O Gün’den Bu Gün’e ne değişti?
Seçim vaatlerinin Mayıs yağmurlarını kıskandırdığı, sandık başına gitmeye hazırlanan biz seçmenlerin 14 Mayıs’ta nasıl bir karar vereceğini tartıştığımız şu günlerde, ileriye bakmaya fırsat bırakmayan gelişmeler de artarda yaşanıyor.
Toplumun her kesimini yakından ilgilendiren seçimin, biz gazeteciler için ne vadettiğine bakmak isteyip, bu yönde bir yazı yazmaya hazırlandığım bir anda Facebook’ta önüme gelen arşiv yazılarımdan biri sanki bugünü anlatır gibiydi.
Çünkü aşağıdaki yazıya bir kez daha bakıp, dinlediğimizde yine bir seçimin yapıldığı ve HDP’nin İmamoğlu’na taş atan Erzurum, DEHAP’ın otobüsünün taşlandığı Ardahan’ın da içinde bulunduğu birçok kentte milletvekili çıkardığı, AK Parti’nin meclis çoğunluğunu kaybettiği 2015 yılında yazdığım bir yazımı alıp, önüme getiriyordu.
Evet, o gün yani 2015 yılında ele aldığım ve adeta bugünü anlatan o yazıma baktığımızda birçok konuda olduğu gibi biz gazeteciler yani basın, medya içinde ilerleme değil, hep geriye gidildiğini görüyor, anlıyor ve arıyoruz.
Çünkü o gün ’21 yıl yetmedi 5 yıl daha’ diyen Erdoğan’a yönelik yazılan bir açık mektubu ele alan Hürriyet Gazetesinin de havuza düşüp, ıslandığı ve paçalarından su değil, iktidara yalaka sürmanşetleri aktığını görüyor, izliyor, okuyoruz.
Evet, işte 2015 yılında ele aldığım ve dün bin bir ayak oyunu ile el konulmazsa da Ziraat Bankasının verdiği ancak geri ödenmeyen kredisiyle alınıp, parası verilmeyen Hürriyet Gazetesi’nin Erdoğan’a açık mektubu ve adeta bugünü anlatan o yazım…
**Hürriyet’in Hürriyeti..
Bugün bizim de gazetemizde yer alan Hürriyet Gazetesinin Başkan Erdoğan’a yönelik ele aldığı açık mektubu okurken içim acıdı dersem, inanın..
Çünkü bir gazeteci, bir gazetenin devletin imkanlarını elinde tutan iktidarın, gücün karşısında nasıl bir durumda olduğunu en iyi anlayandır..
Hürriyetin, ‘SAYIN CUMHURBAŞKANI’NA SESLENİYORUZ’ başlıklı Başkan Erdoğan’a yönelik ele aldığı açık mektubu okurken en çokta son satırları beni derinden etkiledi..
Çünkü resmi bir evrakı yazarken devletin 50 adet A 4 kağıdını harcayanların haber ve yorumlarımızdan rahatsız olup, bize yönelik, ‘Nokta virgülü koyamamışsınız, ya da daha önce yaptığınız habere benzer haberi yine yazmışsınız’ diyerek baskı uyguladığı memleketin en ücra köşesindeki gazete ile tüm dünyanın yakından bilip okuduğu gazete, aynı sıkıntılarla karşı karşıya olan bir ülkede; gazetecilik yaptığımızı bir kez daha anladım..
Delik deşik edilen, hatta Başkan Erdoğan’ın başkan olduğunu unutup, bir parti lideri gibi mitinglere çıktığı şu günlerde artık dinlenilmeyen Anayasa’ya konulan, ‘Basın Hürdür, Sansür Edilemez’ lafının ne kadar özgür olduğunu da ortaya koyan Hürriyet Gazetesinin hiçte Hürriyet’te olmadığını gördüğümüz açık mektup ardından hem başkandan, hem de başbakandan gelen zılgıtlarda acı veren diğer acı bir olay..
Evet, ‘Sayın Cumhurbaşkanı…
Eğer kastınız, Anayasa’nın güvencesi altında olan basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eleştiri özgürlüğü gibi haklarımızı kullanmaktan korkmak ise… Bu özgürlükleri hiç korkmadan savunacağımızı bilmelisiniz.’ diye biten Hürriyet Gazetesi’nin, dünkü başkana açık mektubu biz gazetecilerin yaşadığı hali anlatmaya yeter, artar bile..
Ve yıl 2023..
O günden bugüne değişen bir şey var mı?
Bilmem ama geride ve seçimin gölgesinde kalan 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolaysıyla yeni bir yazı yazmaya gerek kaldı mı?’ diye sormaktansa içeride bulunan onca gazeteci başta olmak üzere eklenecek çok şey var desem de hürriyetin, adaletin, insan haklarının ve yaşam, yazı özgürlüğü gibi ekonomik özgürlüğünün de olmadığı iddia edilen bir ülke seçime, sandığa giderken çokta moral bozmamak gerek diye bugünkü yazıma ‘Ortam zaten gergin daha fazla germeyelim..’ diyerek nokta koymak gerek diye düşünüyorum.
YORUMLAR