Hey gidi günler hey… Mücadeleciliğim lafta değil benim. Hayatım imansız takımla mücadele ve min gayr’i haddin naçizane İslâm dâvasına hizmetle geçti. Allah kabul eylesin inşá’allah.
Malûmâlileri HABERTÜRK CHP yandaşı.. Erdoğan iktidarı güçlü olduğu için evvelde çekiniyorlardı. Şimdilerde HDP payandalı bay Kemal’e umut bağladılar, binaen’aleyh, Kur’ân tâbiriyle “göğüslerinde gizlemekte oldukları kini” açığa çıkarıyorlar.
Kübra Par isimli karının sunduğu «Açık ve Net» (düşmanlık) programında CHP müdürü bay Kemal’in PKK’nın siyasî uzantısı HDP’yi ziyareti konuşuliyordu.
“Katılsın, görüntü olsun, izleyiciler falan şahıs da varmış izleyelim” desin diye çağırılan, ancak programda tuzluk gibi oturmayıp itiraz eden mütalâacılardan Optimar Araştırma Şirketi Başkanı Hilmi Daşdemir “Kılıçdaroğlu HDP ve PKK’nın adayıdır” deyince anında engellendi.
O da şerefli bir insan olarak “tüküreyim programınıza” dercesine ses düzenini söküp sütüdyoyu terketti. Zátıâlilerini tebrik ediyorum. Kübra Par isimli tahammülsüz karıyı ve böylesi programları mütalâadan münâzaaya (münakaşaya) çevirip reyting yaptıkları halde işlerine gelmeyince konuşmacıyı susturanlara da “yazıklar olsun” diyorum.
Gerçi bu tür reyting arttırma amaçlı programlar hep böyleydi.
90’LI yıllarda atv’de canlı yayınlanan ve ünlü moderatör – enkırmen Ali Kırca’nın «(TÜRKİYE’DE) DEĞİŞİM» konulu «Siyaset Meydanı» programına konuşmacı olarak bizzat Ali Kırca tarafından dâvet edilmiştim. Gidip katıldık. Beni arabayla götüren canım ağabeyim izleyici olarak girememiş geç vakte kadar beni (bekleme salonunda) beklemişti.
Uzatmayım, program başladı, çok geçmeden anladım ki, benim gibi meşhur olmayan kişileri yalnızca soru sormak üzere çağırıyorlarmış. Öndeki (protokole oturttuğu) zevatı konuşturuyordu.
Bendeniz soru sormak (doğrusunu söyleyip, yanlış söyleyeni paylamak) üzere eliimi kaldırıyordum ama nafile… Gece yarısını geçti söz verilmedi. Saat 02:00 civarlarında tahammül edemedim ve patladım:
Beklemekten sıkılmış ve sakinliğimi de biraz kaybetmiştim. Dedim ki,
− Sayın Kırca, işin özeti, Türkiye’de değişim hep negatif yönde, iyiye değil kötüye olmuştur. Dine bakın, Müslümana «gerici», İslâm’a «irtica» deniliyor bugün. TSK’ne bakın. Mohaç’a 150 mehteranla, tekbirlerle çıkan ordudan askerine moral için «aç aç» (orospu) getirten orduya… Bana kurmaylık şansı bile vermediler karım başörtülü diye. Adeta teröristtik bunların gözünde… Siyasette gelinen yer de utanç verici. Ekonomiye bakın paramız pul olmuş. Hattâ spora bakın: (Futbolcu) Tanju’nun mercedes kaçakçılığı yaptığı konuşuluyor…”
Böyle kısa fakat sarsıcı bir konuşma yapmıştım. Tanju ismini verince (sanıyorum dâva konusu olabilir diye) Ali Kırca sözümü kesmeye yeltenmiş ama ben de söyleyeceklerimi söylemiş olmuştum.
Çay molası verildiğinde reji müdürü (yanlış hatırlamıyorsam adı Fethi idi) heyecanla yanıma gelip “Ercan bey, keşke daha önce konuşsaydın, telefonlarımız kilitlendi, “o herifin isminin altından «emekli subay» lafını silin, onu subay kabul etmiyoruz» falan diye arayan arayana” dedi. Sanırım reji vaziyeti Kırca’ya da iletmiştir. Ancak Kırca tınmadı tabi. Program sabahın köründe bitti, konuşmacılardan Akit yazarı Yaşar Kaplan’ı da arabamıza alıp dönmüştük.
İnternette videosunu bulamadım. Fakat ararken Muharrem İnce’yi buldum. O da aynı yıllarda sade vatandaş olarak çıkmış «Siyaset Meydanı»na. Zar zor, hır gür arasında söz alabilmiş.
M. İnce Yalova’da bıyıklı bir öğretmen (1997). Cesaretle Millî Eğitim’e ve milletvekili İsmail Köse’ye sıralıyor. Cerbezeli, ileride bıçkın bir siyasetçi olacağı belli. CHP’de kalsaydı bir halt olamazdı o ayrı…. 22.03.2023
YORUMLAR