Bu İnsanı Yok Sayan, İnsanlığı Yok Eden Çatışmaya, Barış, Barış, Barış Diye Haykırarak Başlamak Gerekirse ki Gerekir…
Bir sorun yaşanıyorsa, sorunun kaynagı nedir diye sormak ve düşünmek lazım, biz buradan bakınca sorunun kaynagı olarak, İsrail’in kendi inancın mesajlarını dünyaya özellikle birlikte yaşadıklarına zor kullanarak dayatmakla başlıyor.. Bu sorununu besleyen İsrail’în laik devlet olamayışına dayalı olduğu düşüncesi agır basıyor, kendi inancına dayalı efsaneleri, mitleri zamandan, mekandan kopararak uygulama çalışması, bu bölgede çatışmanın kaynagını oluşturuyor da denilebilir… Bunu Taha Akyol şöyle ifade etmiş…
“”Dünyanın fark etmediği, farkında olanların da bile isteye destek verdiği asıl sorun İsrail’de aşırı dinciliğin ve aşırı Siyonizm’in iktidarda olmasıdır. İsrail, demokratik mekanizmalar işlese bile, o mekanizmalara dinci aşırılığın ve saldırgan militarizmin hakim olması, İsrail’i normal bir devlet olmaktan çıkarmıştır. İsrail, Netanyahu iktidarında Hitler metotları uygulayan bir devlettir. Bugün İsrail devletinin varolma ve kendini koruma hakkı inkâr edilemez. Aynı şekilde Filistinlilerin de uluslararası tanınmış sınırlar içinde özgürce varolma ve kendini koruma hakkı inkar edilemez.”” Bu kabullere dayalı olarak, İsrail normal devlet mantığı dışına sık sık çıkan, terörizme başvuran bir devlet olması da burada çatışmaları şiddetlendiriyor diyebiliriz…
Bu sözde inanca dayalı fanatizm, barışın önünde hep engel olmuştur, çünkü karşısındakini yok saymaya, yok etmeye odaklı bir inanç sistemi kin, nefret, fanatizmle birleşince, ölümü ve öldürmeyi kutsar hale gelmektedir. Bu sadece İsraillilere has bir durum degildir,tüm inançlara dayalı fanatizmin toplumsal ve uluslararası ilişkilere yansımasıdır.. Şimdi barış görüşmelerinin nasıl sabote edildiğini görerek devam edersek, çatışmanın neden bu kadar uzadığınıda anlarız….
Oslo anlaşmasının 13 Eylül 1993’te barış yolunda attığı adımın nasıl da fanatiklerlece sabote edilmesinde iki tarafın aşırılarının rolünü görürüz… Yahudi köktenciliğinin ve Hamas’ın barışı nasıl engellediğini çatışma içinde intikam duygularıyla hareket edenler tarafların bunu görememektedir… Hatta kendi içlerinde barış isteyenleri bile öldürmektedirler…
“Oslo anlaşmasının 13 Eylül 1993’te açıklanmasından sonra Baruh Golstein adlı fanatik Yahudi “yerleşimci”, 25 Şubat 1994’te El-Halil’deki İbrahim Camisinin cemaatini makineli tüfekle tarayarak ibadet halindeki 33 Filistinliyi öldürmüştür. Köktenciler, katil Golstein’ın “milli kahraman” ilan etmiş, heykelini dikmişlerdir! Barış sürecinin önde gelen isimlerinden İşçi Partili Başbakan İzak Rabin, bu katliamı kınamıştı. Fakat ABD’de Brooklynli Haham Abraham Hecht şu açıklamayı yayınlamıştı: “Yahudi şeriatı Halaka’ya göre Başbakan Rabin’in öldürülmesi caizdir! Ve 4 Kasım 1995’te değerli devlet adamı Isak Rabin, genç fanatik Yahudi Yigal Amir tarafından suikastle katledildi! Aralarında muhtemelen bir bağlantı yok ama bu zihniyet korkunç.””
“”Yine barış için çalışan, Enver Sedat da 8 Ekim 1981’de bir törende köktendinci yüzbaşı Halid el-İslâmbulî tarafından bomba ve otomatik silahla öldürülmüştür”” Barış adımı atanların başına bunlar gelmiş, bu acı tecrübeler üzerine barış zor istenir olmuştur… İki tarafda da fanatikler yönetime gelmiş söz sahibi olmuş ve kutsal olması gereken barış yerine, kutsal savaş olmuştur…
Genel olarak batı İsrailli desteklesede İsrail’i kınayan İspanya’yı kutluyorum, Amerika’da Kongre’de İsrail’i protesto eden Yahudileri, her ırk ve dinden Amerikalıları alkışlamamız gerektiğini ifade ediyorum… Müslümanların ise farklı yorumları ve barış istekleri dile hgetirenleri susturmamaları gerektiğinin altını ciziyorum… Son olarak yine Tç.Akyol dan alıntıyla Müslümanların nerede hata yaparak, bilimden, akıldan mantıktan uzak durarak, insanlarını refaha, huzura, adalete, ahlaka mutluluga ulaştıran toplumsal düzen inşa edememelerinin nedenini okuyarak yazıyı bitirelim… “”Sadece iki cümle: Müslümanlar İbni Rüşd’ü susturmanın cezasını bin yıl sonra ödüyorlar… Her şeye rağmen silahlı çözüm yok, tek yol siyaset…” Günümüz İbni Rüştleri konuşmalı, biz bunları dinleyerek, akıl, mantık, bilim, bilgi üzere, Dinimizi de okuyarak daha iyi toplumsal barış inşa edebilmeliyiz.. İsrail ‘i destekleyenlere şu sözleri söylemeden sözü bitirmek.. Barışı daha da uzaklaştırmak demek olacağından.. İsraili desteklemek okul, hastane, Pazar yeri bombalamak ve burada ölenlerin katledilmesinde katkınızın olması demektir.. Hey batı, hey insan hakları savunucuları, Orta Dogunun Sorunu İsraili degil, barışı desteklemelisiniz diyerek… Barış Yaşatır, savaş öldürür, yıkar….
YORUMLAR