Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ramazan Ercan BİTİKÇİOĞLU

Mütesettir ahlâkı

Mütesettir, örtülü demek. Genel olarak kadınlar için kullanılır. Ar. «tesettur» kökünden gelir ve gizlenmek, örtünmek demektir. Mutesettir kadın, gizlenen, örtünen kadın demektir.

Bir kadın için mahremi dışındakiler namahremdir. Kur’ân mahrem sahasını da namahremi de net olarak belirlemiştir.

Çağdaş kesimin aşağılamaya, hakîr görmeye çalıştığı haremlik-selâmlık uygulaması bunun için var. Kadın ne evinde ne dışarıda namahrem ile ünsiyet kurmamalı, ona zinetlerini göstermemelidir.

Fitneye mani olacak, toplumu ahlâken meşru zeminde tutacak olan budur. Mütesettir kadın lisán-ı halle, “ben kötülüğün her çeşidine kapalıyım” der.

Bugün «başörtülü çıplaklık» devrini yaşıyoruz. Büyük şair merhum Necip Fazıl Kısakürek üstâd, “utanırdı burnunu göstermeye süt ninem, / Kızımın gösterdiği kefen bezine mahrem” mısralarıyla tasvir etmişti halimizi. Bugün Müslüman kesim de rezilleştirilmekte.

Büyük çoğunluğu teşkil etmeseler de bir hayli örtülü çıplak türedi zamanımızda. Başı sımsıkı kapalı ama ne bir pardüsü ile ne de benzeri bol bir elbise ile gizlenme ihtiyacı hissetmiyor. Aralarında tayt giyip üzerine de dar bir bluz giymiş olanlar bile var. Hattâ daha beterleri de var ancak onları piyasaya; sanıyorum bilerek sürüyor, tesettürü iyice mahvetmede kullanıyorlar.

«Mütesettir», örtülü demek, lâkin örtülü olmak, tam tekmil Kur’ân ve sünnet ışığında giyinmekten de öte bir mánâya sahip. Örtülü bayanın ahlâken de örtülü olması gerekir. Yàni namahrem yanında caldur culdur konuşmayacak, kahkaha atmayacak, hayá ya da ar, utanma denilen şeyden nasibi olacak.

Şimdi bazılarının aklına şeytan yahut çağdaş kesimden bazıları üfürmüştür: “− Oh ne a’lâ, biz neşelenmeyelim, gülüp kahkaha atmayalım, şu kavurucu sıcaklarda erkekler ferah fesan gezerken biz ter içinde kalalım…”

Muhterem kadınlar, pek kıymetli insànlar! Bunlar Allah’ın emirleri. Ve malûmâlileri en büyük ilim sahibi O’dur (c.c). Demek ki bunda bir saadet ve hikmet gizli. Esasen görebilseniz en güzel haliniz de o mübarek tesettüre tam tekmil riayet ettiğinizdeki halinizdir.

İsterseniz bunu size yaşadığı devrin «çağdaş» kesiminden ünlü yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu anlatsın:

Yakup Kadri her ne kadar sonradan Batılılaşma sevdalısı güruha iltihak edecek olsa da çarşafı, peçeyi ya da tesettürün kıymetini, ondan daha güzel kimse kaleme alamadı:

“Bu çirkin asrın ve çirkin muhitin yegane süsü, yegâne güzelliği sizin çarşafınız, sizin peçenizdir. Yalınız bunlardır ki, gözlere hâlâ bakmak tahammülünü, bakmak arzusunu veriyor.

Niçin ondan müşteki (şikayetçi) gibisiniz? O mazrufa bu zarftan daha muvafık ne olabilir? Sizi böyle gördükçe bir kadının nasıl giyinebileceğini düşünüyorum. Çarşafsız, peçesiz bir kadın tahayyül edemiyorum.

Siz bizim aşkımızın, hürmetimizin, siz bizim kıskançlığımızın muti mahbubeleri değil misiniz? (…….) Yazık değil mi ki -mazallah- o gözlerin harimine kolayca, lâubali bir yabancı gözün kıvılcımı sıçrasın. Düşündük ki belki, bilmeyerek, belki farkına varmayarak birine gülüverseniz.

Cemiyetlerin, medeniyetlerin esasını bir erkeğin kıskançlığı kurdu. Memleketlerden, vatanlardan evvel ilk müdafaa edilen, kadındı. Bana inanınız, bütün bu evler, bu mâbetler ve bu şehirler sizin için yapıldı. Sizin açıldığınız ve sizin kıskançlık mahpesini yıktığınız yerlerde derhal evler yıkıldı, mâbetler harap oldu, şehirler çöktü. Çünkü sizin mahpesleriniz o evlerin surları idi, kaleleri idi.

Niçin başka cinsten kadınlara bakıp da başınızda garip mütalâalara meydan açıyorsunuz? Onlardan size ne! Sizler başlıbaşınıza bir âlemsiniz. Ben o âleme girdiğim dakikadan itibaren hariçte başka mevcudiyet var mı, yok mu unuttum bile. Siz niçin kendinizde herkesi unutmuyorsunuz?

(…….) sizin örtüleriniz, bu süsleriniz değil midir ki, minarelerden ve o al râyetten (bayraktan) sonra bu, serseri ruha biraz âşina melce ve bir emin mersa (liman) saadeti veriyor. Peçenizin kudsiyetini şuradan anlayınız ki, bir yabancı elin ona uzanması ihtimali bile gayz nedir, kin nedir hiç bilmeyen bu tembel ve yorgun ruhta beldeler yıkacak, burç ve barûlar (kaleler) devirtecek bir ateş alevliyor.

(…….) Sakın onları çıkarmayınız, sakın onları atmayınız. Bu çirkin muhitin ortasında asâlet ve zarafate yegane dâl (işaret) olarak bunlar, sadece bunlar kaldı. İnsànlar senelerden beri, insànlığı tenzil için ve cemiyetlere manzaraların en fenasını vermek için sevimsiz bir cinnetle herşeyi devirdiler. Bu güruha peyrev olmak (peşinden gitmek) size yakışır mı? (…….) Dünya yüzünde tek başına kalan ulvi bir dinin ilahı, sizi bu sıfatla sair mahlûkat arasında mümtaz kılmamış mıydı?

Siz O‘nun halk ettiği cennetâsa âlemin meleklerisiniz. O, kitabında sizin isminizi zikretti. O vakitten beri siz mukaddesat meyanına girdiniz, artık ne hâle ne maziye, ne âtiye mensupsunuz. Yalnız unutmayınız ki, sizi bu mertebeye bizim aşkımız, bizim hürmetimiz, bizim kıskançlığımız yükseltti.”

İmkânım olsa, bu yazının tamamını küçük bir risale halinde, milyonlarca bastırıp tüm evlere ve tüm insànlarımıza dağıttırırdım.

Muhterem okurlarım, bir hakikattir ki, kadını çöken toplum ve devletler çöker. Ukrayna fuhuş ihraç ediyordu bakın halleri ne oldu?

Batı ihtişamlı teknolojisiyle çöküyor, insànları cinnet geçiriyorsa müsebbibi kadınlarını kıskanmamaktır. (Not: domuz eti sair zararları yanında eşine kıskançlığı da kaldırıyormuş) 22.07.2022

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER