Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Halit Korkmaz

Savaşlar Yeni Dengeler Doğurur

Savaşlar Yeni Dengeler Doğurur

Silâhlar satılmıyorsa üretenin elinde patlar.

Hegemon güçlerin kurduğu minderlerde aynı sıkletteki pehlivanlar güreştirilmez.

Dünyaya hükmeden emperyalist güçlerden biri düşük sıkletteki bir devlete saldırır, üzerinde değirmen taşı gibi döner, öğüttüklerini hesap vermeden pervasızca alır ve gider.

Ondan hesap soracak ne bir kuvvet ne de bir yasa vardır.

Ne demokrasi, ne insan hakları, ne hukuk, vız gelir tırıs gider.

Vâki davranışlar Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de ve bugün de Ukrayna’da  aynı ritim ve zulüm üzere devam ettirilmektedir.

Dünyanın hâl-i pürmelâli budur.

Savaşamayan yem olur!

Ya av, ya da avcı olmak gerek, avcıya av götüren köpek olmamak gerek!

Ülkemiz orta sıkletteki devletler arasında yer almakta, üretimi olmayan, emperyal güçlere karşı  edilgen, milli çıkarlarını kendine denk kuvvetler arasında savunabilen baş pehlivanlara karşı köşesini korumaya çalışan dişi kurt pozisyonundadır.

Türkiye’de düşünce serdeden bir kısım elite göre mevcut Anadolu topraklarında ki bilimsel kalıtların  Türk kültür ve gelenekleri ile örtüşmediği, Anadolu’nun Türk yurdu olmayıp karmaşık, çoklu kültür ve ırkların gelip geçtiği bir coğrafyadan ibaret olduğu, üzerinde yaşayan Türklerin vatanı olarak isimlendirilmeyip  asil amaçlarının Türk ve Müslüman misyonlarından uzak popüler kültür ve programlarını montajlamaktan ibaret olduğu, bu aksın devletin resmi tezi halinde tutulmaya çalışıldığını üzülerek müşahade etmekteyiz.

Söz konusu koridorda o kadar yol alınmış ki Osmanlı döneminde “yüz bin” kelimenin üzerinde kapasiteye sahip sözlüklerin Türk Dil Kurumu’nun kuruluşundan sonraki ilk baskılarda “yirmi üç bin” sözcüğe kadar düşürülmesi Anadolu halkı nezdinde  ciddi manada, bilimsel ve milli rahatsızlıklara sebebiyet veren uygulamalar olmuştur.

Bugün Anadolu halkının günlük hayatında çelik çomak oynarcasına  kullandığı yüzlerce kelime Türk Dil Kurumunun neşriyatında “eskimiştir” ibaresi ile yayınlanmaktadır.

Bu ciğerlerimize sokulan zehirli bir hançerdir.

Maksat, güzel Türkçemizi bilim dili olmaktan çıkarmaktır.

Türk Milleti’nin yurt edinip yaşadığı Anadolu coğrafyasına ait kültürel tapunun  ve millet olma umdelerinde asil unsur olan dil hazinesinin elinden alınarak düçar edildiği bu kısıtlı kültürel karmaşa  Türk Milleti, Devleti ve birliği ile bertaraf edilerek tarihin çirkin çöplüğüne atılacaktır.

Nasıl?

Mezkür karmaşa renk ve boyut değiştirerek yaklaşık kırk beş yıldır PKK terör örgütüne destek veren emperyalist güçler ülkemizi ekonomik, askeri, psikolojik ve siyasi olarak zayıflatmış ve NATO kapsamında verdikleri silâhları dahi teröre karşı kullanamayacağımızı Türk devletine “nota” vererek ikaz etmişlerdir.

Amaç belli!

Türk topraklarını bölmek ve Türkleri Anadolu’dan kovmak.

Türk milleti bu vehameti en son 15 Temmuz 2016’da savuşturduğu darbe girişimi ile bertaraf etmesini bilmiştir.

Geçmişte PKK terör örgütü ile baş edemeyen Türk devletinin edindiği yeni hafıza ile ortaya koyduğu kurmay programların yurt savunmasında gerekli olan silâhları üreterek  terör örgütlerinin yurt içinde patlattığı bombalara son vermiş, dağlarda dolaşmalarını engellemiş ve dünya birinci ligi olan “silâh ihraç eden” ülkeler listesine ismini altın harflerle yazdırmıştır.

Öteden beri dünyada onurlu yaşamanın tek yolu cenge hazır olmaktan geçmektedir.

İleri sürdüğünüz diplomasi, askeri gücünüz kadar geçerlidir.

Türkiye, muhatap olduğu “oryantalist” baskılardan kurtulup, iç barışını sağlayıp, oluşturacağı milli hâfıza ve yapacağı yeni anayasa ile makûs talihini yırtıp atacaktır.

Oryantalist baskıların yüklediği popüler kültürün öne çıkardığı zayıf devlet ve modern yaşam algısı ülke yönetiminde ideoloji ve siyasi çekişmeyi öne çıkarmakta, bir türlü kurulamayan iç barış ve birliğin millet iradesine aykırı görüş ve tezlerle konsolide edilmeye çalışıldığına şahit olmaktayız.

Yönetiminde bir türlü sağlanamayan adalet ve merhamet ilkesi kimi art niyetlilerin önünü açmakta ve devlette birliğin sağlanması ilkesi önünde engel teşkil etmektedir.

Adalet ilkesini geliştiremeyen devletler diplomaside, ekonomide ve siyasi alanlarda sağlayacağı gelişmelerin yanında,  obezite problemlerini de yanlarında taşıyacağı, lâzım olan kas gücü yerine yağ gücü oluşturması  ileride gireceği rekabetlerde geride kalmasına neden olacaktır.

Emperyalist olmayan ülkeler arasında en fazla siber saldırı, terör saldırısı, ekonomik saldırı ve kültürel saldırılara muhatap olan devlet açık ara Türkiye’dir.

Emperyalist ve hegemon devletler kendi kararlarını kendisi veren bir Türkiye değil, zayıf ve verdikleri emirlere ses çıkaramayan bir Türkiye ile muhatap olmak istemektedir.

Üzerinde kendi askeri tesis ve üslerini kurdukları bir Türkiye yanında savaş yeteneği yüksek Türk ordusunu istedikleri coğrafyalarda savaş alanlarına taşıyıp kendi nam ve hesapları için savaştıracak şekilde emirlerine amade bir NATO üyesi Türkiye istemektedirler.

Bugünkü gibi kendi silâhını üreten, kullanan ve satan Türkiye onlar adına tu kaka bir Türkiye’dir.

Ülkemiz her yönü ile de baskı, gizli ve açık ambargolar altındadır.

Bu baskı ve ambargoların devletimize aleni bir biçimde tatbik edilmesine devam edilirken ülkemizde emperyalizme uşaklık eden yerli işbirlikçilere rastlamak sureti haktan sayılmaktadır.

Türkiye, üyesi bulunduğu evrensel kurumlarda ki “sözde stratejik” ortaklarından düşmanca tavırlara muhatap olmakta ve içten içe onların beslediği taşeron terör örgütleri ile uzun yıllardır savaşmaktadır.

Buna rağmen Türkiye son yıllarda, güçlü bir çıkış yakalayarak nüfuz ve etki alanlarını geliştirmeye, stratejik konuşlanmalar yapmaya, bölgesel diplomasisini tahkim etmeyi başarmış bir ülkedir.

Doğru ve olması gereken diplomaside budur.

Türkiye, olmazsa olmaz silâh üretimlerinin yanında dünyanın en güçlü sondaj ve sismik araştırma filosuna ve gemilerine sahip birkaç ülkesinden biridir.

Türkiye “Mavi Vatan” doktrini ile Karadeniz, Akdeniz ve Ege’de  ilân ettiği deniz yetki alanlarının bölgesel ve küresel güçlerin oluşturduğu bariyere rağmen münhasır ekonomik bölgelerini kontrolünde tutmasını başarmış durumdadır.

Savaşlar dengeleri yeniden kurar.

Evrensel müziği iyi dinlemeliyiz.

Müziği duymayanlar dans edenleri deli sanır.

Özgürlükler her zaman tehlike altındadır.

Ben diyen yalnız kalır.

Millete, ülkeye, devlete muhalefet yapmaktan vaz geçmeden başaramayız.

 

 

Saygılarımla.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER