“Kışlalar doldu bugün, doldu boşaldı bugün” diye bir türkümüz var. Askere gönderilenlerin, yolculayanların veya terhis olup (tezkere alıp) sılaya dönmelerini bekleyenlerin hüzünlerini anlatır.
Bizde vatan hizmetidir askerlik. Kutsal sayılır. Lâkin her madalyonunun iki yüzü var. Bakmayın siz üç-dört ay askerlik yapanların bile ömür boyu askerlik hatırası anlatmasına.
Asıl anlatmayanların, anlatamayanların yaşadıklarını duymak lazım. Ki anlattıklarında bile birçok şeyi, utanır da gizlerler.
İstiklâl Gazetesi’nde yazarken ortanca oğlum askerliğini yapıp gelmişti. Anlattıkları arasında (emekli bir subay olarak) en ziyâde canımı sıkan mobil telefon operatörü şirketlerden Turkcell’in vatan hizmeti için kışlaya gelenleri zorla yolması olmuştu. Bunu 12.10.2018 tarihli ve «Askercell ne ayak?» başlıklı yazımda dile getirmiştim o zaman.
Sosyal medyadan bana ulaşan bir kardeşimiz, kimsenin ele almadığı bu «askercell» zorbalığını 2021’de kendisinin de yaşadığını teferruatlarıyla ve belgeleriyle anlatıyor. Üstelik o, yaşadığı sıkıntılardan dolayı intibak eğitiminde istifa etmiş bir muvazzaf astsubay adayı imiş.
Benzeri vakaları çok işittiğim ve bir de bu kardeşimizin e-postama yolladığı MSB’na şikayet dilekçesi olduğu için doğruluğuna inandığım bu «askercell» rezaletinin ve askerlik hizmeti için er eğitim tugaylarına gelen çocuklarımızın câhil bazı üst devre eziklerince tacizinin acilen durdurulmasını istiyorum.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin şeref ve haysiyetini bir özel sektör firmasının ve temsilci olarak görevlendidiği bazı terbiyesizlerin hâk ile yeksan etmesini ve kutsal vatan hizmetinin birkaç ezik yüzünden işkence haline getirilmesini ne ben ne hiçbir şerefli asker kabullenemez. Durumu bir kez de MSB Hulusi Akar beyefendiye hususen bildirmiş olayım.
Bilirsiniz, müstehzi bir laf vardır, sivillerden şaka yollu işitir duymazdan geliriz biz askerler. Zira gerçek olduğunu biliriz. Bazı yanlış uygulamaları işaretle, “Mantık nizamiyeden içeri girmez” derlerdi ve bu doğruydu.
“Hayır mantık asıl nizamiyenin içinde var” diye göğsümüzü gere gere söyleyebilmeydik oysa. Kara Kuvvetleri kadar rijit olmasak da bir havacı, bir pilot olarak bendeniz bile söyleyemiyorum bunu. Askerlik, mesleklerin sultanıydı ama 15 Temmuz darbe girişiminde de görüldü ki, her kişi kaldıramıyor, haddini tecavüz eden çok oluyor.
Aynı durum Emniyet güçleri için de geçerli. Gerçi giderek daha eğitimli ve insànca davranmayı öğrenmiş asker, polis ve jandarma ile karşılaşıyoruz, ancak hálâ ideal seviyede değiliz.
Hoş dünya çapında bir meseledir bu. Demek ki eline yetki ve/veya silah alan; kendini içinde yaşadığı toplumun sair fertleri karşısında üstün görmeye başlıyor. Bu hal ise ancak eziklerde olur. Asil insàn, yetkisi, makamı ve mevkii büyüdükçe daha mütevazı olur.
O hâlde içtimâî nizamın çarklarını mantıksız argümanlarla döndürmemek, hangi meslek olursa olsun yanlış yürümesine mani olacak kanun ve yönetmelikler ihdaş etmek şart.
Tabiî en başta insànın eğitimi şart. Ahlâk ve vicdan sahibi, çağın tüm bilgilerini alarak mesleğinin hakkını verebilen muhterem insànlar yetiştiren bir nizamın eğitimi olacak bu.
Yeni nesillerine böyle bir nizam mirası bırakamayanlar bilsinler ki, yattıkları İslâm kabristanları düzlenecek, camileri kilise yahut havra yapılacak, üzerlerinde ezan yerine çan seslerinin sedásı çınlayacak!
* * *
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem), “Bir yudum suyla (veya bir hurma ile) bile olsa sahur yapınız, sahurda bereket vardır” buyurur. Bu gece imsak öncesi sahur, yarın oruç. Ne mutlu bize. Tekrar hayırlı Ramazanlar. 01.04.2022
YORUMLAR