi, yüce Kelâm-ı Kadîmini (ebediyyen duracak ve tek harfi dahi değiştirilemeyecek en üstün, en yüce sözü) kitab olarak nazil etmişse, kitap kutsaldır, en kıymetli metadır.

O hâlde ne aziz adamlardır kitap müşterileri…

* * *

Türkiye matbuatının duâyeni (piri) üstad Mehmed Şevket Eygi, tirajı pek düşük (siyasi) bir gazetede yazabildi… Kadr’ü kıymeti bilinmedi…

Merhum üstadın o herbiri la’lü gevher misâli (eskimez) yazıları, neden yalnızca fakirin arşivinden eksiksiz[2] çıktı?

Neden böyle insanların yazılarını, teliflerini yaymayız? Söylediklerimi önemsiz görenler düşman tarafına baksın.

Baksınlar bakalım onlar da böyle mi yapıyorlarmış?

(İkinci Yazı) Sanat Güneşi meselesi…

Şarkıcı, ünlü yorumcu Alpay (Nazikioğlu) sağolsun.. Sayesinde öğrendik…

Meğer ünlü bir müteveffa sanatçı şarkılarına hayran (!) Türkiyelilerce değil, bizzat kendisi tarafından “sanat güneşi” ilân edilmiş.

Şarkı sözü yazarı ve besteci Özdemir Erdoğan da, ünlü yorumcu Alpay da haklı. Bırakın güneş olmayı, mum olmayı hak etmiyorlardı. Merhum annem bunları tv’de gördüğünde, “kapat evlâdım kapat, evin beti bereketi gidecek, töbe, töbe…” derdi.

O ne tuhaf kılık kıyafetlerdir? Ölmüş olan “erkek değilim” demiyor ama kadın kıyafet ve makyajıyla sahne alıyordu. Hálâ sahnelerde olansa, hem cinsiyetini inkâr, hem de tiksinmeden bakamayacağınız suretini değiştirdi.

«Gay» eşçinselleri belirten tâbir. Türkçeye de «gey» olarak geçti. Yalnızca lafı değil kendisi de Türkiye’ye duhul eyledi. Artık bizim de LGBT’miz var!.

Ahlâkı bozmak, gençliği LGBT[3] tuzaklarına çekmek, iyice sapıklaştırmak isteyenler bilir ki gayr-ı meşhur insanlar milyonlara tesir edemez. O yüzden meşhur edilenlerle rezil günahlar tabiîleştirildi.

Meşhur edilenler halkın lutîlik dediği lâ’netlik zinâyı bile tabiîleştirdi, en azından yadırganmayacak hale soktular. Alpay yumuşak konuşmuş, ya “Allah’ın lâ’neti böylesi sanat güneşlerinizin üzerine olsun” deseydi…

Şimdi ikisine de sosyal medya linci uyguluyorlar ya, o zaman vallaha parça pinçik ederlerdi bu hakkı konuşan hakiki sanatçıları. 22 Şubat 2021

 

——————————————————
[1] Toparlamak, divân, kitap kaline getkirmek üzere düzenlemek.
[2] O yazılar övünmek gibi olmasın, sayemde tedvin ediliyor, yakında kitaplar halinde yayınlanacaklar.
[3] Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transseksüel veya travesti pisliklerinin baş harflerinden kısaltma.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER