Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Mavi Vatan tehlikede…

Önce «balon balığı» mahvetti denizlerimizi.

Üstelik «balon balığı»nın zehri, yiyen kişilerin hayatını kaybetmesine neden olacak güçte. Kuvvetli bir çeneye de sahip «balon balığı» mavi vatan için tehlike arzederken şimdi de «müsilaj» (deniz salyası) tehlikesi ile karşı karşıya denizlerimiz.

Marmara’da bundan elli altmış yıl öncesinde dörtyüzün üzerinde balık cinsi olduğu söylenir. Şu anda ise hepi topu üç beş cins kaldı.

Yetmiyor gibi bir de başımıza «balon balığı» belâsı ve «müsilaj» (salya) tehlikesi çıktı ki, artık o birkaç cins de büyük bir tehdit altında.

Pekâlâ bütün bunlar tesadüfi hadiseler midir? Kuşkunuz olmasın, iş öyle basit değil. Bu meselenin iki tarafı var. Birincisi, denizlerimize gerektiği kadar özen göstermemek, ikincisi ise araştırmayıp hadiseleri akışına bırakmak, gereken tedbirleri zamanında alamamak.

Denizlerimizin kıymetini bilmiyoruz. Üç tarafı denizlerle kuşatılmış yarımada ve adeta bir deniz ülkesi konumundaki memleketimizde denizcilik yeni keşfetmiş gibidir.

Ak parti iktidarı öncesi neredeyse hiç ilgilenilmeyen denizlerimiz için, 2002 yılından günümüze 100 binden fazla kişiye amatör denizci belgesi verildi. Dünya sıralamasında Türk sahipli filomuz artık 15. sırada. 2002 Yılında 37 olan faal tersane sayımız 78’e çıktı.

Fakat bu söylediklerimiz denizciliğin hakkını veren işler cümlesinden kâfi değil. Evvelâ denizlerimizin kirletilmesine mani olmalıydık.

Daha geçen gün izledim bir Türk (!) ticaret gemisi (kendi denizimize) “sintine”[1] boşaltırken yakalandı. Cezası da galiba bir milyon TL civarında kesildi. Oysa caydırıcı müeyyide, bu hainliği yapanlara hapis cezası ve elinden denizcilik belgesinin alınmasıydı.

Mavi Vatan, yalnızca «balon balığı» ve «müsilaj» (salya) tehlikesi ile değil, öncelikle bu ihmalkârlık yüzünden mahvoluyor!.

Kaldı ki, gerek «balon balığı» olsun, gerekse denize yönlendirilen atıklar nedeniyle oluşan «müsilaj» (salya) denizlerin kirletilmesinin sonucu. İlim adamlarımız bu konularda ciddî çalışmalar yapmalıdır.

Mikroorganizmaların artışıyla oluşan «müsilaj» (deniz salyası) için bazı özel koşullara ihtiyaç var. Yüksek derecede azot ve fosfat girdisi ile su sıcaklığına ihtiyaç vardır. Yaz geldiğinde sular ısınır buna mani olamayız ancak denize arıtmadan geçmemiş atıklar atılması bizim kabahatimiz.

Denizler sadece balık üretmiyor, karasal olarak üretilen oksijenin onlarca kat fazlası oksijeni de üretyor. Ne denizleri mahvetmeye ne de balıkları öldürmeye, bu değerli besin ve ticaret kaynağını yok etmeye kimsenin hakkı yok!

«Balon balığı» belâsına da kuyruk adedince para çözüm değil. Mutlaka ilmî çalışmalar yapılmalı ve bir an önce tehdit yok edilmelidir, vardır illâ ki bir çözümü.

Çocuklarımıza “üç tarafı denizlerle çevrili (yarımada) Türkiye” coğrafya dersi verirken «DENİZCİLİK BAKANLIĞI»mızın olmadığını da anlatsak ya?

İlk ve son Denizcilik Bakanlığı’mız 14 Ocak 1925’te kurulmuş fakat Atatürkçü geçinenlerin piri İsmet İnönü’nün önergesiyle 27 Aralık 1927’de Bakanlık lağvedilmiş!.

Bazı konuları 40 (kırk) senedir ısrarla yazıyorum. Bunlardan birincisi, Trafik Bakanlığı kurulması diğeri de Denizcilik Bakanlığı’nın ihyasıdır.

Mavi Vatan’da petrol ve doğal gaz çıkaracağız ama Midyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım. Hem o faaliyete ağırlık verelim, hem de bu tehlike ve tehditleri yok etmeye çalışalım inşá’allah. Selâm ve duâ ile. 07.06.2021

 

———————————————————
[1] Tüm pis giderler gemilerin en alt kısmı olan ve SİNTİNE adı verilen bölgeden bir pompa yardımı ile tanka toplanır. Kimyasal ve fiziksel yöntemler ile tabakalara ayrılan sintine suları daha sonra arıtılır ve denize bırakılır. Katı olan pislik parçaları genellikle yakılarak yok edilir. Sintine sularının olduğu gibi denize bırakılması tüm danyada kanunlarca yasaktır.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER