ÖZGÜRLÜK YANILSAMASI
Özgürlük, Hem bireysel hem de toplumsal yönü olan bir kavramdır. Değerler karşıtlarıyla anılır. Bu bağlamda özgürlükçülüğün karşıtı olan kölelik özgürlükten yoksun bırakılma durumudur. “Birinin emri altında bulunan, özgür olmayan kimse” demektir (1)
Özgürlük. bireyin kendisinin efendisi olma isteğinden kaynaklı tarih boyunca sosyal siyasal faaliyetleri harekete geçirmek yönetmek yönlendirmek amaçlı kullanılmış sloganlaştırılmıştır.
Günümüzde de popüler kültür, kitle iletişim araçlarıyla reklamlar, film, dizi ve şarkı sözleriyle toplumu oluşturan bireylerin kimliklerini doğrudan ve dolaylı etkilemede özgürlük kavramı, son derece elverişli olmuştur.
Toplum üzerinde egemen olan popüler kültür özgürlüğü “her istediğini yapabilme yetkisi” olarak sunmaktadır. Ancak bu tanım sosyal psikolojik bir varlık olan insan türü için son derece ilkel ve sakıncalıdır.
Özgürlüğün bu yanlış tanımı, bireylere her istediğini yapabilmeyi, teşhirciliği, sapkınlığı idealize eder. Birey bunun karşısında olan tüm yapılarla aile çevre ve toplumsal değerlerle çatışma haline girer. Aile ve çevreyi özgürlüğün önünde bir engel olarak görür. Neticede Eflatun’un da dediği gibi, aşırı özgürlük ister devlette olsun ister bireylerde, sonunda köleliğe dönüşür.
Kuran’ı Kerim özgürlüğü aracısız kulluk yani tevhit olarak tanımlar. Kur’an, özgür düşünce ve iradeye vurgu yaparak tevhit inancına ulaşmayı hedeflemektedir.
Akıl sahibi olan insan özgürdür. Özgür ve aynı zamanda sorumlu bir varlıktır.
Özgürlüğün olduğu yerde sorumluluk vardır. Sınırsız bir eylemsel özgürlükten söz edilemez. Mümin olarak yaratıcın çizdiği sınırlar sorumluluk alanıdır.
Bakara 256. Ayette “Bu sistemde zorlamaya yer yoktur. Doğrular ve yanlışlar apaçık ortadadır. Kim taşkınlık edenleri bırakır ve Allah’a güvenirse asla kopmayacak olan sağlam bir kulpa yapışmış olur. Allah dinleyen ve bilendir.”
İradeyi kullanmak açısından özgür olan insan tercihleri bakımında sorumludur.
Sorumluluk nedir? Sorumluluk; “kişinin kendi davranışlarını veya kendi yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi, mesuliyet.”anlamındadır. Diğer taraftan sorumlu ve akıl sahibi insan kendi eylemlerinden sorumlu olduğu kadar bir olumsuzluğu giderme yükümlülüğü de vardır.
Nurettin Topçu ise, sorumluluğu, ahlâkın temeli olarak görmektedir. Topçuya göre sorumluluğu harekete geçiren, kötü eylemlerden kişileri korumaya yarayan güç, ahlak sistemidir.
Günümüzde her türlü aşırılık, müstehcenlik, sapkınlık özgürlük sloganıyla son derece hümanist söylemlerle normalleşmeye doğru gitmektedir.
Ahlak tek bir şeyle kendini göstermez. Ahlak sadece bir slogan değil bir yaşam biçimidir. Ne tek bir söylemle ne sadece kıyafetle ne tek bir yere bağışla ne tek hayvan sevgisiyle gibi gibi. Ahlak bütündür. Oturuş kalkışta, tutum davranışta, kılık kıyafette, tüm canlılara merhamette çıkarsız bir şekilde iyilerin ve iyilik hareketlerinin yanında olmakta, söylem ve eylemlerde tutarlılıkta kendine şahit tutar.
Ahlak sadece yaratıcıya kulluk bağıyla bağlanmak ile beslenir ve sürdürülebilir olur. Zümer Suresi 18. Ayette “Onlar ki sözü dinlerler, sonra da en güzelini tatbik ederler, işte onlar Allah’ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir, ve işte onlardır o temiz akıllılar.
Sonuç olarak toplumun gidişatıyla ilgili kaygılarımız aslında bizim tavizlerimizle aşama aşama kaybettiğimiz değerlerimizdir.
Zira Enfâl / 53. Ayet göre “ Bir toplum, kendisinde bulunan güzel ahlâk ve meziyetlerini değiştirmedikçe Allah da onlara verdiği nimetleri değiştirmez. Hiç şüphe yok ki Allah hakkıyla işiten ve kemâliyle bilendir.”
Selam ve saygılarımla
(1) (TDK, 2011: 1497)
YORUMLAR