Suriye Kürtleri, Esed hükûmeti tarafından yıllardır rutin bir ayrımcılığa ve zorbalığa maruz kaldılar. Esed rejimin kimlik dahi vermediği Kürtlere yıllarca eziyet etti, mallarını yağmaladı, tarım alanlarına ve ekinlerine el koydu. Bölgedeki Kürtlere karşı hep otoriter/baskıcı olan Suriye rejimi, tarihin her döneminde bu kimliği yok saymış, sosyal örgütlenmelerine dahi asla izin vermemiş, her daim ekonomik ve siyasi sınırlandırmalara maruz bıraktırmıştır. Suriye Kürtleri de iç savaş ile diğer halklar gibi rejime karşı direnerek sokaklarda gösteri düzenlemiştir. Suriyeli Kürtler, etnik açıdan Suriye’deki en büyük azınlığı oluşturmaktadır. Esad rejimi tarafından bölücülükle ilişkilendirilmiş olduklarından ötürü Kürtlerin varlığı, Suriye’nin birlik ve bütünlüğü için bir tehdit unsuru olarak görülmüştür. Bunun sonucunda kendi kimliklerini ifade etmelerine ve örgütlenmelerine izin verilmediği gibi; Kürtler, başkaca kültürler içinde rejim tarafında asimile edilmeye çalışılmıştır. Kürtlere karşı her türlü olumsuzluk ve çıkmazı sergileyen Esad rejimi, diğer yandan 1979 yılında Türkiye’den kaçan bebek katili PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ı kendi ülkesinde ağırlamış ve PKK’nın Suriye’de faaliyet göstermesine olanak sağlamıştır. 2014 yılı itibariyle IŞİD/ DEAŞ’ın Musul’u ele geçirerek İslam Devleti hilafetini ilan etmesi üzerine, radikal terörle mücadele için uluslararası Koalisyon Güçleri oluşturulmuş. DEAŞ’ın Ayn el-Arab’a saldırması ile birlikte PKK/YPG/PYD terör örgütü başka bir terör örgütü olan IŞİD/DEAŞ tehdidine karşı sözde mücadelede ABD ve Avrupa devletleri tarafında önemli bir yerel güç haline gelmiştir. IŞİD/DEAŞ’ın geniş alanlara yayılarak şiddetli çatışmalar yapması nedeniyle etkisini giderek arttıran PKK/YPG/PYD bir anda birçok uluslararası aktör tarafında gündeme getirildi. Kendi ülkelerinde uzak bir coğrafyada IŞİD/DEAŞ’dan kurtulmak isteyen devletler adeta PKK/YPG/PYD terör örgütüne ağır silah yardımı yarışına girdi. Başta ABD ve Rusya olmak üzere diğer birçok ülke, PKK terör örgütüne adeta müttefik gibi davrandı. PKK terör örgütü ABD, Rusya ve Koalisyon Güçleri’nin desteğiyle ele geçirdiği bölgeleri ya kendine askeri üs yaptı ya da o bölgelerde etnik kimlik değişimine giderek sinsi ve kanlı planları için zemin hazırlamış oldu. Kısacası IŞİD/DEAŞ tehlikesi bahanesiyle hâkimiyet altına aldıkları topraklar üzerinde bir terör devleti kurma çabasına girmiştir. Deyrizor, Haseke, Rakka, Kamışlı bölgesinde var olan birçok Kürt aşireti PKK/YPG/PYD terör örgütünün ölüm, zulüm ve zoraki yaptırımlarından bıktığı için kaçarak Türkiye’ye sığınmış, evini, yurdunu terk etmeyenler ise terör ile mücadele konusunda her türlü işbirliği anlaşmasına gidebilirler. Onun içindir ki bu bölgede yaşayan halkın terörden ayrı tutulması gerekir ve ona göre de yeni bir yol haritası çizilmelidir. Yoksa sahipsiz ve kimsesiz kalan bölge halkı terör örgütlerinin boyunduruğu altında yaşamaya mahkûm edilir. Batılı güçler, PKK/YPG/PYD’yi Suriye’nin kuzeyinde desteklemeyi sürdürürken, örgütün işgal ve baskısından rahatsız olan bazı Kürtler fırsat buldukça kaçmaya çalışıyor. Örgütün zulmünden kurtulmak istiyorlar. Kürtlerin, Suriye toprakların bölünmesi ve bu topraklar üzerinde Kürdistan kurma hayali, niyeti ve amacı asla olmamıştır. Lakin terör örgütü ve destekçileri ise Türkiye sınırları boyunca bir terör koridoru oluşturarak, dış güçlerin her türlü desteğini alarak, Siyonist devletlerin kurmak istedikleri Büyük İsrail Devletinin önemli bir saç ayağına ev sahipliği yapmak istemektedir. Türkiye bu hain ve sinsi projeye asla müsaade etmeyecektir.
Dr. İmbat MUĞLU
YORUMLAR