Almanya Stutgart Atatürkçü Derneği tarafından 29 Ekim Cumyhuriyet Bayramı ile ilgili bir kutlama programı düzenlendi.
Stuttgart Atatürkçü Dşsünce Derneği’nin düzenledigi Cumhuriyetimizin 101. yılı coşkulu bir şekilde kutlandı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile program başladı.
Programda ilk olarak konuşan ADD Stutgart Şube Başkanı Elif Özel Ismailoğlu söz aldı.
İsmailoğlu’nun konuşması şöyle;
“Sayın Murat Ağırel, degerli üyelerimiz ve misafirlerimiz , sevgili gençler ve cocuklar, ADD Stuttgart Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hosgeldiniz. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk baŞta olmak üzere; vatan uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyorum. Ayrıca derneğimize uzun yıllar emek vermiş, maddi ve manevi desteğini esirgememiş, gerçek bir vatansever olan ve kısa bir süre önce aramızdan ayrılan Sayın Bülent Atalay ıle Sayın Fatma Üstün’ü saygı ve sevgiyle anıyorum. Huzur içinde uyusunlar. Değerli konuklarımız,arastırmalariyla bazı kesimleri rahatsız eden, her türlü baskı ve engellemelere rağmen doğrulari açığa çıkarmak için uğraşan ve bu bilgileri bize ulaştıran değerli araştırmacı gazeteci ve yazar Sayın Murat Ağirel, tüm yoğunluguna rağmen bizi kirmayip davetimizi kabul ederek buraya geldiği için kendisine çok teşekkür ederim. Uğur Mumcu gibi, Ahmet Taner Kışlalı gibi kalemini satmadan, çalışan gazetecilerden biri olduğu için kendisiyle gurur duyuyoruz. Ayrıca programda yer alan tüm müzisyen ve sanatcılarımıza, ön hazırlıklar dahil olmak üzere teknik konularda destek olan Sayin Ahmet Yesilova’ya, tüm yönetim kurulu arkadaşlarıma, gönüllü görev alan tüm üyelerimize ve tabi ki buraya geldiğiniz için siz degerli konuklarımıza tesekkür ederim. Ayrıca maddi desteğiyle her zaman yanımızda olan üyemiz Sayın Dr.Lina Ayfer Melin’e, İkinci Başkanımız Dr. Necati Kuray’a, Türker Köksal’a ve Fuat Ünlü’ye katkılarından dolayı teşekkür ederim. İyi ki varsınız. Bugün kutlamak icin toplandığımız Cumhuriyet bir asırlık bir çınar ve 10 gün sonra Cumhuriyetimizin 101. Yılı. Ingilizlerin, “İki yıl yaşamaz” dedikleri Türkiye Cumhuriyeti, içeriden ve dışarıdan saldırılara rağmen, 100 yıldır yaşıyor. Evet, görünürde Cumhuriyetimiz 100 yıldır yaşıyor ancak özellikle 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra toplumsal ve siyasal muhalefetin susturulmasıyla önü açılan siyasal İslamcılığın pençesindeki Cumhuriyetimiz bugün “özünü” kaybetmekle karşı karşıyadır. Cumhuriyetimizin özü, devlet ve toplum yaşamının akla ve bilime dayanmasını sağlayan laikliktir. En yaygın tanımı ile”din ve devlet işlerinin ayrılması”diye bilinen laiklik, aslında toplum ve devlet yaşamının herhangi bir dine değil, akla ve bilime dayanmasıdır. Prof. Ahmet Taner Kışlalı’nın deyişiyle,”Toplumun, din adına ve binlerce yıl önce konmuş, o günün sorunlarına çözüm getiren kurallara göre yönetilme zorunluluğunun kaldırılmasıdır.
Aklın, iman karşısında özgürleştirilmesidir laiklik, teolojik olarak dinin değil, devlet ve toplum üstündeki “dinsel vesayetin” ortadan kaldırılmasıdır. Laiklik, farklı inanç ve düşünceye sahip insanların, bir arada ve barış içinde yaşayabilmelerinin de güvencesidir. Ancak, Başkanlık sistemi ile Cumhuriyetten fiilen bir tür meşrutiyete dönüldü. Siyasal İslamcı iktidar ve ortakları, Atatürk’ün kurduğu üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni “Yeni Türkiye” adını verdikleri bir dinsel-siyasal yapıya dönüştürmek istiyor Türkiye Cumhuriyeti’nin karakteri durumundaki laiklik” her geçen gün biraz daha aşındırılıyor. Son olarak anayasa değişikliği ile laik Cumhuriyetin geri dönüşümünü tamamlamak istiyorlar. Geçen haftalarda iktidarın küçük ortağı HÜDA PAR’ın Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Anayasanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin temel niteliklerini belirleyen ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk üç maddesini değiştirmek istediklerini itiraf etti.
“Türkiye Cumhuriyeti karşıtı “gerici” ve “bölücü” kesimlerin değiştirmek istediği anayasanın ilk üç maddesi şöyle: 1. Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, “Başlangıçla belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal hukuk devletidir. 3. Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanunda belirtilen beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli Marşı istiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.
Anayasanın 4. maddesi ise anayasanın bu ilk üç maddesinin değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceğini belirtiyor. 1924, 1961 ve 1982 anayasalarındaki değiştirilemez maddelerin temel amacı birçok ülkede olduğu gibi”Cumhuriyeti ve temel niteliklerini”korumaktır.
Kısacası: Bugün anayasamızın 4. maddesine göre “değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek”ilk üç maddenin değişmesini isteyenlerin hedefi, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaktır. Buna izin vermeyecegiz, Türk ulusu, bu “yıkım planına asla izin vermeyecektir.
Öte yandan; sizlerinde bildiği gibi 30 Ağustos’tan beri genç teğmenlerimizi konuşuyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bu yıl Kara, Hava ve Deniz Harp Okulları’nın birincileri kadın teğmenler oldu. Kara Harp Okulu Birincisi Tğm. Ebru Eroğlu, Deniz Harp Okulu Birincisi Tğm. Şeyda Yıldırım ve Hava Harp Okulu Birincisi Tğm. İkra Kuyumcu okullarını birincilikle bitirdiler. Kendileriyle gurur duyuyoruz. Kara Harp Okulundan mezun olan Genç teğmenlerimizin mezuniyet törenlerinde kılıçlarını havaya kaldırarak ettikleri, vatana, millete, laik ve çağdaş Cumhuriyete bağlılık yemini ve”Mustafa Kemal’in askerleriyiz”sloganı, Atatürk ve Cumhuriyet karşıtı çevreleri çok rahatsız etti. Bu rahatsızlar, tıpkı FETÖ kumpası günlerinde olduğu gibi, Türk ordusunun şerefli teğmenlerini “darbe çığırtkanlığı yapmakla” suçlayıp teğmenlerimize sosyal medyadan ağza alınmayacak hakaretler ettiler. Ardından haklarında soruşturma açıldı. Peki, Türk ordusunun genç teğmenlerinin mezuniyetlerinde,”Mustafa Kemal’in askerleriyiz”diye bağırması ne anlama geliyor? Büyük Zaferi kazanıp İzmir’e giren Türk ordularındaki her Mehmetçik, çok doğal olarak Mustafa Kemal’in askeriydi. O günlerde tüm dünyada Büyük Zafer,”Kemalistlerin Zaferi”olarak adlandınlıyordu. Türk ordusu, Çanakkale’den Sakarya’ya, Büyük Taarruz’dan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne Mustafa Kemal Atatürk’le özdeşleşmiştir. Çünkü bu toprakların hala Türk vatani olarak kalmasını sağlayan Çanakkale’nin Anafartalar kahramanı, Milli Mücadele’nin örgüt lideri, ilk TBMM’nin başkanı ve Kurtuluş Savaşı’nda Türk ordusunun başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’tü. Mustafa Kemal Atatürk, sıradan bir başkomutan değildir, o bir ölüm kalım savaşını kazanan Türk ordusunun ebedi başkomutanıdır. Mustafa Kemal Atatürk, herhangi bir siyasetçi de değildir; o tam bağımsız, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu önderidir. Osmanlı’nın küllerinden bir Türkiye Cumhuriyeti çıkaran Mustafa Kemal Atatürk’ten başkası değildir. Dolayısıyla Türk ordusu, Türk milleti ve Türk devleti Mustafa Kemal Atatürkle bütünleşmistir. Bu nedenledir ki Türk ordusu mensuplarının “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demesi çok doğaldır. Bu onların, Türkiye Cumhuriyeti’ne olan bağlılıklarının işaretidir.
Bu bağlılıktan ancak gurur duyulur. Mustafa Kemal’in askeri olmak, tam bağımız, üniter, laik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin askeri olmak demektir. Mustafa Kemal’in askeri olmak, herhangi bir tarikatın, cemaatin müridi olmamak demektir. Mustafa Kemal’in askerleri Türkiye Cumhuriyeti’ne tehdit değil güvencedir Mustafa Kemal’in askerleri, Türkiye’ye ve Türk milletine düşman çevreleri hep rahatsız etmiştir ve rahatsız etmeye devam edecektir. Hiçbir güç “Türk milleti ve Türk ordusu ile Mustafa Kemal Atatürk” arasındaki altın bağı koparamaz. Çünkü o bağ çok güçlüdür. Evet, hepimiz, “Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Cumhuriyet Bayramimiz Kutlu Olsun !
