Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

Sensörler diyabetli çocukların okul ve sosyal hayatını normalleştiriyor

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı ve Diyabetli Çocuklar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şükrü Hatun, diyabet yönetiminde kullanılan sensör teknolojisinin okul çağındaki çocuklar için faydalarına değindi

Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi

Diyabetli çocukların yaşam kalitesini artıran sensör teknolojisi, özellikle okul çağındaki öğrenciler için büyük bir kolaylık sunuyor. Tip 1 diyabetli çocukların, glukoz seviyelerini sürekli kontrol altında tutmasını sağlayan bu teknoloji sayesinde çocuklar günlük hayatlarına daha rahat uyum sağlayabiliyor. Aileler de çocuklarının sağlığı konusunda endişe duymadan okul süreçlerini yönetebiliyor. Sensörlerin insülinin keşfinden sonra diyabet yönetiminde en önemli gelişme olduğunu vurgulayan Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı aynı zamanda Diyabetli Çocuklar Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Şükrü Hatun, sürekli glukoz takibi yapan sensor teknolojisinin hem çocukların sağlık sonuçlarını hem de eğitim başarılarını olumlu yönde etkilediğini belirtti.

 

Okul çağındaki çocuklar için diyabet yönetiminin konforlu hale getirilmesi noktasında devreye giren ve diyabet yönetiminde çığır açan sensör teknolojisi, günlük glukoz seviyelerini anlık olarak takip etme imkânı sağlıyor. Bu da Tip 1 diyabetli öğrencilerin derslerine daha iyi odaklanmalarını ve günlük aktivitelerini kesintisiz sürdürebilmelerine yardımcı oluyor. Sensörlerin öğrencilerin özgüvenlerini artırarak, diyabet yönetiminde ‘ustalaşmalarına’ yardımcı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Hatun Sürekli Glukoz Takibinin (CGM) okul çağındaki çocuklara sağladığı faydaları sıraladı.

 

  • Sensör teknolojisi diyabetli öğrencilerin glukoz yönetimini pratik hale getiriyor

Sensörlerin, insülinin keşfinden sonra Tip 1 diyabetlilerin yaşamını ve sağlığını etkileyen en önemli ilerleme olduğunu söyleyen Prof. Dr. Şükrü Hatun bu savının nedenini şu sözlerle açıkladı; “Sensörler günde iki yüz seksen sekiz kez glukoz bilgisi sağlıyor bu da iki yüz seksen sekiz kez karar verme, glukoz seyrini izleme, günlük yaşamı olumsuz etkileyebilecek glukoz düşüklükleri ve yüksekliklerini öngörme ve buna göre önlem alma imkânı sunuyor. Sensörler ayrıca besinlerin, egzersizin ve stres gibi günlük hayat olaylarının glukoz seviyeleri üzerindeki etkisini de göstererek Tip 1 diyabetli çocukların ve yakınlarının diyabet yönetim bilgisini geliştiriyor. Bu sayede diyabetin dilini daha iyi anlamalarını ve bu alanda ‘ustalaşmalarını’ sağlıyor. Bu açılardan bakıldığında sensörlerden en çok fayda göreceklerin başında okul çağındaki çocuklar geliyor. Sensörler uzaktan izleme imkânı sunduğu için aileler çocuklarını okula güvenle gönderebiliyor ve bu sayede korkulardan, endişelerden kurtulabiliyor. Ayrıca sensörlerin sağladığı kolay ve sık glukoz ölçümü sayesinde aileler, öğretmenlere ve okul hemşirelerine yük olmadan etkili bir iş birliği yapabiliyor. Çocuklar açısından baktığımızda ise glukoz düşüklüklerini önceden haber veren alarmlar sayesinde, derslere katılımı olumsuz etkileyen düşük glukoz olaylarından kaçınabiliyor, yemek öncesi ve yemek sonrası glukozlarını zahmetsizce ölçerek gerekirse insülinlerine ek doz yapabiliyorlar. Buna ek olarak sensörler sayesinde okuldaki beden eğitimi dersleri ve spor müsabakaları sırasında kendilerini güvende hissediyorlar ve herhangi bir sorun yaşamadan gerekli önemleri alabiliyorlar. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar, öğretmenler ve okul hemşirelerinin sensör kullanımını desteklemesi durumunda ebeveynlerin psikososyal olarak kendilerini daha iyi hissettiğini, çocukların daha iyi glisemik sonuçlara sahip olduğunu ve okul çalışanlarının da kendilerini güvende hissettiğini ortaya koyuyor.”

