Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

KANAYAN YARAMIZ FİLİSTİN!

Ahmet BÜYÜKBURÇ
Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu Genel Başkanı

Ahmet BÜYÜKBURÇ
Anadolu Ölümsüz Kahramanlar

KANAYAN YARAMIZ FİLİSTİN!
KANAYAN YARAMIZ GAZZE!
KANAYAN YARAMIZ KUDÜS!

Peygamberimiz Muhammed S.AV. Peygamberliğinin ilk yıllarında Kâbe’ye doğru namaz kıldığı halde, daha sonra kıble edinmiş olduğu el-Mescidü’l-Aksâ, İslâm’ın ilk kıblesi olarak nitelenmiştir.
Mescid-i Aksa ilk kıblemiz Dünyanın Anahtarı Kudüs, Kudüs’ün doğusundaki eski bölgesinde, Tapınaklar Tepesi (Morya) olarak bilinen alandadır. Bu alanın yüz ölçümü yaklaşık 144 dönüm olup sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbetü’sSahre’nin da üzerine kurulduğu kutsal kaya bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir.
Süleyman tapınağı, Kral Davut’un oğlu Süleyman’ın hükümdarlığı sırasında MÖ 957’de tamamlanmış, II. Nebukadnezar ise krallık ile birlikte yapıyı MÖ 586’da tümüyle yıktırmış, Yahudileri esir ederek Babil’e götürmüştür. II. Kyros MÖ 538’de Yahudilerin Kudüs’e dönmelerine ve tapınağı yeniden inşa etmelerine izin vermiştir. Gösterişsiz bir yapı olan İkinci Tapınak da MS 70’te Romalılar tarafından yıkılmış, geriye yalnızca batı yanında bugün “Ağlama Duvarı” diye anılan bölüm kalmıştır. Bugün El-Aksa Camii olarak bilinen yapının, Bizans imparatoru I. Justinianos tarafından Süleyman tapınağı kalıntıları üzerine yaptırılan bir bazilika olduğu kabul edilir. Emevi halifesi I. Velid (705-715) yapıyı büyük bir onarımla baştan aşağı yeniletmiş ve bu yapıya Mescid-i Aksa ismi Abdülmelik bin Mervan tarafından Abbasilere karşı politik amaçlarla verilmiştir.
Tapınaklar bölgesi ve Süleyman Tapınağı Yahudiler ve Müslümanlar arasında çekişme konusudur. Muhtemelen yerel halklar tarafından ayrıntıları ve tarihi iyi bilinen
“tapınaklar bölgesi” yapıları Müslümanların çoğunluğu tarafından bilinmemekte, muallak taşı ve miraç gibi efsanevi anlatımlar içerisinde kullanılmaktadır.
Mescidi Aksa gösterilerinde sıklıkla Kubbetü’s-Sahre resimleri kullanılır ki bu yapı Yahudilerin muhtemelen sunak veya kurban kesim yeri olarak kullandıkları Kutsal Kaya’sını biz Müslümanların muallak taşı içine alacak şekilde Peygamberimiz Hz. Muhammed S.AV. ölümünden yaklaşık 60 yıl sonra, Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından 687-691 yılları arasında yapılmıştır.
Rivayetlere göre biz Müslüman toplumu Mescid-i Aksa olarak bilinen bu yapıya Hicretin birinci yılında (M. 622), Medine’de biz Müslümanlar yaklaşık 16 ay boyunca Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılmış ve burayı kıble olarak kabul etmişiz. Ayet ve hadislerde; “Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götürenin şânı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.”
Berâ b. Âzib rivayetine göre O’şöyle demiştir; “Peygamber Medine’ye geldiğinde 10 ya da 17 ay boyunca Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kıldı.
Bununla birlikte O, Kâbe’ye yönelmeyi arzu ediyordu. Bunun neticesinde şu ayet nazil oldu: “Biz senin yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık müsterih ol, işte şimdi seni hoşnut olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de nerede bulunursanız yüzünüzü oraya doğru çevirin.(Bakara 144) Haçlılar Dönemi
1099 yılında, Birinci Haçlı Seferi sırasında Haçlılar Kudüs’ü ele geçirdiler ve sadece Mescid’i tahrip etmekle kalmayıp, adını da Süleyman Mabedi olarak değiştirdiler. Haçlılar Mescid-i Aksa’yı ilk olarak Krallık Sarayı ve At Ahırı olarak kullandılar.
Bugün bile, özellikle Kıble Mescidi’nin altında yer alan ve Haçlılar döneminde at ahırı olarak kullanılan Mervan Mescidi’ndeki sütunlarda atların bağlanması için kullanılan delinmiş bölümler görülmektedir. 1119 senesinde Mescid-i Aksa tamamen tapınak şövalyelerinin merkezi haline geldi. Bu evre boyunca Mescid bir tapınağa dönüştürülecek şekilde değişikliklere uğradı. Güney şerefesinin genişletilmesi, Kilise için bir mihrap ve ayırıcı bir duvar inşa edilmesi, yapının önemli bölümlerine oldukça büyük haçlar ilave edilmesi bu değişikliklerden bir kısmı arasında yer alır. Aynı bölgede yeni bir manastır ve kilise inşası da bu değişiklikler arasındadır.[41] Ayrıca tapınak şövalyeleri, yapının batı ve doğu yönlerinde tonozlar inşa ettiler. Bu tonozlardan batı kısmında bulunanı bugün kadınlar mescidi olarak, doğu kısmında bulunanı ise İslam müzesi olarak kullanılmaktadır. Eyyubiler Dönemi

Nureddin Mahmud Zengi’nin yapılmasını emrettiği ve Mescid-i Aksa’ya Selahaddin Eyyûbî tarafından yerleştirilen tarihi minber.
1187 yılındaki kuşatma ertesinde Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Haçlıların elinden geri almayı başardı ve Mescid-i Aksa’da önemli birçok düzenleme ve restorasyon gerçekleştirdi.
Mescid’in yeniden Müslümanların ibadetine açılabilmesi için Selahaddin, haçlıların mescitteki kalıntılarını temizledi, mescidin zeminini değerli halılarla döşeyerek bunları gül suyu ve buhurla kokulandırdı. Daha önce Nureddin Mahmud Zengi tarafından 1168-1169 yılları arasında Mescid-i Aksa için hazırlanmasını istediği, ancak tamamlanması Zengi’nin vefatı ertesinde gerçekleşen, mükemmel bir ahşap işleme ve geçme tekniğiyle hazırlanmış, ceviz ağacından sedef kakmalı bir minberi 1187’nin Kasım ayında mescide yerleştirdi.
1218 yılında Mescidin güney revakları üç kapıyla birlikte, Dımeşk’teki Eyyubi sultanı el-Muazzam tarafından yapıldı. 1345’te ise Mescid’in doğu tarafına, Memluk sultanı elKâmil’in emriyle geniş bir alan taşla döşendi ve iki kapı muhafızlığı eklendi.

Osmanlı Dönemi
Osmanlılar Kudüs’e 1516 yılından 1918’e kadar hükmetmişlerdir. Kudüs’ün var olan önemi, Osmanlı idaresinde daha da artmış ve ilerleyen dönemlerde Kudüs doğrudan İstanbul’a bağlı bir mutasarrıflık haline getirilerek Kudüs-i Şerîf adını almıştır. Osmanlılar Mescid-i Aksa’nın kendisinde büyük yapısal değişikliklere gitmemişlerdir. Bunun yerine “harem-i şerif”in tamamına önemli ilavelerde bulunmuşlardır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan şehir surları. El Aksa’nın bir kısmını bu surlar sınırlar.
1516’de Mercidabık zaferiyle Memlukleri yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim (I. Selim) Şam beldelerini ve Kudüs’ü ele geçirmiştir. Sultan Selim 4 Zilhicce 922 / Miladi
1516’da Kudüs’e girmiş ve şehrin alimleri kendisini karşılamaya gelerek Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahre’nin anahtarlarını ona vermiştir. Sultan I. Selim’in vefatından sonra tahta geçen, oğlu Kanuni Sultan Süleyman Kudüs’te gerçekleştirdiği inşa faaliyetlerinin yanı sıra Mescid-i Aksa’ya da önemli ilavelerde bulunmuştur.
Kubbetü’s-Sahre’nin tüm pencereleri ve dört kapısından üçünü yenileyen Sultan Süleyman, Silsile Kubbesi’ni restore ettirmiş, Halil Kapısı’ndaki kalenin batı tarafında bulunan Kale Camii’ne 1531 yılında bir minare yaptırmıştır.
Sultan Süleyman’ın Mescid-i Aksa’da gerçekleştirdiği en etkili inşa faaliyeti, bugün Aksa Harem Bölgesinin sınırlarını oluşturan ve bir kısmı Aksa’nın surları olarak hizmet veren şehir surlarını yenilemesi olmuştur.
Sultan Süleyman 300 sene boyunca duvarları yıkık bir halde bulunan surları, 5 sene içerisinde yeniden inşa ettirmiştir. İki mil uzunluğuna sahip olan surlar, yaklaşık 12-13 metre yüksekliğe sahiptir.
Günümüzde bu surlar üzerinde 24 burç bulunur ve surların, bir kısmı Mescid-i Aksa’nın kapıları rolü de gören yedi ana kapısı vardır: Amud kapısı, Esbat kapısı, Meğâribe kapısı, Nebi Davud kapısı, Halil kapısı, Sahire kapısı, Yeni kapı.

1890-1900 yıllarında görünüm 1527’de harem içerisinde Kasım Paşa şadırvanı inşa edilmiştir. Ayrıca Harem dâhilinde çeşitli zamanlarda yapılmış birçok kubbe, dört minare, beş sebil, çok sayıda kuyu ve sarnıç bulunmaktadır. Harem’de inşa edilen kubbelerden en önemlisi, “kubbetu’n-nebî” adı verilen ve 1538’de tamamlanan yapıdır.

Ayrıca Mescid-i Aksa Osmanlı döneminde birkaç kez tamirat geçirmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yapılan onarımıyla ilgili kitabesi 19. yüzyılın sonlarında kaybolmuştur. Yapının 1702-1703’te Mahmud Efendi tarafından tamir edildiğini belgeleyen kitabe ise Mescid’in batısında yer alan İslam Müzesi’nde saklanmaktadır. II. Mahmud’un 1817-18 tarihli onarımına ait dört kitabeden ikisi günümüzde mevcuttur.

Osmanlı dönemi yenileme faaliyetlerinin en önemlisi Sultan Abdulaziz döneminde gerçekleşmiştir. 1874’te Kubbetü’s-Sahre tamir edilmiş, Mescid-i Aksa onarılmıştır. Mescid-i Aksa’da bu dönemde yapılan tamiratın Emevi halifesi Abdulmelik b. Mervan döneminden sonra yapılan en büyük tamirat olduğu belirtilir. Bazı uzmanlar bu tamiratın Osmanlı Devleti’nin hazinesinden büyük miktarlarda saf altına mal olduğu, bunun bazıları tarafından israf sayıldığı ve sultanın tahttan indirilmesine sebep olduğu görüşündedir.
II. Abdülhamid tarafından halıları ve kandilleri yenilenen yapıda, 1922’den başlayarak gerçekleştirilen geniş kapsamlı son onarım çalışmasını Mimar Kemâleddin Bey yönetmiştir.
Çağdaş Dönem
Kudüs Yüksek İslam Konseyi 1922 senesinde İngiltereli mühendis ve mimarlar, Mısırlı uzmanlardan oluşan bir heyet ve yerel sorumluları, Mimar Kemaleddin Bey’in gerçekleştirdiği onarımları gözden geçirmek üzere görevlendirmiştir. 1922-25 seneleri arasındaki bu onarım ve yenileme çalışmaları, kadim mescidin Emevîler döneminde atılan temellerini güçlendirme ve yenileme, iç temellerin restorasyonu gibi düzenlemeleri içermiştir. Bu düzenlemelerin amacı mescit üzerindeki ağırlıkları dengeleme amacı taşımıştır. Söz konusu düzenleme sırasında mescidi çevreleyen surlarda bazı onarımların yanı sıra, mescid içerisindeki süslemelerin yenilenmesine de girişilmiştir.[46] Bu onarımlar ertesinde Mescid-i Aksa 1927 ve 1937 seneleri arasında çeşitli depremlere maruz kalmış, bu depremler neticesinde oluşan zararlar 1938 ve 1942 yılları arasında çeşitli onarımlarla telafi edilmiştir.
30 Ağustos 2007 tarihinde, boru hattı döşenmesi sırasında İkinci Tapınağın kalıntılarının ortaya çıktığı iddia edilmiştir.[47] Ardından kısa bir süre sonra Ekim 2007’de arkeologlar tarafından Birinci Tapınağın kalıntılarına da ulaşıldığı öne sürülmüştür.[48] Bununla birlikte söz konusu kalıntıların kadim tapınakla ilişkisi canlı tartışmaların konusudur. Ayrıca Müslümanlar Aksa altındaki kazıların ve açılan tünellerin Mescid-i Aksa’yı tehdit ederek yıkılmasına neden olacağını söyleyerek bu kazılara karşı çıkmaktadırlar.[49] Uluslararası organizasyonlar tarafından, Aksa çevresindeki bu çalışmalar Dünya Mirası içerisinde yer alan Mescid-i Aksa’ya tehdit olarak görüldüğü halde,] kazılar günümüzde de devam etmektedir
Mescidin yakılması ve saldırılar
22 Ağustos 1969 Perşembe sabahında Mescid-i Aksa, radikal bir Hristiyan olduğu belirtilen Denis Michael Rohan adlı saldırgan tarafından girişilen bir kundaklamaya maruz kaldı.[51] Rohan’ın gerçekleştirdiği kundaklama neticesinde Kıble Mescidi’nin doğu bölgesindeki kiriş tamamen yıkıldı, ayrıca Nureddin Mahmud Zengi’nin Mescid-i Aksa’yı Haçlılar’dan kurtarmadan önce yaptırdığı ve Selahaddin Eyyubi’nin camiye yerleştirdiği tarihi minber yandı. Rohan, kundaklama ertesindeki ifadesinde, kundaklamanın, Yahudilerin Tapınak Tepesi’nde bulunduklarını iddia ettikleri Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşasını kolaylaştıracağını ve bunu da Zekeriya Kitabı’nda belirtildiğine göre Mesih’in ikinci gelişini hazırlayan yol olarak gördüğünü belirtti.
Rohan’ı böyle bir eyleme yönelten şeyin, abonesi olduğu The Plain Truth gazetesinin kurucusu ve yazarı Herbert W. Armstrong’un “Yahudiler Yeruşalim’i Alın!” başlıklı kışkırtıcı yazısı olduğu söylenmektedir. Hadise ertesinde hemen Rohan’ın psikolojik açıdan rahatsız olduğu teşhisi konuldu.
14 Mayıs 1974’te “insani sebepler dolayısıyla ve ailesinin yanında daha ileri psikiyatrik tedaviler görmesi amacıyla” Avustralya’ya gönderildi.[54]
Kundaklama hadisesi üzerine İslam Devletleri Zirvesi aynı yıl içerisinde, Melik Faysal’ın teşebbüsleriyle Rabat’ta toplanmıştır. Aksa kundaklaması, İslam Konferansı Örgütü’nün (şimdiki adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı) kurulmasına sebep olan temel sâikler arasında yer almıştır. 1972 senesinde, Mescid-i Aksa onarılmış ve minber Ürdün Kralı’nın mali desteğiyle çoğunluğu Türk ustalardan oluşan sanatçılar tarafından yeniden yapılmıştır.[55]
80’li yıllarda her ikisi de gizli Gush Emunim Underground örgütü mensubu olan Ben Shoshan ve Yehuda Etzion Kıble Mescidi ve Kubbetü’s-Sahre’yi bombalama girişiminde bulundu. Etzion her iki mescidin bombalanarak yıkılmasının, siyonist oluşumlardaki ruhsal uyanışı doğuracağına ve Yahudilerin sorunlarının büyük bir bölümünü çözeceğine inanmaktaydı. Ben Shoshan ve Etzion amaçlarının, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgenin üzerine Üçüncü Tapınağı yeniden inşa etmek olduğunu belirtmişlerdir.[56][57] 15 Ocak 1988’de Birinci İntifada sırasında Siyonist güçler, Mescidi Aksa önünde gösteri yapanlara ateş açmış ve sonrasında Mescid-i Aksa’da namaz kılan 40 kişinin ölümüne neden olmuştur.[58][59] 8 Ekim 1990’da, iddia edilen Üçüncü Tapınağın temel taşını yerleştirme amacındaki radikal bir grup Yahudinin Mescid-i Aksa’yı “Tapınak Tepesi” ilan etmesini protesto eden 22 Filistinli, İsrail polisi tarafından öldürülmüş, 100’den fazlası ise yaralanmıştır.
Günümüze kadar yaşanan olaylar
• 21 Ağustos 1969: Radikal bir Hristiyan olduğu belirtilen ve Yahudilerin Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşasının Mesih’in ikinci gelişini hızlandıracağına inandığını söyleyen Denis Michael Rohan Mescid-i Aksa’yı kundaklama girişiminde bulundu.[60]
• Nisan 1980’de Meir Kahane, Mescid-i Aksa’nın bir köşesine patlayıcı madde koyarak patlatmaya çalıştı.
• 8 Nisan 1982’de bir kez daha Mescid-i Aksa’nın ana girişine patlayıcı madde yerleştirildiyse de cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı.
• 10 Nisan 1982’de Meir Kahane taraftarlarından bir grup militan, zorla Mescid-i Aksa’ya girmek istedi.
• 21 Mart 1983’te Mescid-i Aksa’ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi.
• 14 Ocak 1986’da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescid-i Aksa’ya girmek istediler.
• 8 Ekim 1990 tarihinde Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıda 30 Filistinli hayatını kaybetti, 800’e yakını yaralandı.
• 28 Eylül 2000 tarihinde Ariel Şaron çok sayıda İsrail askerinin ve polisinin koruması eşliğinde, normalde Müslüman olmayanların girişine izin verilmeyen Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesiyle pek çok çevre tarafından “provokasyon” olarak nitelendirildi. Filistinlilerde infial yaratıp şiddetli protesto gösterilerine neden olan “İkinci İntifada” (ayaklanma) patlak verdi ve beş yıl sürdü.[61]
• Mescid-i Aksa resmen Ürdün Evkaf Bakanlığı yönetimi altındadır.
Ama İsrail Devleti Kudüs’ü ilhak ettiğini iddia ettiği için efektif yönetim İsrail devleti otoritesi tarafından yapılmaktadır. Ekim 2009 tarihinden itibaren İsrail Mescid-i Aksa’ya girişi engellemiştir. Gayrimüslimlerin (Müslüman olmayanlar) girişine İsrail devleti otoritesine göre izin verilmemektedir. Bu yasak hâlen devam etmektedir.
İsrail’in büyük hayali BOP Projesi
İsrail’in Fosfor Bombaları ve öldürülen Çocuklar Yaşlı Kadın demeden Hastane bombalayan Terör örgütü terörist İsrail Devleti Mazlumların kanında boğulacaksın.
Savaşların kazananları hiçbir zaman olmadı olamaz, Kayıp eden hep çocuklardır. Annelerdir Babalardır.
İsrail’in – Filistin ‘i işgal çatışması, Filistin ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Filistin topraklarında devam eden silahlı çatışmadır.
Başta 1897 Birinci Siyonist Kongresi ve 1917 Balfour Deklarasyonu olmak üzere, Filistin’i işgal projesi BOP Hayaliyle, İngiliz hükümetinin büyük oyunu oyun devam ediyor.
İnsanlığın bittiği yer İsrail Filistin Halkını öldürmeye devam ediyor.
1947 Birleşmiş Milletler Filistin Bölme Planı ve daha geniş Arap-İsrail çatışmasının başlangıcı olan 1947-1949 Filistin savaşıyla sonuçlandı. İsrail-Filistin süregelen durumu, 1967 Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesiyle başladı.
Uzun vadeli bir barış sürecine rağmen, İsrailliler ve Filistinliler nihai bir barış anlaşmasına varamadılar. 1993-95 Oslo Anlaşmalarıyla iki devletli çözüme doğru ilerleme sağlandı, ancak bugün Filistinliler, Gazze Şeridi’nde ve Filistin İsrail askeri işgaline maruz kalmaya devam ediyor.
Dünya çapında tarihi, kültürel ve dini ilgi alanları açısından zengin bir bölgede yaşanan çatışmanın şiddeti, tarihi haklar, güvenlik sorunları ve insan haklarıyla ihlallerini yapmaya devam ediyor.
EY İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NEREDESİNİZ.
İsrail Devleti Tarafından Filistin’de soykırım yapılıyor. Sizler ise Susuyor Kafanızı
Kuma Gömmüşsünüz.
Barış görüşmeleri yaklaşık otuz yıldır aralıklarla devam ediyor, ancak şimdiye kadar çatışmayı çözemedi.
Dünya üzerinde Yaşayan Bütün Müslümanları İsrail’i Boykot edelim.
İsrail Ürünlerini almayınız.
Bebeklere Annelere Sivillere sıkılan kurşundur. Filistin’e Atılan Bombadır. Siyonist Haçlı Zihniyetini İsrail’i ve İsrail’e destek veren Devlet Başkanlarını kınıyor lanetliyoruz. .
Başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularını ve Bütün Müslüman Ülkelerin Devlet Başkanlarını İsrail’e destek olmaya Yaşanan ve yapılan Soykırımı durdurmaya davet ediyorum.
Unutmayın FİLİSTİN’DE İnsanlık yok oluyor. Değerli okurlarımız önce kendi kadir kıymetimiz bilelim; Bizler kâinatın en kutsal canlılarıyız.
Şehit ölünce değil, Unutulunca Ölür.
Unutmayalım bir olursak; İri olursak diri olursak.
Hep birlikte mutlu oluruz.
Çünkü bizler kardeşiz UNUTMAYIN !
Bebek Katili Hastanelerde yatan Masum sivilleri öldüren Siyonist İsrail’i ve İsrail’i yönetenleri kınıyor lanetliyoruz. .
EY İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NEREDESİNİZ.
Kıyamete giden yolun başındayız.
Bebek Katili Ey İsrail
Ebabil Kuşları
İsrail’in büyük hayali BOP Projesi
Savaşların kazananları hiçbir zaman olmadı olamaz, Kayıp eden hep çocuklardır. Annelerdir Babalardır.
İnsanlığın bittiği yer İsrail Filistin Halkını öldürmeye devam ediyor.
İsrail Devleti Tarafından Filistin’de soykırım yapılıyor. Sizler ise susuyor Kafanızı
Kuma Gömmüşsünüz.
Dünya üzerinde Yaşayan Bütün Müslümanları İsrail’i Boykot etmeye davet ediyoruz.
İsrail Ürünlerini almayınız.
Unutmayınız Aldığımız Her İsrail Ürünü;
Bebeklere Annelere Sivillere sıkılan kurşundur. Filistin’e Atılan Bombadır. Siyonist Haçlı Zihniyetini İsrail’i ve İsrail’e destek veren Devlet Başkanlarını kınıyor lanetliyoruz. .
Başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularını ve Bütün Müslüman Ülkelerin Devlet Başkanlarını Filistin Halkına destek olmaya davet ediyoruz.
Yaşanan ve yapılan Soykırımı durdurmaya davet ediyoruz.
Dünyanın gözü ününde Masun, Çocuklar, Anneler, Babalar, yaşlılar öldürülüyor.
Unutmayın FİLİSTİN’DE İnsanlık yok oluyor.
Gazze’de İnsanlık Öldü.
Bombalanan Hastaneler, Camiler, Okullar, Öldürülen binlerce masun insan Gazze’de çocuklarla insanlıkta ölmüştür.
Dünyada Başbakanlar Devlet Başkanları sesiz kalıyor,
Yapılan Soykırımı herkes biliyor. Filistin Halkı tarihten mi silinmesi lazım.
Bütün insanlık Filistin’de yaşanan bu vahşete dur demeli
Bir baba düşünün Evladının parçalanmış bedenini poşetlerde taşıyor
Yapılan katliama dur demeli bütün insanlık
Dünya sessiz kalıyor, İnsanlıktan nasibin almamışlar sesiz kalıyor.
Filistinli yurdundan sürgüne zorlanıyor, Türkiye Gazze için dünyaya haykırıyor…
Filistin İşgalinde İsrail “SOYKIRIYOR”..
İsrail Savaş suçu işliyor hiç kimse buna dur demiyor.
Kahr olsun İsrail İsraillin Saldırılarını kınıyor lanetliyoruz.
Yaşamlarını yitiren Kardeşlerimize Allahtan Rahmet Yaralı Kardeşlerimize Acil Şifalar diliyoruz.
Bir an önce Filistin’e Barış Gelsin, Bebekler, Çocuklar ölmesin.
ANNELER AĞLAMASIN. Bütün Dünya artık yapılan bu soykırıma DUR desin.
Değerli okurlarımız önce kendi kadir kıymetimiz bilelim; Bizler kâinatın en kutsal canlılarıyız.
Şehit ölünce değil, Unutulunca Ölür.
Unutmayalım bir olursak;
İri olursak diri olursak.
Hep birlikte mutlu oluruz.
Çünkü bizler kardeşiz.
Filistin’de Siyonist İsrail tarafından Şehit edilen bütün kardeşlerimizi rahmetle saygıyla anıyorum.
Dünyanın Anahtarı Kudüs En geç Müslümanların olacak.
İsrail mutlaka yok olacaktır.
Saygılarımla
Ahmet BÜYÜKBURÇ
Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu Genel Başkanı
24.10.2024

