Safımız belli olmalı…

Adamlar bırakın günü, dakika ara vermiyorlar din düşmanlığında. Müslümanlar oralı değil. Merhum M. Âkif’in deyişiyle “sanki kurt değil de gelen kılıksız kösktebek…”

Daha önce de hayalî bir teğmenin sosyal medyada Atatürk’e hakaretler ettiği, sarıklı fotoğraflarını yayınladığı yalanlarını ustalıkla sergilemişlerdi.

Bir oda yazarı dün yine döktürmüştü: «Tarikattaki Cübbeli Amiral olayının perde arkası» başlıklı yazısında, kadim irtica söylemini işliyor, algı mühendisliği yapıyorlardı yine.

Bunlar böyledir, amiral ayyaşın biri olsa, ki çok var maalesef, ya da fuhuş âlemlerinin müdavimi çıksa, Kemalist olur ve asla mesele yapılmaz…

Fakat tarikatlı olursa facia. Hele hele bir yerlerde cüppeli olarak namaz kıldığının fotoğrafı ele geçmişse vay o general yahut amiralin haline…

Oysa Müslümanlar namazlarını cüppe ile, başında bir takke veya sarıkla kılmalıdır. Bu Peygamberimizin terketmediği sünnetlerinden biridir.

TSK mensubları ayrı bir millet mi? Bilakis subaylar da öğretmenler gibi millete örnek olması gereken insanlar. Ve esasen hepsi dinli imanlı, namazlı niyazlı olmalıdır.

Oda yazarı sanki subaylık mü’min olmaya mani gibi laflar ediyor. Bu nasıl bir karanlık mantalite ya? Bu vatan bize gâvurun mirası değil ki? Her karışında sıra dağlar gibi yatan şühedanın tamamı mü’min askerler değil mi?

Oda yazarının, «Cübbeli Amiral» yazısında, en ziyâde dikkatimi çeken, “İktidar medyası, bu olayı “özenle” görmeyip, «İrtica»dan kurtuluşu kutluyor, ama sıcağı sıcağına TSK’nın başına geleni ve de gelecekleri görüyor musunuz? Evet, Atatürk’ün, “Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, medeniyet tarikatıdır.” sözünü adeta yerle yeksan etmek isteyenler var.” cümleleri oldu:

Pöhh, bana kalsa, “keşke Müslümanlar dediğiniz ayarda olsa” derdim. Lâkin maa’t-teessüf hiç de öyle değiller.

Çünkü biz müslümanların hakikaten hâk ile yeksan etmemiz gereken bir (dinsiz=seküler) düzen şu sizin pek sevdiğiniz Kemalist resmî rejim.

Atanızın sözündeki «meczupluğu» asla kabul etmeyiz amma diğer bütün söyledikleri başımızın tâcıdır. Ve “medeniyet tarikatı”nı hakikaten görmek isterseniz yüzünüzü Batı’ya değil, medeniyeti insanlığa armağan eden zata (salat’u selâm olsun ona) döneceksiniz.

Bendeniz tarikatlı değilim. Bu bir nasib işi. Amma ve lâkin… tarikat düşmanlığı yapanlara da okka okka hadlerini bildirmekten geri durmam. Bu vatanı tarikatlı mü’min ecdadımız bize bıraktı.

Tek adama ircà ettiğiniz Cumhuriyet de o mü’min ecdadın eseri. Evirip çevirip devirdiniz değerlerimizi ve «tek adam»a mal ettiniz. Anlayabilseydiniz, bu millet hálâ bu yüzden sancı çekiyor…

Bayan yazar, “Ancak hiçbir şüpheniz olmasın; eninde sonunda ve her zamanki gibi, Atatürk’ün haklı çıktığını göreceğiz” buyurmuşsunuz.

Bu söz de isabetsiz. Zira yalnız bendeniz değil, yandaşınız olmayan tüm tarihçilerin müşterek kanaati, ulu önderinizin aslında hemen her konuda haksız çıktığıdır. Hattâ emekli bir subay olarak arzedeyim, askerî dehası falan da hikâye. Vasat bir kurmay yalnızca.

Meydanı boş bulup sallıyorsunuz ya, Çanakkale Savaşında da «asıl kahraman» değil, hattâ belki kahraman kırıcıdır. “Size ölmeyi emrediyorum” dediğine göre, «ricât»ın “yeniden hücum şartlarını hazırlamak üzere çekilmek” olduğundan bile bî-haber…

Ve… hani “olmasaydın olmazdık” diyip duruyorsunuz ya, tanrılaştırdığınız,  “her konuda haklı” dediğiniz M. Kemal paşa dünyaya gelmemiş olsaydı, İstiklâl Harbi’ni daha hızlı ve iyi bir kazançla yine gàlib olarak bitirir, Adalar Denizi’ndeki hiçbir adamızı da Yunana kaptırmazdık. 29.03.2021