Kur’ân’da «tefeqquh» tâbir edilen ve dine-şeriate izafe edilmiş bir kelime var. Tevbe Sûresi, 122’nci àyette, طَٓائِفَةٌ لِيَتَفَقَّهُوا فِي الدّ۪ينِ şeklinde geçmektedir.
Àyetin (tamamı) meâlen, “Mü’minlerin hepsi toptan seferber olacak değillerdir. (Öyleyse onların her taifesinden yalnız birer zümre harbe gitmeli) bir zümre de (sefere katılmayıp) din konusunda fekâhat sahibi (derin anlayış/bilgi sahibi) olsunlar da cihaddan döndükleri zaman kavimlerini (en güzel ve doğru bir şekilde) uyarabilsinler. Umulur ki (onların bu güzel ve tesirli uyarıları ile) aykırı işlerden sakınırlar” buyurulur.
Âyet-i celîlede «tefeqquh» adım adım, tedrîcî bir şekilde fıkhı (din hakkındaki temel bilgileri) elde etmek/anlamak olarak anlatılır. Ve yine àyetten anlaşılan, «tefeqquh» bir uzmanlık ve maharet işidir. Bununla meşgul olanın, seferberliğe dahi katılma mecburiyeti kaldırılır. Zira bu çok zor ve samimi gayret isteyen bir iştir. “Dîn” üzerinde yapılan bir anlama, şuurla idrâk, ilim tahsili faaliyetidir.
Böylece bu âyet-i celîleden iyice anlamış oluyoruz ki, dine izafe edilerek konuşulacak konularda hakiki bir uzmanlık, maharet gerekir, din ağızlarda sakız gibi çiğnenecek iş değildir. Ve din denildiğinde en sade haliyle bile bakacak olursak iman, itikad, taharet, namaz, oruç, hac, zekât gibi konular yanında tüm ilmihallerin sonunda yer alan Peygamberimizin hayatı (siyer) de bulunmaktadır. Ensar ve muhacir konusu da o hayatın hicret bölümündedir.
Göçmen, sığınmacı, muhacir, ensar kelimeleri havalarda uçuşuyor. Allah aşkına bizde ensar ahlâkı mı kalmış da gelen muhacirleri misafir edeceğiz onlar (radiyallahu anhüm ecmain) gibi.
Baksanıza sesler ayyuka çıkıyor. “Gönderin bunları ekonomi kurtulsun!.”
Sanırsınız pandemi ve Ukrayna krizi ile zuhur eden malî ve iktisadî krizden Türkiye ancak göçmen ya da muhacirleri Suriye’ye geri göndermek suretiyle kurtulabilecek… Zehi gaflet, hattâ dalâlet…
Ve işin başka bir ciheti daha var ki, işin o tarafını “gönderin” diyenler dahi akletmiyor, onların (kahir ekseriyetinin) derdi gelenlerin Arap kimliği ve de gûya Müslüman oluşları. Oysa onların ekseriyeti Şiâ. Ve bu göç dalgası da İran ve Rusya tarafından Şiâ yoluyla Türkiye’yi asimile etme amaçlıdır.
Türkiye sınır ötesi operasyonunu yaparken yüzlerce şehid verdi. Yapılması kötü değil bilakis iyi oldu. Millî güvenliğimiz tehlikedeydi. PKK ve Şiâ unsurları, ABD ve Rusya desteğiyle Türkiye’ye sızıyor, terör yükselişe geçiyordu.
Kilometrelerce uzunluktaki beton duvar da iyi oldu. Şimdi devlet sınır ötesi (Türkiye tarafından yaptırılan) evlere 4 milyonu aşkın muhacirden gönüllü olarak yurduna dönmek isteyenler başta olmak üzere en azından bir milyonluk kısmını göndermeyi planlıyor.
Kalanlar için de tedricen, Suriye’deki cellâtların eline teslim etmeyecek şekilde planlar yapılıyor ve yurtlarına iade devam edecek. Ortaya fırlayıp futbol amigoları gibi sürekli “gönderin, gönderin” demenin âlemi ne?
Bendeniz muhacirler için başka projeler de teklif etmek istiyorum, tabiî dinlenir, ciddîye alınırsa…
Meselâ göçmenler (cebren değil) asgari ücretle devlet kontrolünde işletilmeyen tarlalarımızda çalıştırılır. Hattâ meselâ “şu kadar dönüm tarladan şu miktarda buğday rekoltesi sağlayanlara kalıcı vatandaşlık” gibi bir tatbikatla bu iş teşvik de edilebilir.
Veya bu işi devlet yerine özel teşebbüs de yapar. Tarlaları satın alır ve bunları yine işçi olarak çalıştırır. Hem kendileri hem ülke kazanır. Konya ovası ihyâ edilir bu suretle, Çukurova ihyâ edilir, gıda krizi önemli ölçüde biter.
Aynı mantıkla sanayide de çarkların dönmesi sağlanır. Adamın torna tezgahı var zamanında servet ödemiş almış ama çalıştıracak işçi bulamıyor. Bizim işsizlerimizin çoğu iş beğenmiyor!. Madem öyle daha böyle ne kadar atıl alan varsa Suriyeli muhacirler işe alınsın.
Türkiye’de dövizin serseri dalgalanışı birçok sebeple oluyor ama bunların en iri olanı şüphesiz ki, üretim zaafımızdır. Yalnız tahılda değil, sanayide de nal topluyoruz. Üretmeyen, tüketen hattâ lüks ve israf toplumu haline gelmiş bir kesim var. Sayıları hayli fazlalaştı bunların. Ve bu tabakanın nüfusa oranı arttıkça sair nüfusta fakirlik seviyesi açlık seviyesine iniyor!
Muhalefeti boşverin. Onların işi gücü dalga dubara. Siz bu akıllı işlere yönelin. Ana yahut yavru muhalefete bugün “gelin iktidarı devrediyoruz” deyin almazlar. Zamanında müteveffa Ecevit de böyle yapmıyor muydu? “Enkaz devralmak istemiyoruz” söylemini unuttunuz mu? 11.05.2022
YORUMLAR