KANAYAN YARAMIZ FİLİSTİN!
KANAYAN YARAMIZ GAZZE!
KANAYAN YARAMIZ KUDÜS!
Peygamberimiz Muhammed S.AV. Peygamberliğinin ilk yıllarında Kâbe’ye doğru namaz kıldığı halde, daha sonra kıble edinmiş olduğu el-Mescidü’l-Aksâ, İslâm’ın ilk kıblesi olarak nitelenmiştir.
Mescid-i Aksa ilk kıblemiz Dünyanın Anahtarı Kudüs, Kudüs’ün doğusundaki eski bölgesinde, Tapınaklar Tepesi (Morya) olarak bilinen alandadır. Bu alanın yüz ölçümü yaklaşık 144 dönüm olup sayısı iki yüze ulaşan birçok esere sahiplik eder. Kubbetü’sSahre’nin da üzerine kurulduğu kutsal kaya bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir.
Süleyman tapınağı, Kral Davut’un oğlu Süleyman’ın hükümdarlığı sırasında MÖ 957’de tamamlanmış, II. Nebukadnezar ise krallık ile birlikte yapıyı MÖ 586’da tümüyle yıktırmış, Yahudileri esir ederek Babil’e götürmüştür. II. Kyros MÖ 538’de Yahudilerin Kudüs’e dönmelerine ve tapınağı yeniden inşa etmelerine izin vermiştir. Gösterişsiz bir yapı olan İkinci Tapınak da MS 70’te Romalılar tarafından yıkılmış, geriye yalnızca batı yanında bugün “Ağlama Duvarı” diye anılan bölüm kalmıştır. Bugün El-Aksa Camii olarak bilinen yapının, Bizans imparatoru I. Justinianos tarafından Süleyman tapınağı kalıntıları üzerine yaptırılan bir bazilika olduğu kabul edilir. Emevi halifesi I. Velid (705-715) yapıyı büyük bir onarımla baştan aşağı yeniletmiş ve bu yapıya Mescid-i Aksa ismi Abdülmelik bin Mervan tarafından Abbasilere karşı politik amaçlarla verilmiştir.
Tapınaklar bölgesi ve Süleyman Tapınağı Yahudiler ve Müslümanlar arasında çekişme konusudur. Muhtemelen yerel halklar tarafından ayrıntıları ve tarihi iyi bilinen
“tapınaklar bölgesi” yapıları Müslümanların çoğunluğu tarafından bilinmemekte, muallak taşı ve miraç gibi efsanevi anlatımlar içerisinde kullanılmaktadır.
Mescidi Aksa gösterilerinde sıklıkla Kubbetü’s-Sahre resimleri kullanılır ki bu yapı Yahudilerin muhtemelen sunak veya kurban kesim yeri olarak kullandıkları Kutsal Kaya’sını biz Müslümanların muallak taşı içine alacak şekilde Peygamberimiz Hz. Muhammed S.AV. ölümünden yaklaşık 60 yıl sonra, Emevi halifesi Abdülmelik b. Mervan tarafından 687-691 yılları arasında yapılmıştır.
Rivayetlere göre biz Müslüman toplumu Mescid-i Aksa olarak bilinen bu yapıya Hicretin birinci yılında (M. 622), Medine’de biz Müslümanlar yaklaşık 16 ay boyunca Mescid-i Aksa’ya yönelerek namaz kılmış ve burayı kıble olarak kabul etmişiz. Ayet ve hadislerde; “Kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götürenin şânı yücedir. Doğrusu O, işitir ve görür.”
Berâ b. Âzib rivayetine göre O’şöyle demiştir; “Peygamber Medine’ye geldiğinde 10 ya da 17 ay boyunca Beytu’l-Makdis’e doğru namaz kıldı.
Bununla birlikte O, Kâbe’ye yönelmeyi arzu ediyordu. Bunun neticesinde şu ayet nazil oldu: “Biz senin yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu görüyoruz. Artık müsterih ol, işte şimdi seni hoşnut olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Siz de nerede bulunursanız yüzünüzü oraya doğru çevirin.(Bakara 144) Haçlılar Dönemi
1099 yılında, Birinci Haçlı Seferi sırasında Haçlılar Kudüs’ü ele geçirdiler ve sadece Mescid’i tahrip etmekle kalmayıp, adını da Süleyman Mabedi olarak değiştirdiler. Haçlılar Mescid-i Aksa’yı ilk olarak Krallık Sarayı ve At Ahırı olarak kullandılar.
Bugün bile, özellikle Kıble Mescidi’nin altında yer alan ve Haçlılar döneminde at ahırı olarak kullanılan Mervan Mescidi’ndeki sütunlarda atların bağlanması için kullanılan delinmiş bölümler görülmektedir. 1119 senesinde Mescid-i Aksa tamamen tapınak şövalyelerinin merkezi haline geldi. Bu evre boyunca Mescid bir tapınağa dönüştürülecek şekilde değişikliklere uğradı. Güney şerefesinin genişletilmesi, Kilise için bir mihrap ve ayırıcı bir duvar inşa edilmesi, yapının önemli bölümlerine oldukça büyük haçlar ilave edilmesi bu değişikliklerden bir kısmı arasında yer alır. Aynı bölgede yeni bir manastır ve kilise inşası da bu değişiklikler arasındadır.[41] Ayrıca tapınak şövalyeleri, yapının batı ve doğu yönlerinde tonozlar inşa ettiler. Bu tonozlardan batı kısmında bulunanı bugün kadınlar mescidi olarak, doğu kısmında bulunanı ise İslam müzesi olarak kullanılmaktadır. Eyyubiler Dönemi

Nureddin Mahmud Zengi’nin yapılmasını emrettiği ve Mescid-i Aksa’ya Selahaddin Eyyûbî tarafından yerleştirilen tarihi minber.
1187 yılındaki kuşatma ertesinde Selahaddin Eyyubi Kudüs’ü Haçlıların elinden geri almayı başardı ve Mescid-i Aksa’da önemli birçok düzenleme ve restorasyon gerçekleştirdi.
Mescid’in yeniden Müslümanların ibadetine açılabilmesi için Selahaddin, haçlıların mescitteki kalıntılarını temizledi, mescidin zeminini değerli halılarla döşeyerek bunları gül suyu ve buhurla kokulandırdı. Daha önce Nureddin Mahmud Zengi tarafından 1168-1169 yılları arasında Mescid-i Aksa için hazırlanmasını istediği, ancak tamamlanması Zengi’nin vefatı ertesinde gerçekleşen, mükemmel bir ahşap işleme ve geçme tekniğiyle hazırlanmış, ceviz ağacından sedef kakmalı bir minberi 1187’nin Kasım ayında mescide yerleştirdi.
1218 yılında Mescidin güney revakları üç kapıyla birlikte, Dımeşk’teki Eyyubi sultanı el-Muazzam tarafından yapıldı. 1345’te ise Mescid’in doğu tarafına, Memluk sultanı elKâmil’in emriyle geniş bir alan taşla döşendi ve iki kapı muhafızlığı eklendi.

Osmanlı Dönemi
Osmanlılar Kudüs’e 1516 yılından 1918’e kadar hükmetmişlerdir. Kudüs’ün var olan önemi, Osmanlı idaresinde daha da artmış ve ilerleyen dönemlerde Kudüs doğrudan İstanbul’a bağlı bir mutasarrıflık haline getirilerek Kudüs-i Şerîf adını almıştır. Osmanlılar Mescid-i Aksa’nın kendisinde büyük yapısal değişikliklere gitmemişlerdir. Bunun yerine “harem-i şerif”in tamamına önemli ilavelerde bulunmuşlardır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan şehir surları. El Aksa’nın bir kısmını bu surlar sınırlar.
1516’de Mercidabık zaferiyle Memlukleri yenilgiye uğratan Yavuz Sultan Selim (I. Selim) Şam beldelerini ve Kudüs’ü ele geçirmiştir. Sultan Selim 4 Zilhicce 922 / Miladi
1516’da Kudüs’e girmiş ve şehrin alimleri kendisini karşılamaya gelerek Mescid-i Aksa ve Kubbetü’s-Sahre’nin anahtarlarını ona vermiştir. Sultan I. Selim’in vefatından sonra tahta geçen, oğlu Kanuni Sultan Süleyman Kudüs’te gerçekleştirdiği inşa faaliyetlerinin yanı sıra Mescid-i Aksa’ya da önemli ilavelerde bulunmuştur.
Kubbetü’s-Sahre’nin tüm pencereleri ve dört kapısından üçünü yenileyen Sultan Süleyman, Silsile Kubbesi’ni restore ettirmiş, Halil Kapısı’ndaki kalenin batı tarafında bulunan Kale Camii’ne 1531 yılında bir minare yaptırmıştır.
Sultan Süleyman’ın Mescid-i Aksa’da gerçekleştirdiği en etkili inşa faaliyeti, bugün Aksa Harem Bölgesinin sınırlarını oluşturan ve bir kısmı Aksa’nın surları olarak hizmet veren şehir surlarını yenilemesi olmuştur.
Sultan Süleyman 300 sene boyunca duvarları yıkık bir halde bulunan surları, 5 sene içerisinde yeniden inşa ettirmiştir. İki mil uzunluğuna sahip olan surlar, yaklaşık 12-13 metre yüksekliğe sahiptir.
Günümüzde bu surlar üzerinde 24 burç bulunur ve surların, bir kısmı Mescid-i Aksa’nın kapıları rolü de gören yedi ana kapısı vardır: Amud kapısı, Esbat kapısı, Meğâribe kapısı, Nebi Davud kapısı, Halil kapısı, Sahire kapısı, Yeni kapı.

1890-1900 yıllarında görünüm 1527’de harem içerisinde Kasım Paşa şadırvanı inşa edilmiştir. Ayrıca Harem dâhilinde çeşitli zamanlarda yapılmış birçok kubbe, dört minare, beş sebil, çok sayıda kuyu ve sarnıç bulunmaktadır. Harem’de inşa edilen kubbelerden en önemlisi, “kubbetu’n-nebî” adı verilen ve 1538’de tamamlanan yapıdır.

Ayrıca Mescid-i Aksa Osmanlı döneminde birkaç kez tamirat geçirmiştir. Kanûnî Sultan Süleyman tarafından yapılan onarımıyla ilgili kitabesi 19. yüzyılın sonlarında kaybolmuştur. Yapının 1702-1703’te Mahmud Efendi tarafından tamir edildiğini belgeleyen kitabe ise Mescid’in batısında yer alan İslam Müzesi’nde saklanmaktadır. II. Mahmud’un 1817-18 tarihli onarımına ait dört kitabeden ikisi günümüzde mevcuttur.

Osmanlı dönemi yenileme faaliyetlerinin en önemlisi Sultan Abdulaziz döneminde gerçekleşmiştir. 1874’te Kubbetü’s-Sahre tamir edilmiş, Mescid-i Aksa onarılmıştır. Mescid-i Aksa’da bu dönemde yapılan tamiratın Emevi halifesi Abdulmelik b. Mervan döneminden sonra yapılan en büyük tamirat olduğu belirtilir. Bazı uzmanlar bu tamiratın Osmanlı Devleti’nin hazinesinden büyük miktarlarda saf altına mal olduğu, bunun bazıları tarafından israf sayıldığı ve sultanın tahttan indirilmesine sebep olduğu görüşündedir.
II. Abdülhamid tarafından halıları ve kandilleri yenilenen yapıda, 1922’den başlayarak gerçekleştirilen geniş kapsamlı son onarım çalışmasını Mimar Kemâleddin Bey yönetmiştir.
Çağdaş Dönem
Kudüs Yüksek İslam Konseyi 1922 senesinde İngiltereli mühendis ve mimarlar, Mısırlı uzmanlardan oluşan bir heyet ve yerel sorumluları, Mimar Kemaleddin Bey’in gerçekleştirdiği onarımları gözden geçirmek üzere görevlendirmiştir. 1922-25 seneleri arasındaki bu onarım ve yenileme çalışmaları, kadim mescidin Emevîler döneminde atılan temellerini güçlendirme ve yenileme, iç temellerin restorasyonu gibi düzenlemeleri içermiştir. Bu düzenlemelerin amacı mescit üzerindeki ağırlıkları dengeleme amacı taşımıştır. Söz konusu düzenleme sırasında mescidi çevreleyen surlarda bazı onarımların yanı sıra, mescid içerisindeki süslemelerin yenilenmesine de girişilmiştir.[46] Bu onarımlar ertesinde Mescid-i Aksa 1927 ve 1937 seneleri arasında çeşitli depremlere maruz kalmış, bu depremler neticesinde oluşan zararlar 1938 ve 1942 yılları arasında çeşitli onarımlarla telafi edilmiştir.
30 Ağustos 2007 tarihinde, boru hattı döşenmesi sırasında İkinci Tapınağın kalıntılarının ortaya çıktığı iddia edilmiştir.[47] Ardından kısa bir süre sonra Ekim 2007’de arkeologlar tarafından Birinci Tapınağın kalıntılarına da ulaşıldığı öne sürülmüştür.[48] Bununla birlikte söz konusu kalıntıların kadim tapınakla ilişkisi canlı tartışmaların konusudur. Ayrıca Müslümanlar Aksa altındaki kazıların ve açılan tünellerin Mescid-i Aksa’yı tehdit ederek yıkılmasına neden olacağını söyleyerek bu kazılara karşı çıkmaktadırlar.[49] Uluslararası organizasyonlar tarafından, Aksa çevresindeki bu çalışmalar Dünya Mirası içerisinde yer alan Mescid-i Aksa’ya tehdit olarak görüldüğü halde,] kazılar günümüzde de devam etmektedir
Mescidin yakılması ve saldırılar
22 Ağustos 1969 Perşembe sabahında Mescid-i Aksa, radikal bir Hristiyan olduğu belirtilen Denis Michael Rohan adlı saldırgan tarafından girişilen bir kundaklamaya maruz kaldı.[51] Rohan’ın gerçekleştirdiği kundaklama neticesinde Kıble Mescidi’nin doğu bölgesindeki kiriş tamamen yıkıldı, ayrıca Nureddin Mahmud Zengi’nin Mescid-i Aksa’yı Haçlılar’dan kurtarmadan önce yaptırdığı ve Selahaddin Eyyubi’nin camiye yerleştirdiği tarihi minber yandı. Rohan, kundaklama ertesindeki ifadesinde, kundaklamanın, Yahudilerin Tapınak Tepesi’nde bulunduklarını iddia ettikleri Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşasını kolaylaştıracağını ve bunu da Zekeriya Kitabı’nda belirtildiğine göre Mesih’in ikinci gelişini hazırlayan yol olarak gördüğünü belirtti.
Rohan’ı böyle bir eyleme yönelten şeyin, abonesi olduğu The Plain Truth gazetesinin kurucusu ve yazarı Herbert W. Armstrong’un “Yahudiler Yeruşalim’i Alın!” başlıklı kışkırtıcı yazısı olduğu söylenmektedir. Hadise ertesinde hemen Rohan’ın psikolojik açıdan rahatsız olduğu teşhisi konuldu.
14 Mayıs 1974’te “insani sebepler dolayısıyla ve ailesinin yanında daha ileri psikiyatrik tedaviler görmesi amacıyla” Avustralya’ya gönderildi.[54]
Kundaklama hadisesi üzerine İslam Devletleri Zirvesi aynı yıl içerisinde, Melik Faysal’ın teşebbüsleriyle Rabat’ta toplanmıştır. Aksa kundaklaması, İslam Konferansı Örgütü’nün (şimdiki adıyla İslam İşbirliği Teşkilatı) kurulmasına sebep olan temel sâikler arasında yer almıştır. 1972 senesinde, Mescid-i Aksa onarılmış ve minber Ürdün Kralı’nın mali desteğiyle çoğunluğu Türk ustalardan oluşan sanatçılar tarafından yeniden yapılmıştır.[55]
80’li yıllarda her ikisi de gizli Gush Emunim Underground örgütü mensubu olan Ben Shoshan ve Yehuda Etzion Kıble Mescidi ve Kubbetü’s-Sahre’yi bombalama girişiminde bulundu. Etzion her iki mescidin bombalanarak yıkılmasının, siyonist oluşumlardaki ruhsal uyanışı doğuracağına ve Yahudilerin sorunlarının büyük bir bölümünü çözeceğine inanmaktaydı. Ben Shoshan ve Etzion amaçlarının, Mescid-i Aksa’nın bulunduğu bölgenin üzerine Üçüncü Tapınağı yeniden inşa etmek olduğunu belirtmişlerdir.[56][57] 15 Ocak 1988’de Birinci İntifada sırasında Siyonist güçler, Mescidi Aksa önünde gösteri yapanlara ateş açmış ve sonrasında Mescid-i Aksa’da namaz kılan 40 kişinin ölümüne neden olmuştur.[58][59] 8 Ekim 1990’da, iddia edilen Üçüncü Tapınağın temel taşını yerleştirme amacındaki radikal bir grup Yahudinin Mescid-i Aksa’yı “Tapınak Tepesi” ilan etmesini protesto eden 22 Filistinli, İsrail polisi tarafından öldürülmüş, 100’den fazlası ise yaralanmıştır.
Günümüze kadar yaşanan olaylar
• 21 Ağustos 1969: Radikal bir Hristiyan olduğu belirtilen ve Yahudilerin Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşasının Mesih’in ikinci gelişini hızlandıracağına inandığını söyleyen Denis Michael Rohan Mescid-i Aksa’yı kundaklama girişiminde bulundu.[60]
• Nisan 1980’de Meir Kahane, Mescid-i Aksa’nın bir köşesine patlayıcı madde koyarak patlatmaya çalıştı.
• 8 Nisan 1982’de bir kez daha Mescid-i Aksa’nın ana girişine patlayıcı madde yerleştirildiyse de cami görevlileri tarafından patlamadan ortaya çıkarıldı.
• 10 Nisan 1982’de Meir Kahane taraftarlarından bir grup militan, zorla Mescid-i Aksa’ya girmek istedi.
• 21 Mart 1983’te Mescid-i Aksa’ya gizli bir yoldan girmek için tünel açıldığı tespit edildi.
• 14 Ocak 1986’da Knesset üyesi bazı parlamenterler askerlerin koruması altında Mescid-i Aksa’ya girmek istediler.
• 8 Ekim 1990 tarihinde Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıda 30 Filistinli hayatını kaybetti, 800’e yakını yaralandı.
• 28 Eylül 2000 tarihinde Ariel Şaron çok sayıda İsrail askerinin ve polisinin koruması eşliğinde, normalde Müslüman olmayanların girişine izin verilmeyen Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesiyle pek çok çevre tarafından “provokasyon” olarak nitelendirildi. Filistinlilerde infial yaratıp şiddetli protesto gösterilerine neden olan “İkinci İntifada” (ayaklanma) patlak verdi ve beş yıl sürdü.[61]
• Mescid-i Aksa resmen Ürdün Evkaf Bakanlığı yönetimi altındadır.
Ama İsrail Devleti Kudüs’ü ilhak ettiğini iddia ettiği için efektif yönetim İsrail devleti otoritesi tarafından yapılmaktadır. Ekim 2009 tarihinden itibaren İsrail Mescid-i Aksa’ya girişi engellemiştir. Gayrimüslimlerin (Müslüman olmayanlar) girişine İsrail devleti otoritesine göre izin verilmemektedir. Bu yasak hâlen devam etmektedir.
İsrail’in büyük hayali BOP Projesi
İsrail’in Fosfor Bombaları ve öldürülen Çocuklar Yaşlı Kadın demeden Hastane bombalayan Terör örgütü terörist İsrail Devleti Mazlumların kanında boğulacaksın.
Savaşların kazananları hiçbir zaman olmadı olamaz, Kayıp eden hep çocuklardır. Annelerdir Babalardır.
İsrail’in – Filistin ‘i işgal çatışması, Filistin ile İsrail Silahlı Kuvvetleri arasında Filistin topraklarında devam eden silahlı çatışmadır.
Başta 1897 Birinci Siyonist Kongresi ve 1917 Balfour Deklarasyonu olmak üzere, Filistin’i işgal projesi BOP Hayaliyle, İngiliz hükümetinin büyük oyunu oyun devam ediyor.
İnsanlığın bittiği yer İsrail Filistin Halkını öldürmeye devam ediyor.
1947 Birleşmiş Milletler Filistin Bölme Planı ve daha geniş Arap-İsrail çatışmasının başlangıcı olan 1947-1949 Filistin savaşıyla sonuçlandı. İsrail-Filistin süregelen durumu, 1967 Altı Gün Savaşı’nda İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesiyle başladı.
Uzun vadeli bir barış sürecine rağmen, İsrailliler ve Filistinliler nihai bir barış anlaşmasına varamadılar. 1993-95 Oslo Anlaşmalarıyla iki devletli çözüme doğru ilerleme sağlandı, ancak bugün Filistinliler, Gazze Şeridi’nde ve Filistin İsrail askeri işgaline maruz kalmaya devam ediyor.
Dünya çapında tarihi, kültürel ve dini ilgi alanları açısından zengin bir bölgede yaşanan çatışmanın şiddeti, tarihi haklar, güvenlik sorunları ve insan haklarıyla ihlallerini yapmaya devam ediyor.
EY İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NEREDESİNİZ.
İsrail Devleti Tarafından Filistin’de soykırım yapılıyor. Sizler ise Susuyor Kafanızı
Kuma Gömmüşsünüz.
Barış görüşmeleri yaklaşık otuz yıldır aralıklarla devam ediyor, ancak şimdiye kadar çatışmayı çözemedi.
Dünya üzerinde Yaşayan Bütün Müslümanları İsrail’i Boykot edelim.
İsrail Ürünlerini almayınız.
Bebeklere Annelere Sivillere sıkılan kurşundur. Filistin’e Atılan Bombadır. Siyonist Haçlı Zihniyetini İsrail’i ve İsrail’e destek veren Devlet Başkanlarını kınıyor lanetliyoruz. .
Başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularını ve Bütün Müslüman Ülkelerin Devlet Başkanlarını İsrail’e destek olmaya Yaşanan ve yapılan Soykırımı durdurmaya davet ediyorum.
Unutmayın FİLİSTİN’DE İnsanlık yok oluyor. Değerli okurlarımız önce kendi kadir kıymetimiz bilelim; Bizler kâinatın en kutsal canlılarıyız.
Şehit ölünce değil, Unutulunca Ölür.
Unutmayalım bir olursak; İri olursak diri olursak.
Hep birlikte mutlu oluruz.
Çünkü bizler kardeşiz UNUTMAYIN !
Bebek Katili Hastanelerde yatan Masum sivilleri öldüren Siyonist İsrail’i ve İsrail’i yönetenleri kınıyor lanetliyoruz. .
EY İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI BİRLEŞMİŞ MİLLETLER NEREDESİNİZ.
Kıyamete giden yolun başındayız.
Bebek Katili Ey İsrail
Ebabil Kuşları
İsrail’in büyük hayali BOP Projesi
Savaşların kazananları hiçbir zaman olmadı olamaz, Kayıp eden hep çocuklardır. Annelerdir Babalardır.
İnsanlığın bittiği yer İsrail Filistin Halkını öldürmeye devam ediyor.
İsrail Devleti Tarafından Filistin’de soykırım yapılıyor. Sizler ise susuyor Kafanızı
Kuma Gömmüşsünüz.
Dünya üzerinde Yaşayan Bütün Müslümanları İsrail’i Boykot etmeye davet ediyoruz.
İsrail Ürünlerini almayınız.
Unutmayınız Aldığımız Her İsrail Ürünü;
Bebeklere Annelere Sivillere sıkılan kurşundur. Filistin’e Atılan Bombadır. Siyonist Haçlı Zihniyetini İsrail’i ve İsrail’e destek veren Devlet Başkanlarını kınıyor lanetliyoruz. .
Başta Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Savunucularını ve Bütün Müslüman Ülkelerin Devlet Başkanlarını Filistin Halkına destek olmaya davet ediyoruz.
Yaşanan ve yapılan Soykırımı durdurmaya davet ediyoruz.
Dünyanın gözü ününde Masun, Çocuklar, Anneler, Babalar, yaşlılar öldürülüyor.
Unutmayın FİLİSTİN’DE İnsanlık yok oluyor.
Gazze’de İnsanlık Öldü.
Bombalanan Hastaneler, Camiler, Okullar, Öldürülen binlerce masun insan Gazze’de çocuklarla insanlıkta ölmüştür.
Dünyada Başbakanlar Devlet Başkanları sesiz kalıyor,
Yapılan Soykırımı herkes biliyor. Filistin Halkı tarihten mi silinmesi lazım.
Bütün insanlık Filistin’de yaşanan bu vahşete dur demeli
Bir baba düşünün Evladının parçalanmış bedenini poşetlerde taşıyor
Yapılan katliama dur demeli bütün insanlık
Dünya sessiz kalıyor, İnsanlıktan nasibin almamışlar sesiz kalıyor.
Filistinli yurdundan sürgüne zorlanıyor, Türkiye Gazze için dünyaya haykırıyor…
Filistin İşgalinde İsrail “SOYKIRIYOR”..
İsrail Savaş suçu işliyor hiç kimse buna dur demiyor.
Kahr olsun İsrail İsraillin Saldırılarını kınıyor lanetliyoruz.
Yaşamlarını yitiren Kardeşlerimize Allahtan Rahmet Yaralı Kardeşlerimize Acil Şifalar diliyoruz.
Bir an önce Filistin’e Barış Gelsin, Bebekler, Çocuklar ölmesin.
ANNELER AĞLAMASIN. Bütün Dünya artık yapılan bu soykırıma DUR desin.
Değerli okurlarımız önce kendi kadir kıymetimiz bilelim; Bizler kâinatın en kutsal canlılarıyız.
Şehit ölünce değil, Unutulunca Ölür.
Unutmayalım bir olursak;
İri olursak diri olursak.
Hep birlikte mutlu oluruz.
Çünkü bizler kardeşiz.
Filistin’de Siyonist İsrail tarafından Şehit edilen bütün kardeşlerimizi rahmetle saygıyla anıyorum.
Dünyanın Anahtarı Kudüs En geç Müslümanların olacak.
İsrail mutlaka yok olacaktır.
Saygılarımla

Ahmet BÜYÜKBURÇ
Anadolu Ölümsüz Kahramanlar Konfederasyonu Genel Başkanı
24.10.2024