Türkiye’de insàn hayatının bir değeri yok!.
İster kabul etsinler isterse etmesinler bu gerçek değişmez.
Veya şöyle ifade edeyim, bir şeylerin değiştiğini ancak trafikteki «kaza görünümlü cinayetler» sona erdiğinde veya bunlar gibi; olması için mantıklı hiçbir sebep olmayan sair müessif hadiseler sona erdiğinde, binaen’aleyh insànımıza hak ettiği değerin verildiğine şahit olduğumuzda ikna oluruz.
Son acı haber, bir önceki dehşetengiz (Gaziantep) trafik kazası üzerinden henüz bir gün geçmemişken, Mardin/Derik’ten geldi.
Hadiselerin bizi iki kat dehşete düşüren ciheti Gaziantep’te 16 insànımızı öldüren kaza ile neredeyse tıpatıp aynı sebeplerle meydana gelmesi.
Her iki hadisede de (yoldan geçen otobüsün de Derik’te TIR’ın da) frenlerinin patlaması ne acı bir tesadüf…
Fakat her iki hadise de (frenler patlasa da) gerçekleşmeyebilirdi.
Her iki hadisede de ortak rezalet burada zaten…
Be adamlar yolda zaten bir hadise olmuş ve ışıkları fır fır dönerek yanan araçlarla gelen ekipler müdahale ediyor, ortalık can pazarı olmuş ve siz oradan son sürat geçmek istiyorsunuz?
Allah müstehakınızı versin. Allah o insànların hakkını sizden alsın.
Be adamlar tabakhaneye bir şey mi yetiştiriyordunuz?
İnsàn en azından yavaşlayıp merakla bir bakar ve “tüh tüh ölenler varsa Allah rahmet eylesin, yaralılar da inşá’allah tez zamanda eski sağlıklarına kavuşurlar” diye duâ ederek geçer hadise mahallinden.
TIR’ın ve otobüsün şoförleri “ben suçsuzum, frenim patladı” diyecektir mahkemede.
Lâkin bu onu kurtaramamalı. Zira mahkeme bilirkişiye müracaat eder ve o da sanıyorum şu bilgileri verir hâkime:
“Sayın yargıç, araçlarda fren sistemi hidrolikle çalışır yàni fren kapmanalarını sıkıştırıp tekerlekleri durduran sisteme, şoförün ayağını fren pedalına basmasıyla orantılı olarak, borularla hidrolik basınç gider.
Ve bu hidrolikteki basınç, yüksek süratlerde (hasseten büyük ivmeye sahip tonajlı araçlarda) acı fren yapıldığında haddinden fazla olur ki bu da hidroliği nakleden boruları patlatabilir…”
Şoför bu açıklamayı aval aval dinleyecektir. Zira o cahildir. Medenî bir ülkede asla ehliyet alamayacak dangalağın biridir.
Hayatımıza kasdeder cehaletleri ama TIR (veya Gâziantep’teki kazanın başrolündeki, onlarca kişinin hayatını emanet ettiği) otobüs’ün direksiyonunda gûya ehliyetli bir şoför vardır!
Kimler nasıl bir sınav sonucu onlara bu ehliyeti (yetkiyi, müsaadeyi) vermişlerdir?
TIR’ın veya otobüsün motor ve sair sistemlerinin bakımı yapılmış olsa bile freni patlayabilirdi. Zira o hidrolik nakleden boruların dayanacağı maksimum bir basınç var.
Limit geçilirse boru veya manifoltlar, ek yerlerinden patlayabilir. Zaten muhtemelen iyi bir boru da değildir. Yan sanayi ucuz şeyler kullanıyorlar genelde.
Borular patladıklarında sistemdeki hidrolik boşalır fren tutmaz, hattâ yine hidrolikle çalışan direksiyonun hâkimiyeti de kaybolabilir.
− Sayın yargıç biz bunları bilmiyorduk, iyi halden salın da gidelim…
Şu ciğer dağlayan hadiseler sonrasında gülün diye yazmadım bu son cümleyi. Bilakis oturup bir kez daha ağlayın diye yazdım.
Yalan mı?
Hep öyle olmuyor mu?
Adam tecavüz ediyor, yetmiyor vahşeti sergileyip katlediyor yàni öldürüyor ama bir bakıyorsun o canî üç beş sene yatıp çıkmış… (Cinayetler zaten vahşi olur, kibarca, beyefendi veya hanımefendi gibi cinayet işlenmez….. habercilere duyurulur)
Veya mahkeme “adli kontrol şartıyla” bunları serbest bırakıyor onlar da vın turizm yurt dışına kaçıyorlar... Al sana adalet… 21.08.2022
YORUMLAR