Şüyûu, vukûundan beter
“Hükûmeti protestolarla başlayıp isyana dönüşen Gezi olayları, bir bütün olarak bakıldığında, temel demokratik il...
“Hükûmeti protestolarla başlayıp isyana dönüşen Gezi olayları, bir bütün olarak bakıldığında, temel demokratik ilke ve kurallara aykırıydı. (.......) ...seçilmiş iktidarın kararı protesto edilebilir ama şiddet içeren eylemlerle engellenemez. (Gezi’de) Yapılmak istenen tam da buydu.” Prof. Dr. Atilla Yayla – Çok doğru bir tesbit.
“.....size müjdeli bir haber var “Seçkin ve Eğitimli Seks İşçileri”ne yönelik eğitim programı 2014’den beri ülkemizde de uygulanıyormuş. CEDAW ile başlayan süreç, İstanbul sözleşmesi, Lanzarote ile devam ediyor. Bugün hâlâ, “kadına aile içi şiddet” perdesi arkasında benzer oyunlar oynanmaya devam ediliyor.” (Yazar Abdurrahman Dilipak) Doğrudur, lâkin yalan olsa dahi şüyûu, vukûundan beter bir durum değil midir bu?
“Şüyûu, vukûundan beter!” Bu, osmanlıca bir ibâredir. Fakat hálâ, okumuşlar veya eskiler tarafından kullanılır. Çünkü ince ve derin bir mánâsı vardır.
Ferit Devellioğlu'nun Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat’inde: şüyu, herkesçe duyulma, yayılma, şayî olma, bilinme, vukû ise, olma, oluş, meydana gelmek olarak açıklanır. Bu durumda “şüyûu, vukûundan beter” demek, bir şeyin önceden, herkes tarafından duyulması onun gerçekleşmesinden daha kötü, daha zarar vericidir mánâsına geliyor.
Devam edelim. Son Bebek rezaleti hakkında yeni yeni birkaç isim yazmaya başladı. Onlar da maalesef feministler ve onlara ayar verip duran medya tarafından linç edilme korkusuyla fazla ileri gidemiyor, fuhuşun geldiği noktayı tam olarak göz önüne seremiyorlar.
Avrupa’ya, ABD’ye kızıyoruz. “Teröre destek verenler müttefikimiz olamaz” diyoruz haklı olarak. İyi de terör dediğiniz ille de silahlı terör değildir ki. Meselâ fuhuşla savaşanları linç gibi rezaletler de bir nevi terör değil midir?
Hem itimad ediniz, haçlı Batı silahlı teröre verdiği desteğin bir mislini de bu sahaya veriyor. Zaten kadınları bozulmayan bir babayiğit toplumu kim yenebilir ki? Námûs çizgisini koruduğumuz yılları tezekkür ediniz: Batı bizi yenmeyi ancak hayâl edebiliyordu.
Günümüz savaşları farklı diyor herkes. Diyorlar da farkı anlatamıyorlar. Günün savaşlarını bir cümle ile anlat derseniz, “merdî, harbî savaşlar yerine kahpelik” derim. Kahpe Bizans, hálâ yenilgiyi kabul edebilmiş değil. Zaten artık yenmek yenilmek devri de geçti. Böl parçala yok et bile eskidi. Artık, “istediğin şekle sok, gerisi gelir” mantaliteli savaşlar revaçta.
Námûslu yazarlar, eli kalem tutanlar bu yeni savaş biçimine karşı halkı uyarmalı, büyük tehlikenin farıkına varmamızı, ágâh olmamızı sağlamalılar.
Pesimist değilim ama gidişat feci.
Yarınlarda çocuklarımız ve gelecek nesiller sağlam olamayacak!. Bakınız geçim derdi, hayat pahalılığı gün gelir düzelebilir ama bu ahlâk krizinin sonunda Müslüman Türkiye diye bir şey kalmayacak.
Ülkemiz farklı bir istila ile sarsılacak ve yediklerimiz, içtiklerimiz hep haram olacak. Ahmaklığı bırakıp yegan yegan akıllı olmak zorundayız.
Zenginler, ülke sizin çiftliğiniz değil. Mandra sahibinin ineklerini sevmesi gibi bir sevgiyle halkı sevmeyin. Servetinizi hayırlı yönde kullanın. Zira yarın o servetler sizi boğacak. Batan geminin malları kimindir? Balıkların, balıkların...
Gemi batınca ne zengin ne fakir kurtulur. Türbülanslarla boğuşan uçağın kaptanı anons yapıyor: “Kemerlerinizi bağlayın”.
Kemerlerinizi bağlayın ama duâ etmeyi de unutmayın. Bu türbülans çok korkunç. Uçak her an düşebilir.
CUMA'NIZ MÜBAREK OLSUN. 03.06.2022