 

  • Diyabet kontrolünde iyileşme öğrencilerin ders başarısını artırıyor

Diyabetli çocukların, günün büyük bir kısmını öğretmenlerin ve okul çalışanlarının gözetimi altında geçirdiğini söyleyen Prof. Dr. Şükrü Hatun; “Diyabet yönetimini 24 saat olarak düşünmek ve okul saatlerinde de hedeflere bağlı kalmak uzun dönemli komplikasyonların önlenmesi bakımından büyük öneme sahip. Okulda tutarlı ve başarılı diyabet bakımı, öğrenmeyi ve sosyal gelişimi destekleyerek, okul yaşamının tüm yönlerine aktif katılımı teşvik edebiliyor ve devamsızlığı en aza düşürebiliyor. Okuldaki en önemli sorunlardan biri şeker düşüklüğü olarak karşımıza çıkıyor. Şeker düşüklüğü; huzursuzluk, terleme, çarpıntı, halsizlik, kendini iyi hissetmeme ve titreme gibi günlük hayat akışını kesintiye uğratan bulgulara yol açabiliyor. Önlem alınmadığında ise beyin fonksiyonlarının özellikle algılama yetisinin geçici olarak bozulmasına neden olabilir. Sınavlar sırasında meydana gelen şeker düşüklüğü ise sınav sonucunu doğrudan etkiliyor. Ayrıca glukoz yüksekliğinin öğrencilerin matematik test skorlarını olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Bütün bu faktörler, okul süresince glukoz seyrinin istikrarlı olmasının öğrencilerin ders konsantrasyonunu etkileyen en önemli unsur olduğunu gösteriyor. Bu noktada sensör teknolojisinin okuldaki en önemli iki yararından birinin zahmetsiz bir şekilde anlık glukoz bilgisi edinme olduğunu söyleyebiliriz. İkinci yararı ise alarm sistemi sayesinde düşük ve yüksek glukoz olaylarının öngörülmesini sağlamasıdır. Genel olarak Tip 1 diyabetli çocukların, zahmetli olması nedeniyle okulda parmaktan glukoz ölçümünü aksattıkları biliniyor. Sensörler bu sorunu tam olarak çözerek anlık glukoz bilgisi ile onlara bir ‘üçüncü göz-glukoz gözü’ imkânı sağlıyor” dedi.

 

  • Diyabet yönetimi kolaylaşan çocuklar daha özgür ve özgüvenli oluyor

Sensörlerin sadece okul değil sosyal hayatta da çocuklara sunduğu faydaları sıralayan Prof. Dr. Şükrü Hatun, “Öğrenciler, sensör sayesinde arkadaşlarından veya bulundukları ortamlardaki kişilerin bakışlarından, sorularından rahatsız olmadan kolaylıkla glukozlarını izleyebiliyor. Okul gezileri, yurt dışı kamplar ve eğitim, spor müsabakaları gibi aktivitelere ise güvenle katılabiliyorlar. Birçok çocuk ve aile, Tip 1 diyabeti yönetirken korku ve endişe duygularıyla başa çıkmak zorunda kalıyor. Bu durum, özellikle glukoz düşüklüğü korkusu ile hedeflerinden uzaklaşmaya neden oluyor. Korku ve endişenin en önemli kaynağı genellikle bilgi eksikliğidir. Glukoz ölçmeden diyabeti yönetmeyi gözleri bağlı yürümeye benzetebiliriz. Sensörler, Tip 1 diyabetin korku yerine bilgi ile yönetilmesini sağladığı için çocukların özgüvenlerini artırıyor ve diyabet yönetimini normalleştirerek hayatlarının bir parçası haline getiriyor. Ayrıca maçlar, havalimanları, festivaller, moda defileleri, konserler veya tatil gibi birçok yerde sensörleri ile insanların arasına karışabiliyor. Böylece, Tip 1 diyabetlilerin herkes gibi normal bir yaşam sürdürdüğü göstererek, toplum nezdinde de farkındalığı artırıyorlar” şeklinde konuştu.