Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Kötü haber yarışı…

Haftanın en kötü haberi: Endonezya’da futbol faciası…

Evet bu aralar haberler kötülük yarışı yapıyor. Enflasyonun yüzde seksenbeşe çıkışı, bir müzisyenin vahşi ve kahpece katledilişi ve nihayet Endonezya’da (Indonesia) şu lâ’net futbol yüzünden (evet, lâ’net olsun böyle müsabakalara) tam 175 insànın can verişi…

Yenmek gibi yenilmek de tàbîî değil midir? Bir maçta, bir müsabakada ya biri galib gelir, ya öbürü veya beraberlik olur…

Binlerce taraftar 3-2’lik skora itiraz ediyor lâkin isyanları bağırıp çağırmakla kalmıyor. kavga etmekte olan futbolculara onlar da katılıyor. Hücuuuum… Rakiplere ölüüüüm.

Beşbinden fazla insàn (artık ne kadar insàn denilebilirse) meydan harbi yapıyor!. Polis müdahale ediyor, takviye de geliyor, saha polis kaynıyor ama nafile…

Polis çareyi göz yaşartıcıları kullanmakta buluyor!. Bu sefer hem gazlardan hem kavgadan kurtulmak isteyenler panikle stadyum kapısına doğru kaçmaya başlıyor. Ve büyük facia çıkıyor. İzdihamda (oracıkta hemen) 129 kişi ölüyor!.

Nefessiz kalarak boğulanlar, ezilenler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar… Bir asker olarak benim bile hayâlimde canlandırırken tüylerim diken diken oluyor…

Doğu Java Polis Şefi Afinta, 300’den fazla kişinin tedavi için bölgedeki hastanelere sevk edildiğini, ancak çoğunun yolda ve tedavi sırasında öldüğünü binaen’aleyh ölü sayısının arttığını da söyledi. Duyduğuma göre ölü sayısı 180’e ulaşıyormuş.

Lâ’net olsun, lâ’net olsun… Futbola lâ’net olsun. Yalnız bizde değil, bütün dünya ülkelerinde millî sporları unutturup futbola herşeyin fevkinde bir itibar kazandıran sinsi güç ABD’ye lâ’net olsun. Atlantik ötesindeki ülkesinde kask, omuzluk, tayt ve tayt içi korumalarla maç yapan (Amerikan Futbolunu oynatan) bizi ise böyle birbirimize kırdıran coiniye lâ’net olsun.

Allah belânı versin ABD. Her taşın altından kara akrep gibi sen çıkıyorsun.

* * *

Ezikler rezidansları çok sever. İstanbul’da son devirde pıtrak gibi biten bu heyûlâ binalar çok tiksindirici ve hattâ İstanbul’un katilidirler. Rezidanslar payitahtın hem o muhteşem tarihî silüetini, hem tabiatını bozmuştur.

Rezidans (résidence) diyorum da, mánâsı nedir, Türkçemize nereden sokulmuştur diye hiç merak ettiniz mi? Etmediniz. O hâlde anlatayım:

(Latince kökenli, dilimize Fransızca’dan geçen) résidence, mesken moda tâbirle konut demek. Eskiden bu résidence (Türkçe okunuşu: rezidans) daha çok elçilere, diplomatlara ayrılan ikāmetgâhlardı Sair, sıradan kişiler için zengin Türkçemizde (tek olarak) ikāmetgâh gibi güzel ve kadim bir kelimemiz vardı, rezidansa ihtiyacımız yoktu.

− İyi de neden geçmiş zaman kipi kullandınız?

− Bu da sual mi şimdi? Hani nerede ikāmetgâh? Hattâ mesken, ara da bul...

Rezidansları ilk olarak medyamız kullanmaya başladı. Klavuzu karga olanın burnu leşten kurtulmazmış… Yeryüzünde lisánının tahribatına bu denli lâkayd (kayıtsız), bu kadar arsız bir millet daha kalmadı sayelerinde…

Yahu Paris’te birine “Lur (Louvre Museum) Müzesi ne tarafta?” diye  diye İngilizce sordum da, adam neredeyse beni dövecekti…

Sonra (kaptan pilotlara tahsis edilmiş özel araçla) bize refakat eden onbeş yıldır Paris’te yaşayan şirket çalışanımıza hikâyemi kısaca anlatınca, “ağabey bu Fransızlar var ya, bunlar dünyanın en koyu lisán milliyetçisidir, gerçekten de seninle kavga bile edebilirdi” dedi.

“İyi de ben Fransızca bilmiyorum” dediğimde ise, “işte ağabey o dediğin bu ülkede… kanunlarında yazmasa da en büyük suçtur” dedi.

− Is your country Turkey or Türkiye? You are Turkish or Turk? Hahhah haaa.. hoh hoooh ho… 04.10.2022

033733 0000000ftb

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER