Memleketim Diyarbekir…

Dünya medeniyet tarihinin ilk beşi arasındadır bu şehir. Fakat bu beş içinde bir konuda tartışmasız birincidir: İlgisizlik…

Cahiller bu devasa medeniyet abidesi şehrin kıymetini bilmemiş, adeta terketmişlerdir. Oysa şehir, Kanunî Sultan Süleyman ecdadımıza gurur vesilesi olmuş^[1], tarihimizin iftihar levhasında yerini almış bir şehirdir.

Kıymeti takdir edilip, nesilden nesile geçseydi bugün dünyanın en kıymetli, binaen’aleyh en çok ziyaret edilen kültür turizmi başkenti olurdu.

Surları harikadır. Uzaydan net olarak görülebilen dünyanın (hacimce) en büyük surlarına sahiptir.

Bu surlar kuşbakışı ile, «kalkan balığı» görünümündedir.

Lâkin bendeniz, bugünlerin çokca kullanılan tâbiri ile, sözde tarih, sözde arkeoloji ve sözde bilim adamı, zimmetine para geçirme, dolandırıcılık sabıkalı sahtekâr Erich von Däniken misâli, “surlar yapılırken kalkan balığı görünümünde yapılması mümkün değildi, o hâlde uzaylılar yapmıştır” falan demeyeceğim.

Lâkin hayli enteresan gelmiştir bana Diyarbakır Surları.

Dün AA bir haber geçmişti. Belki çok kişinin dikkatini bile çekmedi. Hattâ ricâl-i devletin bile… Oysa fevkalâde mühimdi: “Anadolu Selçuklu Sultanı 1. Kılıçarslan’ın mezarı bulundu…”

Pekâlâ nerede bulundu? İşte cevabı:

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde… Dicle Üniversitesi (DÜ) tarafından yapılan kazı çalışmasında Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıçarslan ve kızı Saide Hatun’un kabirleri bulundu…

Dicle Üniversitesi hocalarının yaptığı açıklama şöyleydi:

“Kazıda çıkan kitabe parçaları dönemin yazı stili özelliklerini gösteriyor. Birinci mezarda yatan kişinin I. Kılıçarslan, ikinci mezarda yatan kişinin ise kızı Saide Hatun olduğunu söyleyebiliriz. Yapılan çalışmalar neticesinde elde edilen veriler doğrultusunda Silvan’da olduğu bilinen yalnız bugüne kadar kabri gün yüzüne çıkarılamayan I. Kılıçarslan’ın mezarının bütün verileriyle tespit edildiğini söyleyebiliriz.”

Pekâlâ kimdi Kılıçarslan? Birinci Kılıç Arslan ya da (yalnızca) Kılıçarslan, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın oğlu ve İkinci Anadolu Selçuklu sultanıdır^[2].

Vahşi Batı’dan gelen (1101) sayıları yüzbinleri aşan köpek sürüsü gibi (üç ayrı) Haçlı Ordusu’na karşı kazandığı şanlı zaferlerle Haçlı Seferlerini durdurmuş, İstanbul’dan Suriye’ye giden yolun hem Bizans, hem de Haçlı ordularına kapanmasını sağlamıştır.

Allah gani rahmet eylesin bu büyük hakan, hayatının son döneminde Malatya’yı merkez yaparak devleti Doğu Anadolu’nun en güçlü devleti hâline getirdi. Musul’u ele geçirdi. Burada Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar adına okunan hutbeyi kendi adına okutturup tahta adaylığını gösterdi.

Haçlı Seferleri demişken, Haçlı Seferlerine yönelik akademik çalışmalar Avrupa’da hayli fazladır. Bunların en mühimi, Fransa’da ünlü Academie des Inscriptions et Belles Lettres tarafından bastırılan 16 ciltlik külliyat.

Bizde, bu vahşi haçlı seferlerini göğsünde söndüren I. Kılıçarslan hakkında böylesi hacimli, ciddî bir eser var mıdır? Bizdeki ideolojik ezberci sözde millî (!) eğitim sistemi merak, ilgi ve araştırmayı adeta yasaklamıştır. Üniversitelerimiz de aynı halde. Bu yüzden de ilk yüz büyük üniversite arasında bir Türkiye Üniversitesi yok.

“Sen ki, Françe vilayetinin Kralı Françesko’sun…” Ya öyle mi? Şimdi o mübarek ve ulu fermanla matrak geçiyordur Macron… 13.01.2021

—————————

[1] Yalnızca ilgili kısmını vereyim: “Ben ki sultanü’s-salâtin ve bürhânü’l-havâkîn tâc-bahş-ı hüsrevân-ı rû-yı zemîn zıllullahi fi’l-arazîn Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Vilâyet-i Zülkadriyye’nin ve Diyarbekir’in ve Kürdistan’ın (…….) zafer-nigârım ile feth eylediğim nice diyârın sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım, Sen ki, Françe vilayetinin Kralı Françesko’sun…”
[2] Aynı devirde bir de Büyük Selçuklu Devleti var malûm.. Anadolu’yü Türklere açan Alparslan gazinin oğlu Sultan Melikşah bu devletin başıydı.