Yeni medya dediğimiz sosyal medya, kurumlar ve kurumların yöneticileri ile vatandaş arasındaki ilişkiyi bir anlamda “ticarete” dönüştürdü.
2000’lerin başlarında hayatımıza giren ama şimdilerde ekmek, su ve tuz gibi neredeyse vazgeçilmezimiz olan sosyal medya platformları, iletişim yöntemlerinden ilişki biçimlerine, iş yaşamından ticarete hemen her alanı etkisi altına aldı.
Kâğıt baskı yapan gazetelerin dijital mecraya ağırlık vermesiyle sosyal medya kullanımı hem haber içeriği üretmek hem de ticareti (reklamı) yönetmek, pastadan pay almak için popüler hale geldi. Hal böyle olunca siyasetçiler, sanatçılar, sporcular, devlet kurumları, özel sektör, STK’lar, sivil vatandaşlar, kısacası internet erişimi olan ve sosyal medya hesabını asgari kullanma becerisine sahip herkes bu mecrada yerini aldı.
Yeni pazar alanı oluşturan sosyal medya aynı zamanda düşük bütçelerle büyük PR yapma alanına da dönüştü. Seçim propagandalarından tutun medyada yer bulamayan siyasi partilere, siyasetçilere kadar birçok kişi burada kendini ifade etme “özgürlüğüne” kavuştu. Buraya kadar her şey normal gibi görünüyor. Ancak sosyal medyada dikkatimi çeken bir durum var…
2018 Milletvekili Seçimleri ve 2019 Mahalli İdareler Seçimleri sonrası birçok milletvekili adayı, belediye başkan adayı ve kurum yöneticisi sosyal medya hesabı açmak “zorunda” kaldı. Öyle ki takipçi sayısı fazla olan şahısların hesapları satın alınarak isim değişiklikleri yapılır oldu.
Genellikle sosyal medya ekibi tarafından yönetilen hesaplar elbet de milletvekillerinin, başkanların, kurum yöneticilerinin bilgisi, müdahalesi ve kontrolü dâhilindedir.
Bazı yöneticiler, idareciler “unutulma sendromu” yaşarlar. Sürekli gündemde olmak, medyada yer almak, göz önünde bulunmayı arzularlar. Yaptıkları çalışmalar, hayata geçirdikleri projelerle bütçesiz bir şekilde gazetelerde, televizyonlarda ilgi görmeyince, soluğu sosyal medyada alıyorlar.
Sosyal medyayı etkin kullanmak ve takipçi sayısını arttırmak isteyen birçok yönetici, idaresindeki kurum ve kuruluşun imkânlarını sonuna kadar kullanarak, şahsi hesabına takipçi kazandırıyor. Bir anlamda sosyal medyayı “Takipçi kazanma ticaretine” dönüştürüyor. Bunu nasıl mı yapıyor?
Bunun için birbirini taklit eden kampanyalar, yarışmalar adı altında kurumların bütçesiyle alınan hediyeler “Başkanı/yöneticiyi takip et, tweeti retweet yap, altına yorum yaz” şartıyla takipçilere sunuluyor. Takipçiler de ilgili idarecinin, yöneticinin yaptığı veya yapamadığı işlerden dolayı etkileşim kurmak için değil; takipçi kazanmak üzere sunulan “hediyeleri” almak adına hesapların takipçisi oluyor.
Özellikle belediye başkanlarının sosyal medya hesaplarını takip ettiğiniz zaman bunu rahatlıkla görebilirsiniz. “Başkanı takip et, yorum yap” derken nedense “Belediyenin resmi hesabını takip et” diye tweet atılmaz, paylaşım yapılmaz! Oysa başkan geçici ama o belediye/kurum kalıcıdır! Başarılı yönetici yaptığı çalışmalarla kurumu öne çıkarandır. Öne çıkan kurum da doğal olarak yöneticisinin PR’ını yapar.
Bazı başkanlar, yöneticiler “sosyal medya ticaretine” hiç bulaşmazken, bazıları ise bunu sonuna kadar kullanıyor. İncelediğim birçok sosyal medya hesabında vatandaş da “Belediye başkanları, yöneticiler kurumun bütçesini kendi şahsi hesabı için kullanıyor. Yapılan işler duyurulmak isteniyorsa kurumun resmi hesaplarının takipçisi arttırmalı. Sosyal medya takipçi kazanma ticaretine dönüşmemeli” tepkisini gösteriyor.
Geriye şu soru kalıyor: Kurumların bütçesi kullanılarak, hediye dağıtımı yöntemiyle sosyal medya hesapları takipçi kazanma ticaretine mi dönüşüyor
YORUMLAR