OSMANLI ecdadımız(ın kurduğu) kerîm devlet dünyayı altı asır yönetti. Çağımızın tâbiriyle «süper güç» (çok güçlü devlet) idi. Lâkin (háşa) zâlimandan değildi.
Zâlimân, zâlimler demek. Zâlim ise malûmâlileri zulmeden, haksızlık yapan (kişi, topluluk, devlet ilâ-âhirihi…). Zulm ise, birinin yahut birilerinin hakkını eksik vermektir! Bu sebeple bir zulme ilk müdahalede zâlime “haksızlık etme, vicdan sahibi ol” falan denilir.
Şeriat en genel anlamıyla düzen demek. Osmanlı’da düzen İslâm Şeriati idi. Dahilî ve haricî tüm işlerinde devletimiz bu esasa göre tavır alırdı.
Şeriat-ı garrâ-yı Muhammediye, yàni Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) tatbikatıyla şekillenmiş münevver, parlak şeriat (düzeni) bir devletin yolu olur da o devlet zâlimândan olabilir mi?
Osmanlı “El muzaffer daima” idi. Yàni Allah’ın izn’i keremiyle zâlimânla girdiği harblerde daima galib gelendi. Plevne müdafaasında olduğu gibi mağlubiyeti bile şerefle olur, takdir kazanırdı.
Osmanlı hiçbir zaman zâlimândan olmadı. Oysa günümüzün süperleri tam da böyledir. Bu yüzden de bütün dünya bugünün iki süperi Amerika ile Rusya arasında çıkabilecek (nükleer silahların da kullanılacağı) bir cihan harbinden endişelidir. İnsanlık korku içindedir.
Almanya Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü (DIW) tarafından yapılan araştırmada, 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşının dünya ekonomisine zararının 1,6 trilyon dolar olduğu ifade edildi.
Muhterem okur, bakınız daha bu iki süper (!) birbirine girmeden bile dünyaya ne büyük zararlar veriyorlar. Güç gösterisi yapayım derken insanlığa korkunç bir malî zarar vermiş Rusya’nın yaptığı.
Malî zararın azametini idrâk edebilmek için meselâ Türkiye’nin dolar bazındaki bütçesine bakınız. Veya tüm dünyanın aç ve sefillerini ihyâ edebilmek içiin gerekli paraya…
O hâlde “Allah müstehakınızı versin ey zâlimân” diyelim bunlara.
ÖNEMLİ UYARI:
14 Mayıs Genel Seçimleri’ne iki aydan az kaldı. Fakat bunun bir ayı (hepimizi Allah kavuştursun) mübarek onbir ayın sultanı Ramazan’dır. Yàni oruç ayı. Yàni rahmet ayı.
Cahiliye arapları dahi bu ayda harb etmezlermiş. Nasıl olur da İslâm ile şereflenmiş bizler partizan kavgalarıyla “rahmeti istemezük” dercesine belâ ve musibetleri paratoner gibi üzerimize çekeriz?
Neden «üzerimize» dedim de «üzerinize» demedim?
“Her koyun kendi bacağından asılır sana ne?” diyebileceklerin dikkatini çekmek istedim.
En güzel uyarılar kitabımız Kur’ân’dadır değil mi?
Bakınız Enfâl Sûresi 25. àyette “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden yalınız zulmedenlere çatmaz (âmmeye de sirayet ve hepsini perişan eder). Hem bilin ki Allah, şübhesiz azabı çetin olandır” buyurulmaktadır.
Allah katından rahmet de azab da sebepsiz inmez. Kimi zaman bir garibanın duâsı, bir yetimin hoşnutluğudur rahmeti «üzerimize» çeken.
Ve bunun aksine kimi zaman da bazı hain ve iblisi aratmayan insan müsveddesi kişilerin, zümrelerin Müslümanların gözünün içine baka baka yediği lâ’netlik bir halttır gazabın sebebi.
Bendeniz dehşetli korkuyorum İstanbul büyük zelzelesi için. Siz korkmuyor musunuz? Naçizane (Allah için) uyarıyorum: Ramazan mübarek ayda yapılacak partizan kavgaları (da, lâ’netlik sair büyük günahlar gibi) «azabçeker» işler cümlesinden olacaklardır!.
Allah’tan hakkıyla korkanlara, muttaqîlere selâm olsun. 16.03.2023
YORUMLAR