Fransa’da günlerdir dinmeyen bir öfke var. 27 Haziran’da Nanterre’de, içinde 3 kişi bulunan araca Fransız polisi «dur» ihtarında bulunmuş, bilahere de ateş açarak 17 yaşındaki sürücü Nael M’yi öldürmüş.
Fransız basını, gencin polis silahıyla öldürüldüğüne ilişkin bir ses kaydı bile yayınladı. İş büyüdükçe büyüdü ve genel bir kaos haline geldi.
Fransa’yı sarsan bu son olaylar bizdeki Gezi olaylarını hatırlattı. Gezi’de Fransa’nın Türkiye’ye karşı takındığı tutumu hatırlayacak olursak, meselâ Fransız medyası Türkiye kiniyle utanmaz yalanlara sarılmış, olayları dünya basınına «polis şiddeti» olarak lanse etmeye çalışmıştı.
Nael’in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatışmakta. Asıl polis şiddeti şimdi Fransa’da yaşanıyor! E, ne demişler men dakka dukka. Yàni etme bulma…
İngiliz Telegraph gazetesinde “Fransa kendini parçalarken dünya şaşkınlıkla izliyor” başlığıyla yer alan analizde “Macron Fransa’nın kontrolünü kaybediyor. Binlerce tutuklama, yakılan okullar, kamu binaları, yağmalanan dükkanlar…” ifadelerini kullandı.
Fransa’nın on şehrinde sokağa çıkma yasağı var şimdi.
Beter olsunlar. Polis şiddeti imiş. Elin gözündeki çöpü görür, kendi gözündeki merteği (direği) görmez vaziyeti.
Öldürülen zavallı gençte bir promil bile alkol çıkmamış. Dur ihtarına da uyuyor aslında. Fakat (arkadaşının ifadesine göre) polis silahın kabzası ile kafasına defalarca vurunca ayağı frenden çekiliyor ve araç da ilerlemeye başlıyor.
Sonra da “ihtara uymadın” diye ateş edilip öldürülüyor!. Yalnız Fransa’yı değil dünyayı ayağa kaldırması gereken bir rezalettir bu. Polis şiddeti işini de aşıyor. Resmen polis cinayeti…
Batı’da merhamet masallarda vardır yalnızca.
Mültecilerin botlarını kurtarmak yerine batırmak nedir? Gaddarlık ve vahşetin ismidir, resmidir. Lâ’net olsun bunlara. 02.07.2023
YORUMLAR