Daha sonra söz alan araştırmacı gazeteci ve yazar Murat Ağırel’de yaptığı konuşmasında Cumhuriyetimizin ne zorluklarla ,engellerle ,sefaletlerle ,kurulduğundan bahsetti. Hem Atatürk hem de Yüce Türk Milletinin 1. Dünya Savaşı’ndan sonra verilen Kurtuluş Savaşı ve Milli mücadelede, verdiğimiz sehitlere ve ödediğimiz bedelleri anlatarak konuşmasına şöyle devam etti.
“Bazı şahısların Tv’lerde Atatürkçü görünen, ama uyuşturucu baronları ve kaçak müteahhitlerin davalarını alan malum şahsı herkes biliyor. Yazdığım kitaplardan dolayı haksiz yere 7 ay hapis yattım. Hala onlarca ölüm tehdidi alıyourm. Son yazdığımö Havala isimli kitabım toplatılmak istendi ve ben Türkiye’deki, özellikle Mersin limanındaki kokain trafiğini ve Almanyada’ki bağlantılarını ve farklı ülkelerdeki uyusturucu baronlarini ortaya çıkardığım için hedefteyim. Ayrıca Almanya’daki bazı Türk işletmecilerin işin icinde olduğunu tüm baglantıları ile ortaya çıkardım. Parsel parsel 1 ve 3 kitabımda Melih Gökçek’ in nasıl yolsuzluklar yaptığını yazdım. Malum bana dava açmayan kalmadı.
Aldığım ölüm tehditlerinden hiç korkmuyorum. Benim idolüm Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok’tur. bir gideriz ,bin geliriz. Ayrıca malum siyasi partilerden ve siyasilerden umudu kestim. Hic birinden Cumhuriyet ve Atatürk’ün devrimlerine sahip çıkacak kimse yok. ADD’ nin sizin gibi yurtseverleri ancak Cumhuriyete ve Devrimlerine sahip çıkar o yüzden de hiç bir partiye üye değilim dedi. Kısa bir örnek verecek olursam,Türk Hava Kurumu kurulurken, İsmet İnönü’nün yaptığı çalışmaları ve o zamanın parasının 40 para yani 1 kuruş eksik olduğunu belirterek, bunu Atatürk’e söyleyince, Atatürk’te İsmet o parayı ne yap et bul, ben bu paranın hesabını milletime veremem dedigini, sonrasında hesapların tekrar kontrol edildiğini, o paranin bir hesap hatası olduğunu Atatürk’e bildirince nasıl rahatladıklarını ve Türk Hava Kurumu bu şekilde kuruldu.
Şimdiki iktidar ise nasil Milyarlarca dolarların ,Trilyon Dolarları carcur ediyor. 22 yıllık AKP iktidarının 2,5 Trilyon vergi topluyor ama hala ekonomimiz hala dipte. Geçmediğimiz köprülerden, havalimanlarının vergilerini ödüyoruz. Yapılan Köprü, havalimani ve yolların parası devletten cıkmadığı halde, Halkı ölene dek borçlandıran bir iktidar var.”dedi.
Ağırel, Türkiye’deki kurumların nasıl çürüdügüne de deginerek, “Örnegin Adana’da iki grup var ikisininde başı ve uyuşturucu baronu, savcı ve kuryeleri polisler geçenlerde bir grup rakip grubu yakalattı. Ayrıca Atatürkçü Düşünce Derneği’nin bir üyesi olmaktan onur duyuyorum.Bu etkinlik nedeniyle İsmailoğlu’na teşekkür ediyorum” dedi.
Murat Ağırel’e konuşmasından sonra Türk halkına yaptığı hizmetlerden dolayı dernek Baskani Elif özel İsmailoglu tarafından tesekkür plaketi ve hediyeler takdim edildi.
Program Atatürk’ün sevdiği Türk Halk müziği ve Türk Sanat Müziği eserlerinin okunmasi ve İzmir ve 10. Yıl Marşı’nın hep bir ağızdan okunması ile son buldu.
Gelen konuklar programdan çok büyük bir keyif alarak programdan ayrıldı.
Solistler: Yasemin Kızıl
Müge Alpay