Kinâye, söylenmek isteneni doğrudan doğruya değil dolaylı olarak, hattâ biraz da sitemli, dokunaklı, üstü kapalı anlatan sözdür. Argoda buna “laf sokmak” da deniliyor…
İskender Pala, “Türk dilinde deyimlerin çoğu mecâz anlamlarıyle kullanıldığı için kinâyeli sözlerdir. Bu bakımdan günlük konuşma dilinde de birçok kinâye örneğine rastlanabilir” diyor.
Acaba İskender kardeşim, “millet olarak biz laf sokmayı severiz” mi demek istiyordu bu sözüyle? Olabilir. Bence de biraz öyle çünkü…
Alegori taşır bütün kinâyeler.
Alegori ise, bir durum, hissiyat veya davranışı daha iyi anlatabilmek için simgelerle (remz, timsal, suret, mücerret numuneler veya tasvirle) canlandırıp anlatmak demek.
Meselâ, resim, heykel ve benzeri güzel sanatlarda bereketi başak simgesi ile ifade etmek, adaleti terazi ile sembolize etmek, iskelet resmi ile ölümü çağrıştırmak gibi şeyler hep alegoridir.
* * *
Muallim Nâci, “Öyle mahzûzâne tasvîr et ki cûş-i giryemi / Ârzû-yı giryeden vâreste vicdan kalmasın” der.
Yàni “benim bu coşkun, sel gibi gözyaşıyla ağlayışımı sen de başkalarına öyle bir dertli anlat ki, benzeri bir hüznü arzu etmeyen (beni anlamayan) tek bir vicdan sahibi kalmasın”
Yazılarımızda zaman zaman biz de kinâye yaparız. Lâkin dobra dobradır çoğu anlattıklarımızın. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna azdır zaten…
Yazıyoruz hergün. Fakat tesirli oluyor mu yazdıklarımız? Tesirli olabilmesi içün evvelâ okunmaları gerek…
Polemik yazıları, magazin yazıları, dedikodu gıybet pek okunur da bizimki türünden memleketin meselelerini okuyan azdır.
Merhum üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Kalem Kudreti” başlıklı yazısı gelir hep aklıma…
Hasseten şu paragrafını tekrar tekrar okurum. Okuyunca da Abdurrahim Karakoç’un “Mihriban”a söylediği gibi “kalem elden düşüyor” derim…
Nasıl demeyeyim ki…
“Kalem gibi, dağ delmeye, kanal açmaya, can kurtarmaya memur mukaddes alet, memleketimizde ve ana mevzuları karşısında tam bir tesirsizlik duvarına çarpsın da!..”
Sonrasını “…böyle entipüften bir işte muvaffakiyet kaydetsin! Olmaz olsun böyle muvaffakıyet!..” şeklinde değil de,
Şöyle devam ettiririm bendeniz:
“Bazılarının entipüften birtakım işler için yazdıkları millet ve devletim üzerinde muvaffakiyet kaydetsin! Olmaz olsun öyle muvaffakıyet!..”
Kinâye midir bu yazdığım? Belki…
Fakat yüreğim dağlanıyor ve bu kinâye değil, düpedüz hakikat…
Laf falan sokmadan yàni… Aynıyla vaki…
Muhterem okurum, şimdi sen de “Öyle mahzûzâne tasvîr et ki cûş-i giryemi / Ârzû-yı giryeden vâreste vicdan kalmasın…”
Elim helikopter kazasında şehadete yürüyen silah arkadaşlarıma gani rahmet diliyorum. Kevser havuzu başında buluşsunlar. Amin. 05 Mart 2021
YORUMLAR