Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Ahmet Yaşar Zengin Emekli Akademisyen

Sayın Milli Eğitim Bakanı,

Sayın Milli Eğitim Bakanı,

Yeni göreviniz hayırlı olsun. “Yaşayarak öğrenmek, uygulayarak öğretmek” anlayışına İnşallah vesile olursunuz. İşte bu problemi kimse konuşmuyor. Ama herkes eleştiri yapıyor…

Eleştiriler:

1.Her taraf İmam Hatip Lisesi oldu. Çağdaş eğitimden uzaklaşıyoruz. 

2.Yüz yüze eğitim ne zaman başlayacak,

3.Öğretmen atamaları yapılmadı,

4.Eskiden eğitim çok iyi idi, şimdi eğitim bitti…

Asıl problemi gündeme getirmemek için tali meseleleri konuşuyoruz. Tali konular da önemlidir ama asıl problemi konuşalım.

Problem:

Okullarımızda eğitim modelini bulamamak ve yöntem uygulayamamak.

Açıklama:

Finlandiya’nın veya Almanya’nın eğitimini herkes örnek verir. Peki, biz niye eğitimde Almanya’nın veya Finlandiya’nın seviyesinde değiliz diye bir soralım kendimize? Cevabı çok basittir…

Türkiye, Almanya, Finlandiya ve diğer ülkelerin bütün derslerin müfredat programlarında var olan amaçlar öğretiliyor. Nedir bu amaçlar (Kazanımlar)?

1.Dinlemeyi öğrenebilmek ve öğretebilmek,

2.Okumayı öğrenebilmek ve öğretebilmek,

3.Anlamayı öğrenebilmek ve öğretebilmek,

4.Düşünmeyi öğrenebilmek ve öğretebilmek,

5.Yorum yapmayı öğrenebilmek ve öğretebilmek

6.Yazmayı öğrenebilmek ve öğretebilmek,

Türkçe Dersinde sıfat ile dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğreteceğiz.

Matematik Dersinde dört işlem ile dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğreteceğiz.

Coğrafya Dersinde Yeşilırmak ile dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğreteceğiz.

Özetleyelim:

Almanya ve Finlandiya; sıfat, dört işlem, Yeşilırmak, kaldıraç gibi araçlar ile amaçları öğretiyor…

Biz ise sıfat, dört işlem, Yeşilırmak, kaldıraç gibi konuları amaç olarak öğrettiğimiz için ezbercilik hâkim oluyor.

Ezberi kuvvetli olan öğrenciler başarılı oluyor ama öğrenciler, “dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı” öğrenemiyor…

İşte eğitimin temel konusu olan sistemi kimse konuşmuyor. Elbette öğretmen, sınıflardaki öğrenci sayısı, okulların sayısı önemlidir ama öncelikli olan sistemdir. Örnek verelim:

Bir ilin sistemi, alt yapıdır. Alt yapıya yapılan yatırım gözükmediği için belediye başkanı park ve bahçelere yatırım yapmaz.  O halde eğitimin temel problemine yatırım yapılmalıdır.  

Futbolcular çok yetenekli olabilir ama sahada sistemi kuramadıysan veya kurduğun sistemi uygulayamazsan mağlubiyetten kurtulamazsın…

Finlandiya veya Almanya sistemi uyguluyor. Biz ise var olan sistemi uygulamıyoruz. Sistem bozuk diyenler mutfağa hiç uğramamıştır. Yani müfredat programını okumamıştır veya müfredat programının ne olduğunu bilmiyor…

Çözüm 1:

Öğretmenlerin bu sistemi uygulayabilmeleri için:

1.Yıllık planda bir yılda kaç konu anlatabilirim hesabi yapılmalıdır,

2.Eğitimin ilk iki haftasında her öğretmen, öğrencinin derse nasıl çalışacağına dair bir yöntem öğretmelidir. Bu yöntemi yıllık plana koymalıdır. Öğretmen üçüncü haftadan sonra konu anlatmalıdır.

3.Öğrenci seviyesine göre metin seçilmelidir veya öğretmen kendisi seviyeye uygun metin yazmalıdır.

4.Metinleri yörenin şartlarına uygun tespit edilmelidir veya yazılmalıdır,

5.Uygulanabilen yöntem yazılmalıdır. Soru-Cevap veya tartışma yöntemi gibi… 

6.Yıllık planlarının uygulanabilir olmasına özen gösterilmelidir,

Yıllık planda soru-cevap yöntemi yazılıyor ama öğretmen anlatım yöntemini uyguluyor. Yani öğrenciye söz hakkı vermeden dersi bitiriyor. Sonunda öğretmen ne güzel ders anlattım havasına giriyor… Öğrenci dersi anlamıyorsa sistem bozuk deyip sorumluluktan kurtarmaya çalışıyor.

7.Müfettişler, öğretmenlerin ders işleme yöntemini görmelidir ve eksikleri tamamlamalıdır.

8.Yıllık plan yapmak ve ders anlatımı konusunda uzman müfettişler yetiştirilmelidir.

Pandemiden önce “dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğretebilmek” için lise giriş ve üniversite giriş sınavlarında soruların %40’nı “dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmaya dayalı sorular sorulmuştu. Böylece öğretmenlerin dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğretebilmelerine imkân tanınmıştı.

Sonuç:

1.Yukarıda anlattıklarımı Waldorf Eğitim modelinde görebiliriz. Bu sistemin özelliği: “Yaşayarak öğrenmek, uygulayarak öğretmek.”  Anlayışıdır.

2.Ülkenin bütün liselerini İmam Hatip lisesi yapalım veya fen Lisesi yapalım veya Anadolu lisesi yapalım veya Papaz lisesi yapalım. Yukarıda anlattığım eğitim modelini uygulamadıktan sonra;

                 ·   Yorumcu yetiştiremeyiz,

                 ·   Konuşmacı yetiştiremeyiz,

                 ·   Yazar yetiştiremeyiz,

                 ·   Felsefeci yetiştiremeyiz,

                 ·   Akademik düşünen kişi yetiştiremeyiz,

                 ·   İlim adamı yetiştiremeyiz,

3.Uyguladığımız anlayış ile ancak ezberci zihniyet yetişir. Bu anlayışın hakkını yemeyelim, öğretici de yetişir.

Virüs, var olan sistemi uygulamamak, tedavi ise var olan sistemi uygulamak.

Sadece Talim Terbiyede bütün derslerin müfredatında var olan “dinlemeyi, okumayı, anlamayı, düşünmeyi, yorum yapmayı, yazmayı öğretebilmek.” Bu aşamadan sonra soru-cevap yöntemi veya benzer yöntemler ile bilgi anlatmak…

Selam ve Saygılarımla

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER