26’ncı sene-i devriyesi. Hep birlikte, her sene aynı şeyi, Sırpların zalimliğini konuşuyoruz.
Doğrudur lâkin bu soykırım aynı zamanda zalim Sırp kâfirine cesaret, cüret veren Avrupa’nın da yüzkarası bir tarih belgesidir.
Lügat karıştırmayı seven biriyim. Kimi zaman bir kelime veya tâbirin mánâsını bildiğim halde çeşitli lügatlere de bakarak acaba şu kelimenin daha geniş bir mánâsı var mı, etimolojisi ne derim.
Cüret, Arapçadan dilimize geçen bir kelime, bir tâbir. Mánâsı, çekinmeden ortaya atılma, cesâret, atılganlık.
Sırpların 26 sene önce medeniyetin (!) merkezinde giriştiği vahşi katliâma, tâbir-i diğerle, Srebrenitsa Soykırımı’na Dünya milletlerinden, İslâm ümmetinden ve fakat coğrafi mevkii ile daha mühimi, Avrupa’daki hiçbir devletten çekinmeden silahsız mâsum Müslümanların üzerine atılması, hiçbir savaş kuralına uymayan bu şerefsiz cesaretleri, CÜRET mefhumunun içini tam olarak doldurmuyor mu?
Srebrenitsa Şehitlerini rahmetle yád eden ve kederli âilelerine sabr-ı cemîl niyaz eden Cumhurreisimiz Recep Tayyip Erdoğan, üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen Srebrenitsa’nın açtığı yaraların kanamaya devam ettiğini, ortaya çıkarılan her mezar ve ebedi istirahatgahına uğurlanan her şehidin 26 yıl öncesinin tanıkları olarak o günleri tekrar hatırlattığını söyledi, námûsu olan her insanı (her Müslümanı değil) ağlatan o yakın tarih sayfasını dile getirirken.
Yukarıda «námûs» dedik. Yine lügate dönelim. Cür’etten sonra námûsu da güzelce anlatalım ki Sırpların ve onlara göz yuman başta Avrupa olmak üzere tüm dünyanın ne denli ve neden büyük bir námûssuzluk yaptıkları ortaya çıksın…
Námûs, İnsanın ahlâk kurallarına uymasını sağlayan, onu şerefli kılan mânevî duygu; güzel haslet. Námûs, ırz, iffet, edep, hayá, emniyet ve istikamet gibi fazîletlerin muhassalası olan pek kıymetli bir haslettir.
Námûs, Herkes tarafından korunması gereken ve kötülerin dokunmasına izin verilmeyen değerlerdir. Námûs, töredir, adettir, kanundur, nizamdır. Bilir misiniz, Allah’ın kelâmını, emirlerini Peygamberlere ileten, vahyin taşıyıcısı, Kur’ân’ı indiren (yaratılmışların en akıllısı) Cebrail (a.s)’ın diğer bir adı da, Námûs-ı Ekber idi. Yàni en büyük námûs sahibi, emanet edileni en iyi saklayan, hıfz eden.
Sırp katliâmına yàni gerçek bir soykırıma, Avrupa’nın merkezinde vuku bulmuş bu faciaya seyirci kalanlar için neden námûssuz dedik umarım serahatle anlatılmış ve elbette anlaşılmış oldu.
Reis Erdoğan, 26’ncI yıl yádında fevkalâde hissiyat dolu güzel bir nutuk irad etti: “Acınızı acımız bilip merhum Aliya İzetbegoviç’in emanetine sahip çıkarak, bu soykırımı unutmuyor, unutturmuyoruz. Avrupa ve insanlık tarihinin bu kara lekesinin, ne surette olursa olsun, geri plana itilmesine müsaade etmeyeceğiz” derken de bunu kasdetti işte. Avrupa’nın kara lekesini yàni námûssuzluğunu dile getirdi.
CB Erdoğan, nutkunda “Savaş suçlusu Ratko Mladiç hakkında geçen ay verilen uluslararası mahkeme kararı, soykırımın acısını dindiremez. Mahkeme kararları ne kaybedilen canları geri getirebilir, ne de gönüllerdeki yaralara merhem olabilir. (…….) Adaletin yerini bulması, Avrupa’nın kalbinde yaşanan bu trajedinin kurbanlarına ve geride kalan tüm şehit yakınlarına vicdani bir borçtur..”.
Farklı inanç, kültür ve etnik kimliklerin kavşağı, Bosna Hersek’in iç barış ve huzurunu korumasının son derece önemli olduğuna da değinen Erdoğan nutkunu,
“Ülke içindeki her bir bölgenin istikrarı Bosna Hersek için, Bosna Hersek’in istikrarı ise Balkanlar başta olmak üzere tüm Avrupa için zaruridir. Bize tarihin verdiği bu sorumluluğun yükünü hep birlikte taşımak ve bu topraklarda barışı daim kılmak ortak görevimizdir. Türkiye, dün olduğu gibi bugün de yarın da Bosna Hersek’in ve Boşnak kardeşlerinin yanında olmaya devam edecektir” diyerek sürdürdü.
Bosna’lara… din kardeşlerimize uzanmış eller kurusun, kopsun. Bundan böyle çok daha güçlenecek olan Türkiye her daim kardeşlerini himaye edecektir. Recep Tayyip Erdoğan bir islam lideridir ve bilinsin ki yalnız değildir. Zira artık 82 Milyon Türkiye insànı; yekvücut teyakkuz halindedir, Bosna-Hersek’in ve tüm mazlumların hamisidir. 12.07.2021
YORUMLAR