Kahramanmaraş merkezli peşpeşe iki büyük deprem ve yüzlerce artçı deprem ardından binlerce binanın yıkılması ve binlercesinin de hasar görmesi uzmanları harekete geçirdi.
Bu uzmanlar hergün yeni bir detayı keşfediyor ve paylaşıyorlar. İnşá’allah tüm müteahitler ve proje mimarları bunları iyi takip ediyordur.
İnşaat Yüksek Mühendisi ve Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Başak Boduroğlu Yazıcı da teknik inceleme ve araştırma yapmak için beş kişilik ekibiyle deprem bölgesinde araştırmalar yaptı.
Bu araştırmalar sonucunda sayın Yazıcı’nın bir tesbiti çok mühimdi. İnşaatlarda demir meselesi önemliydi fakat her cins demir kullanılamazdı.
Sayın Yazıcı diyor ki, “bölgedeki yapılarda esneme özelliği düşük (sünek olmayan) demirin sarsıntıyla çubuk kraker gibi kırıldığını tesbit ettik…”
Bunun mánâsı, inşaatlarda beton kolonlar içinde demir kullanılıyor fakat kullanılan demirin kalitesi inşaat için uygun değil.
Ya geri dönüşümden elde edilmiş, ya da sünek olmayan rastgele bir demir cinsi kullanılmış ve bu sebeple de sarsıntılar sonrasında bina ani bir göçme yaparak insanlara kaçma şansı bile vermemiş.
Oysa diyor sayın Yazıcı, “sünek demir yàni esneme kaabiliyeti olan demir cinsi kullanılmış olsaydı, kolonlar içindeki demir kopmadan önce esner ve bu da insanlara en azından kaçma şansı verirdi, binaen’aleyh can kaybı böyle korkunç boyutlarda olmazdı…”
Muhterem okurlarım görüyorsunuz ya daha ne detaylar çıkıyor ortaya. Lâkin detay deyip geçilecek şeyler değil bunlar. O detayların bazısı insanların hayatına mal olmuş!..
Yapıların denetlenmesi fevkalâde mühim. Bazı müteahitler sayın Yazıcıyı teyid etmiş ve “biz o geridönüşüm demirleri iade bile ettik” demişler. Bu ne kadar doğru bilmiyorum. Bence biraz uçuk. Zira inşaata getirilmiş demiri laboratuvar testi mi yaptın da anladın diye sorarlar adama.
Her neyse, hayatımız eften püften şeylere bağlıymış onu anlamış olduk. Yahu bırak demiri kolon içinden ne tür şeyler çıktığını görseniz aklınız şaşar. Neredeyse inşaat kumu yerine türlü yerlerden toplanmış molozları kullanmış herifler.
Hani bazı alkolikler için denilir ya, “alkolünde az miktarda kana rastlandı” diye. Bunlarınki o hesap. Kolonlarında az miktarda beton ve inşaat kumuna rastlandı…
Hay Allah cezanızı versin emi.
Muhterem okurlarım, mahallenizdeki kasaptan et alıyorsunuz. Etin yahut kıymanın içinde bir cisim çıksa hemen şikayet eder, adamın ekmek teknesini bile kapattırırsınız değil mi?
Yapmayın demiyorum ama bir kasabın dikkatsizliği yahut gerekli itinayı göstermeyişi neticede sizi öldürmedi. Oysa bu şerefsiz müteahitlerin yaptıkları onbinlerce insanımızı öldürdü!..
Bazıları suçlarını itiraf ettiler boyunlarını büküp. Allah’a tövbe ediyoruz, utanıyoruz, yatacak yerimiz yok dediler. Lâkin birçoğu hálâ kuyruğu dik tutmaya, adeta suçu depreme yüklemeye çalışıyorlar.
Buradan adalet mekanizmasının; Adalet Bakanı’ndan, savcısına, hâkimine tüm elemanlarına sesleniyorum: Allah aşkına bunlara en küçük bir tölerans gösterilmesin, bilakis verilebilecek ceza limitinin en üst düzeyinden cezalanndırılsınlar.
Suç ve Ceza, Rus romancı Dostoyevski’nin yazdığı ve baş karakteri hukuk öğrencisi Raskolnikov’un cinayetleriyle başlayan bir romanın ismidir çoğumuz için.
Oysa bunlar hukuk ve adaletin de saç ayaklarıdır. Suç varsa ceza vardır. Suç yoksa ceza da yoktur. Fakat suça iten sebepler de en az suç kadar mühimdir. Dostoyevski bunu anlatır.
Diyorlar ki, Türkiye’deki fakirlik sebebiyle oluyor bunlar. Hayır dostlar. Fakirlik doğru ama asıl fukaralığımız ahlâken ve bunu kimseyle bir etik tartışmanın mevzusu bile yapmam. Selâm ve duâ ile. 04.03.2023
YORUMLAR