Filistin-İsrail sorunu yıllardır devam ediyor. 1. Ve 2. İntifa sonrasında tarihte ilk defa Ortadoğu’nun kaderini değiştirecek ve siyasi, ekonomik, stratejik, jeopolitik, bölgesel ve küresel gidişatı alt-üst edecek bir olay gerçekleşti. İsrail, 50 yıl sonra büyük bir saldırının şokuyla uyandı! İsrail’in Demir Kubbe’sini delen ve İsrail istihbaratının zaafını ortaya çıkartan ‘bu olay’ dünya gündemine bomba gibi düştü. İsrail’i şok eden, şaşırtan ve hayal kırıklığına uğratan bu olayın yankıları hala devam ediyor. Hamas’ın Aksa Tufanı Operasyonu, Ortadoğu’nun yeniden dizaynı konusunda (şekillenmesinde) sebep olabilir!..
Filistin halkı 1948 yılında Yahudilerin işgali sonucu 700 bin Filistinli yaşadıkları kendi topraklarından başka yerlere sürüldü. Zaman içinde yıllarca İsrail işgali devam etti ve kendi topraklarından edilen Filistinlilerin sayısı daha da arttı. Şu anda dünyanın birçok yerinde 6 milyona yakın Filistinli mülteci olarak yaşam savaşı veriyor.
İsrail’in tam 56 yıldır Filistin halkı üzerinde büyük psikolojik ve sosyolojik asimilasyon gerçekleştirdiğine şahit olduk! Tam 56 yıllık süreç içinde İsrail’in Filistin halkı üzerinde uygulamış olduğu zulüm, işkence ve soykırım dahil olmak üzere kimlik ve kültür birikimine yapılan baskıya şahit olduk! Tam 56 yıl içinde Filistin topraklarının İsrail tarafından nasıl parça parça gasp edildiğine şahit olduk!
Bu 56 yıllık süre içinde Filistin halkının yaşamış olduğu bütün bu olaylara dünyanın sözde saygın, duyarlı ülkeleri, uluslararası kuruluşları ve teşkilatları ancak kınamaktan başka hiçbir şey yapamadı! 56 yıl içinde bir tek Türkiye dışında Arap dünyasını bile sindirdiler, etkisiz ve tepkisiz hale getirdiler! 56 yıl sonra Filistin/Hamas ilk defa iki yıllık bir hazırlık sonrası İsrail’e anladığı dilden büyük bir darbe vurdu! Ve bu darbe üzerine İsrail’e destek veren bütün ülkeler ayağa kalktı. Bilhassa başta ABD, AB ülkeleri olmak üzere diğer ülkeler Filistin/Hamas’a ateş püskürerek kınama mesajları yayınladılar.
Hamas’ın İsrail’e yönelik Aksa Tufanı operasyonu sadece İsrail’in istihbarat zaafını ortaya çıkarmadı aynı zamanda sınır güvenliği konusunda yapmış olduğu hesabı da gün yüzüne çıkarmış oldu. Zaten İsrail’i asıl şoka uğratan şey yıllardır övündüğü ‘Demir Kubbe’ hava zırhının Hamas tarafından delinmesi olmuştu.
İsrail, son 23 yıldır Gazze’yi hedef alan saldırılarda bulunuyordu. 23 yıldır Gazze’ye onlarca operasyon yaparak defalarca bombaladı. 7 Ekim 2023’te Hamas’ın başlattığı “Aksa Tufanı’ operasyonu sonrasında da Gazze’yi hedef alarak hava saldırıları başlatmıştı.
İsrail, 2005 yılında Gazze’den çekilme kararı almış olsa da 2006 yılında operasyonlarını yeniden başlatmıştı. Bu saldırılarda onlarca Filistinli şehit olurken onlarcası da yaralanmıştı. 2008 yılında Haması’n sivil ve askeri birimleri hedef aldığı bahanesi ile savaş devam etti.
Gazze-İsrail arasında Dökme Kurşun Harekatı’nda da birçok Filistinli şehit edildi ve yaralandı. 14 Kasım 2012 yılında Hamas’ın Genelkurmay Başkanı Ahmed Jabar’ın öldürülmesi sonrasında Gazze bir hafta boyunca hava saldırısına maruz kaldı. 2014’te haftalarca süren savaş Hamas’ı iyice bilemişti. İsrail’in zulmü, şiddeti ve saldırıların karşısında Filistinlilerin isyanı, protestosu ve öfkesi de iyice büyüdü. 2022 yılının Ağustos ayında 3 gün süren İsrail’in Şafak Operasyonu bardağın taşıran son damlalar olmuştu. İsrail’in Filistinlilere yönelik baskı ve şiddeti her geçen gün daha artmaktaydı.
Filistin-İsrail arasında geçen 56 yıllık süreç içinde yaşanan gelişmeleri hatırlayacak olursak şu anda Filistin topraklarında yaşanan olayların gerçek sebeplerini ve bilhassa Hamas’ın İsrail’e yönelik gerçekleştirmiş olduğu “Aksa Tufanı” operasyonunun perde arkasını çok iyi görüp-anlayabiliriz.
Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Türkiye ve İslam dünyası için ne kadar önemli olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Aynı şekilde Filistin/Kudüs, Hıristiyanlar ve Museviler/Yahudiler içinde bir o kadar önem arzediyor. Fakat 126 yıl önce ortaya çıkan ideolojik amaçlı Siyonizm düşüncesi ile birlikte emperyalist güçler Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti kurmaya karar verdiler. Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl’in “Yahudi Devleti’ni Kurdum” demesinin üzerinden 50 yıl geçtikten sonra Filistin toprakları üzerinde Yahudi Devleti’nin kurulması tesadüf değildi!
Emperyalist güçlerin sözcülüğünü/avukatlığını yapan ABD ve himaye ettiği yeni kurulan İsrail devleti bununla da yetinmedi. Ne kadar amaçlarına ulaşsalar da daha fazlasını istemeye başladılar. Filistin halkı üzerindeki baskılar, şiddet, zulüm, işkence daha da çok arttı. Şu anda bile İsrail cezaevlerinde zulüm gören o kadar çok Filistinli var ki… İsrail, Filistin topraklarının tümünü istiyordu. Bu nedenle de baskılar daha da arttı. Filistin halkına her türlü zulüm reva görüldü. Büyük bir yıldırtma politikası izleyen İsrail Filistin halkının çoğunluğu kendi topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Ürdün, Lübnan ve diğer bazı ülkelere sığındılar. Yıllardır yeniden topraklarına kavuşma hayaliyle bu ülkelerde yaşamaya devam ediyorlar.
Siyonist Yahudi Devleti İsrail’in gözü doymuyordu. Daha fazlasını istiyordu. Ve sonunda Kudüs’ü başkent yapmak için harekete geçtiler. ABD’nin öncülüğü ve desteği ile Kudüs’ü başkent ilan ettiler.
Filistin’de yaşanan olayları analiz ederken kısaca Filistin’in künyesi ile ilgili bazı bilgiler vererek 19. yüzyıldan bu yana Filistin’in ve Filistin halkanın neler yaşadığını hatırlatmak istiyoruz. Bilhassa Filistin topraklarının nasıl işgal edildiğini ve Filistin halkı üzerinde oynanan oyunları gözden geçireceğiz. Filistin toprakları üzerinde kan ve zulümle kurulan İsrail devletinin bugüne kadar nasıl büyüdüğüne ışık tutacağız. Filistin ve İsrail’in tarihi süreç içinde yaşanan gelişmeleri ve olayları ne kadar çok iyi bilirsek bugün neler olup-bittiği hakkında net ve açık bilgilere sahip oluruz!
Son yüzyılda Ortadoğu’nun en mazlum, en çilekeş ve en cesur halkından oluşan Filistin Devleti… Bağımsızlığını 15 Kasım 1988’de ilan edebilmişti. 2014 tarihinde nüfusu 4 milyon 55 bin olarak açıklanmıştı. Filistin Devleti 6 bin 22 kilometrekare toprak parçasından oluşan bir garip devletti. Başkenti Ramallah ve Doğu Kudüs. Başkan Mahmud Abbas. Filistin’de kullanılan para birimi İsrail Şekeli, Palestine Pound, Mısır Lirası ve Ürdün Dinar’ı. Filistin ülke olarak Filistin Devleti, yani Filistin Ulusal Yönetimi (FUY) olarak geçmekte. Bugün Filistin halkı Batı Şeria ve Doğu Kudüs’e mahkûm edilmiştir. Gazze adeta dışa kapalı Cezaevi ve Filistin halkı tutsak! Nüfusun yüzde 97’si Arap-Müslüman’dır. Yahudi yerleşimci sayısı ise 517 bin kadardır. Siyasi partiler arasında Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (FATAH), İslami Direniş Hareketi (HAMAS), Filistin Halk Partisi (PPP), Filistin Demokrat Kurtuluş Cephesi (DFLP9, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (PFLP), Filistin Ulusal Girişimi ve İslami Cihad.
19. yüzyılda İngiliz mandası altındaki Filistin topraklarında Yahudi bir devletin kuruluşu çalışmaları başlamıştı. 29 Ağustos 1897 tarihinde İsviçre’nin Basel şehri Yahudilerin yurt edinmesi için ev sahipliği yapmıştı. Basel’deki kongrede çıkan karara göre Yahudiler Filistin topraklarını yurt edinebileceklerdi. Böylece İsrail Devleti’nin kurulması için ilk resmi adım da atılmış oluyordu. Oysaki 19. Yüzyılda Filistin Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde olan bir toprak parçasıydı. Her şey Siyonizm’in fikir babası, Yahudi Devleti fikrini ilk ortaya atan, Siyonist Theodor Herzl’in dönemin Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’ten Yahudilerin Filistin’e göç etmeleri karşılığında Osmanlı Devleti’nin tüm borçlarını ödemeyi teklif etmişti. Fakat II. Abdülhamid gelecekte neler olabileceğini tahmin ettiği için Theodor Herzl’in bu teklifini şiddetle reddetmişti.
İşte ne olduysa bundan sonra oldu! Theodor Herzl teklifinin reddedilmesini hazmedemeyerek Yahudi Devleti’nin kurulması için her yola başvurmuştu. İngiltere dahil birçok Avrupa ülkesini bu konuda etkileyebilmişti. Yahudi Devleti’nin kurulması için her türlü yola başvurulmuştu. Osmanlı Devleti’ne karşı akla-hayale gelmedik planlar yapıldı, senaryolar yazıldı, tuzaklar kuruldu. Avrupa’daki Yahudi Lobisi Osmanlı’nın yıkılması ve II. Abdulhamit’in tahtan indirilmesi için her yolu denediler.
Emperyalist güçlerin Siyonist Yahudilere destek vermesi ile Yahudi Devleti’nin kurulması için yıllarca mücadele ettiler. Bu arada Osmanlı Devleti her geçen gün toprak kaybetti ve parçalandı. Ta ki Sultan Vahdettin’e kadar emperyalist güçlere karşı büyük bir mücadele verildi. Çanakkale Savaşı ile düşmanın Anadolu’ya geçişine izin verilmedi. Parçalanan Osmanlı Devleti’nin külleri arasında Sultan Vahdettin’in talimatı ile Gazi Mustafa Kemal yeni bir Türk devletinin kurulması için görevlendirildi. Kurtuluş Savaşı ile de bu millet parçalanan Osmanlı Devleti’nin külleri arasından yeniden dirildi ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kuruldu.
Fakat emperyalist güçler çiçeği burnundaki yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni de hazmedemediler. Başta İngiltere ve müttefikleri Siyonizm’in ve Yahudi Devleti’nin fikir babası Thedoro Herzl’in amacını 14 Mayıs 1948 yılında icraata koydular! Zaten yıllarca Filistin topraklarında 1914 yılına kadar Yahudi kolonilerinin sayısı kırkı bulmuştu. Bu da Filistinlilere karşı küçük gibi görülse de etkili ve büyük bir güçtü. Bu durum İngiltere’nin işine yaradı. İngiltere Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti kurulması için manda yönetimini tek taraflı olarak kaldırınca hem de aynı gün içinde bütün dünyaya İsrail Devleti’nin kurulduğu ilan ettiler.
Artık 14 Mayıs 1948 yılında İsrail Devleti’nin kurulduğu bütün dünyaya ilan edildi. Bir avuç Siyonist Yahudi öncülüğünde Filistin topraklarında resmen Yahudi Devleti kurulmuştu.
İngiltere’nin yıllarca izlediği politika Filistin topraklarında bir Yahudi Devleti’nin kurulması yönünde olmuştu. Bu durum 1917 yılına kadar devam etmişti. Arap dünyası ne kadar böylesi bir Yahudi Devleti’nin kurulmasına karşı çıksa da İngiltere ne yapıp-edip Arapları da susturmayı başarmıştı. Filistin topraklarına Yahudi göçü aralıksız devam etti.
Bilhassa Filistin topraklarında 1882 yılında 35.000 olan Yahudilerin sayısı 1939’da 463 binin üzerine çıkmıştı. Siyonist Yahudiler II. Dünya Savaşı’nı da fırsat bilip Filistin topraklarında Yahudi Devleti kurmak için çalıştılar. Arapların direnmeleri de yetersiz kaldı. Arapların Yahudilere karşı kurmak istedikleri Arap Devleti de bir sonuç vermedi. İngiltere 1800’lü yıllardan beri Yahudilere desteğini verirken Almanya ve İtalya Arapları destekleyince Filistin sorunu başlamış oldu.
Ta ki 1948 yılında Yahudi Devleti İsrail kuruluşundan bugünlere kadar Arap-İsrail savaşları devam etti. İngiltere ne zaman Amerika Birleşik Devletleri’nin desteğini aldı işte o zaman 1947 yılında Filistin Sorunu BM teşkilatına götürüldü. Birleşmiş Milletler Teşkilatı’ndan çıkan sonuca göre Filistin toprakları Araplar ve Yahudiler arasında ikiye bölünmüştü. Sadece Kudüs konusunda farklı bir karar alınarak tarafsız bir statü verildi.
Filistin sorunu yıllarca kanayan bir yara oldu. Zaman içinde İsrail tüm Filistin topraklarında hakimiyet kurdu. Filistinlerin çoğu komşu ülkelere göç etmişti. Filistin halkı kendi öz topraklarında olağanüstü bir direniş gösterse de İsrail’in zulmü hiç durmadı. İsrail Filistin halkı üzerinde büyük bir zulüm yapıyordu. İsrail zindanları Filistinli direnişçilerle doluydu. Koskoca Filistin Halkı Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’ye sıkıştırılmıştı. Filistinliler için Gazze demirden bir kafes olmuştu. Bir Aslan’ın kafesteki haykırışları, çırpınışları ve özgürlük arayışı gibiydi Filistinlilerin hali. İsrail ise her geçen zaman için de Filistin halkını iyice köşeye sıkıştırıyordu. Aynı zamanda Kudüs gündeme geldiğinden bu yana da başka bir zulüm ve işkence başlamıştı. Filistinliler bu sefer Kutsal Şehir Kudüs için mücadele etmeye başladılar. Kudüs hiçbir zaman gündemden düşmedi.
Ta ki İsrail Kudüs’ü Başkent ilan etmesine kadar… Ta ki 2017 yılının sonlarına doğru ABD, İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyacağını duyurmasına kadar… Ta ki ABD’nin de Kudüs’ü resmen İsrail’in Başkent’i olarak tanımasına kadar… İsrail ve ABD’nin Kudüs konusundaki bu kararları bütün İslam dünyası ayağa kaldırdı. Fakat dünya devletleri ABD ve İsrail’in Kudüs’ü Başkent ilan etmesini reddettiler. ABD’nin bu hamlesi ile Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul ettiği manasını doğursa da Dünya devletlerinden bu duruma tepkiler var. Başta Türkiye olmak üzere birçok ülke durumdan rahatsız olduğunu açıkladı. İsrail’in bu amacına ulaşması pek mümkün görünmese de ABD’nin bu hareketi Kudüs’ün durumunu yine tartışılır hale getirdi. Ortadoğu’da huzur ve barış ortamının sağlanamaması için ABD tarafından atılan bu son adımda amacına ulaşmıştır.
Ve 14 Mayıs 2018 tarihinde ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdı ve kıyamet koptu. Kudüs’teki işgalci İsrail askerleri Filistin halkı üzerine gerçek mermiler ile ateş açtı. Gazze sınırında sokağa çıkan Filistinlilerin üzerine yağmur gibi mermi yağdı. Yüzlerce Filistinli şehit olurken binlercesi de yaralandı. Bu durum dünyada ses getirirken en büyük tepki Türkiye’den geldi. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına ABD ve İsrail’i çok sert sözlerle uyardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bütün dünyaya “Kudüs Kırmızı Çizgimizdir” mesajını verdi. Kudüs’ün İsrail işgali altında bir Filistin toprağı olduğunu haykırdı. Türkiye’nin devlet ve millet olarak Filistin halkının yanında olduğunu mesajları en sert bir şekilde gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan, gerek Başbakan Binali Yıldırım, gerekse Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuoğlu tarafından dillendirildi. Hatta kısa bir zaman içinde İslam dünyasına çağrı yapılarak İstanbul Yenikapı’da “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitingi yapıldı. Ayrıca İstanbul’da İİT ülkeleri üst düzey devlet yetkileri Olağanüstü İslam Zirvesi yapılarak Filistinlilerin yalnız olmadığı bütün dünyaya duyuruldu.”
ABD ve İSRAİL 3. DÜNYA SAVAŞI’NIN PİMİNİ KUDÜS’TE ÇEKTİ: ABD’nin İsrail’deki Tel Aviv Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımasının altında korkunç bir plan yatmaktadır! Ortadoğu zaten cehennem gibiydi. Şimdi de Kudüs’teki Büyükelçilik gerilimi ile önümüzdeki günlerde bölge ülkelerini de karıştıracak provokasyonlar olması muhtemeldir. Suriye, Irak’taki iç karışıkların yanında bir de ABD’nin Kudüs’e Büyükelçilik açması Ortadoğu’yu ateş topuna çevirecektir. Ortadoğu’da kaynayan kazanın altına konulmuş bomba gibidir Kudüs olayı! ABD’nin Irak işgali ve Suriye iç savaşı sonrası kaybettiği karizmasını düzeltmek için attığı bir adımdır! Bölgedeki taşeronu İsrail’in arkasında olduğunu göstermek için planla-programlı, önceden hazırlanmış bir plandır! Büyük İsrail’in kapanmak üzere olan yolunu açabilmek için profesyonelce yazılmış bir senaryonun icraata konmasından başka bir şey değildir bu olay.
ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması ile Türkiye’deki 24 Haziran Seçimleri arasında bir bağlantı kurulacak olursa bu durum aynı zamanda Türkiye’nin Ortadoğu’daki güvenirliğini, kariyerini ve karizmasını da yok etmeye yönelik bir operasyondur. Türkiye’nin Irak ve Suriye üzerindeki etkisini kırmak olabilir! Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatı sonrasında bölgeye gelen istikrarın bozulmasına yönelik fitneden başka bir şey değildir. ABD’nin Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması. Aynı zamanda Rusya ve İran’a da bir gözdağıdır. Hem Amerika’da hem Avrupa’da hem de bütün dünyada karizması çizilen ABD Başkanı Trump’ın çılgınlığı bölgeyi ateş topuna çevirecek. Ya da tam tersini düşünecek olursak ABD Başkanı Donald Trump bu kararı ile kendi topuğuna kurşun sıkmış oldu!
Bu olayla Filistin’de kanayan yara daha açılacak ve derinleşecek. İsrail’in Filistin halkı üzerindeki baskısı, şiddeti ve zulmü doruk noktaya ulaşması kaçınılmazdır. İsrail’in ekmeğine yağ süren ABD acaba dünya kamuoyuna haklılığını nasıl açıklayacak?! Zaten ABD’nin Kudüs’e Büyükelçiliği’ni taşımasına karşı çıkan sadece İslam ülkeleri değil aynı zamanda Hristiyan onlarca ülke de olayı kınayarak Kudüs’teki ABD Büyükelçiliği açılışına temsilci göndermemiştir. Türkiye de bu olayı sert bir şekilde kınamıştır. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, ABD’nin Kudüs’e Büyükelçiliği taşımasını sert bir dille kınamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıca ABD ve İsrail bu olayla uluslararası hukuku çiğneyerek ABD’nin arabuluculuk şansını kaybettiğini aleni bir şekilde ifade etmiştir.
Kutsal Kudüs’te açılan ABD Büyükelçiliği olayının perde arkasında yatan acı gerçek de çok önemlidir. Son yıllarda Türkiye’nin Ortadoğu’da ve tüm dünyada siyasi, ekonomik, askeri ve istihbarı olarak yükselen değeri, karizması ve güvenirliği maalesef ABD ve İsrail’i ürkütmüştü. Mutlaka Türkiye’nin büyümesini ve gelişmesinin önüne geçilmeliydi. Yeter ki bir fitne atılsın! Ve böylece Ortadoğu’nun tam göbeğine, hem de Kutsal şehir Kudüs’te atılan fitne ABD Büyükelçiliği oldu. Bu olayın arkası gelecek. İran’a yönelik provokasyonlar artacak! Türkiye’nin aleyhine de akla-hayale gelmedik oyunlar sergilenecek. Hedefte Türkiye ve İran var. Ortadoğu’daki bir kıvılcım bütün dengeleri bozacaktı. Ve bu kıvılcımı ABD İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’e taşıyarak tutuşturmuş oldu. Ve dengeler bozuldu! Her zaman iddia ettiğimiz gibi bu olay 3. Dünya Savaşı’nın pimini çekmeye yeterli!
Öte yandan Arap Birliği’nin sesiz kalması ve karamsar tutumlar sergilemesi de manidardır. Arap Birliği ülkelerinden çoğu zaten ABD ve İsrail ile gizli temas içinde! Zaten Katar krizi bazı Arap ülkelerinin maskesini düşürmüştü. Bazı Arap ülkelerinin işbirliği yaptığı ülkelerle olan samimiyetlerine çok iyi bakılmalıdır. Sözkonusu sözde Müslüman olan Arap ülkelerinin ABD ve İsrail ile olan siyasi, ekonomik, askeri ilişkileri her şeyi izah etmektedir. Ve Türkiye’ye yönelik izlemiş oldukları katı ve soğuk politikaların da ana sebebi budur. Arap ülkelerinin bazıları maalesef Türkiye’nin gerçek dostluğunu kendi elleriyle itmiştir. Oysaki onların ABD ve İsrail dostluğunun ne kadar sahte ve yapmacık olduğunu zamanı gelince çok iyi öğrenecekler ama iş işten geçmiş olacak.
Kutsal Kudüs üç büyük dinin de merkeziydi. Müslüman, Hristiyan ve Yahudiler için tarihi kutsal bir kentti. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler bu kutsal şehirde barış içinde yaşıyorlardı. Ta ki İsrail’in yıllar öncesi işgal etmesine kadar. Şu anda İsrail Müslüman Filistinliler için Doğu Kudüs’ü bile çok görüyor. Ve İsrail Kudüs’ü Başkent yapmak için en büyük gücü ABD’den aldı. Trump’a kadar hiçbir ABD Başkanı böylesi bir karar almamıştı ve Kudüs’ü İsrail’in Başkent’i ilan etmemişti. Maalesef ABD Başkanı Trump, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti. Sadece İsrail’in başkenti ilan etmekle kalmadı aynı zamanda Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyarak kararının arkasında durduğunu kanıtladı.
Kısaca, Türk ve İslam Dünyası’nın umudu Türkiye idi. Türkiye’nin son 15 yılda büyümesi, gelişmesi ve dünyada söz sahibi olması maalesef ABD ve İsrail’i son derece rahatsız etmişti. Filistin halkının da tek umudu Türkiye’ydi. Türkiye, Ortadoğu başta olmak üzere tüm dünyadaki mazlum ülkelerin hamisi durumundaydı. Çünkü Türkiye eski Türkiye değildi. Genç, dinamik ve büyüyen bir Türkiye olma yolunda hızla ilerliyordu. Gerek Rusya, gerek İran ve gerekse diğer komşu ülkeleriyle olan siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri de her geçen gün iyiye gidiyordu. ABD ve İsrail eksenli emperyalist güçler bu gidişata dur demek zorundaydı. Ve öyle de yaptılar. Ortadoğu’nun göbeğine pimi çekilmiş bombayı bıraktılar. Hem de ateş altındaki Filistin’de… Kudüs bugün itibarı ile pimi çekilmiş bombadır!
Şayet kısa bir süre içinde ABD ve İsrail ve yandaşları dışındaki ülkeler bu sorunu çözmez iseler 3. Dünya Savaşı yolda diyebiliriz. Aynı zamanda Nükleer Savaş’ın da tetikçisi olacaktır Kudüs Olayı! Yine bu sorunu çözecek tek ülke var o da Türkiye’dir. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın her zaman söylediği bir söz vardır: “Kudüs bizim kırmızı çizgimizdir!” İşte ABD ve İsrail’e bu söz bile yeterdi. Kırmızı çizgi her anlama gelir! Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen ABD ve İsrail sözkonusu bu kırmızı çizgiyi geçmiş oldu. Elbette ki Türkiye boş durmayacak! Mutlaka vardır Türkiye’nin de bir planı! Hele 24 Haziran Seçimleri bir atlatılsın. İnşallah Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan liderliğinde KUDÜS sorunu da çözülecektir.
ABD, BÜYÜKELÇİLİĞİNİ KUDÜS’E TAŞIMASI DÜNYADA TEPKİLERE YOL AÇTI: ABD, İsrail’in Başkenti olarak Kudüs’ü ilan ettikten sonra Tel Aviv’deki İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdığını açıklayınca tüm İslam dünyası teyakkuza geçti. Başta Filistin halkı olmak üzere tüm İslam dünyası tarafından kınanan ABD ve İsrail’i kötü günler bekliyor.
Tarihte olduğu gibi günümüzde de en az Müslümanlar kadar Hristiyan ve Yahudiler’inde kutsal mekanı olan Kudüs 1948 yılında İsrail tarafından işgal edilmişti. 1967’den bu yana da Doğu Kudüs işgal altındaydı. İsrail, 1980 yılında tek yanlı kararı iki Kudüs’ü birleştirme kararı alarak Kudüs’ü Başkent yapmak için yıllarca çaba gösterdi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, İsrail’in tek taraflı almış oldu bu kararı geçersiz saydı. Ta ki 1990’lı yılında ABD Kongresi’nin bu kararı kabul edinceye kadar. ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı alınca kıyamet koptu. Ve bütün İslam dünyası ayağa kalktı. Filistin halkı sokaklara döküldü.
1993 yılanda İsrail-Filistin Barış Anlaşması üzerinden yıllar geçse de İsrail Kudüs üzerindeki egemenliğini ilan etmeye devam etti. Oysaki uluslararası arenada İsrail’in Kudüs üzerindeki hakimiyeti asla kabul görmemişti.
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması İsrail devletinin 14 Mayıs 2018 tarihini hatırlatan 72. kuruluş yıl dönemine denk geldi. ABD’nin, İsrail’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıdığını ilan etmesi hem İslam ülkelerinden hem de dünyanın birçok ülkesinden büyük bir tepkiyle karşılandı.
ABD’nin Kudüs’teki Büyükelçilik açılışına 86 ülke içinde 56’sı tepki göstererek katılmayacağını açıklaması hem ABD’yi hem de İsrail’i şoka soktu. Başta Türkiye olmak üzere AB ve Rusya’dan sert tepkiyle karşılanan ABD Büyükelçiliği’nin Kudüs’e açılması ABD Başkanı Trump’ı bir hayli zor durumda bıraktı. ABD’nin bu kararı yalnızlaşmasına sebep oldu. Hatta ABD Başkanı Trump’ı bile koltuğundan edebilir.
ABD, Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıma kararı alması dünyadaki birçok ülke tarafından büyük bir tepkiyle karşılanmıştır. ABD’nin bu kararını 14 Mayıs 2018 tarihinde icraata koymasına karşı çıkan ülkelerin başında Rusya ile birlikte Almanya, Polonya, İsveç, Meksika, Portekiz, İrlanda ve Avustralya gibi ülkeler bulunmaktadır. Bu ülkeler, KUDÜS’teki ABD Büyükelçiliği’nin açılış törenine katılmayacaklarını açıklayarak açılışa temsilci göndermeyeceklerini de duyurdular.
ABD’nin bu kararına tepki gösteren 32 ülke arasında Arnavutluk, Angola, Avusturya, Kamerun, Kongo, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Fildişi Sahilleri, Çek Cumhuriyeti, Dominik, El Salvador, Etiyopya, Gürcistan, Guatemala, Honduras, Macaristan, Kenya, Makedonya, Nijerya, Myanmar, Panama, Peru, Filipinler, Romanya, Ruanda, Sırbistan, Güney Sudan, Tayland, Ukrayna, Vietnam, Paraguay, Tanzanya, Zambiya gibi ülkeler bulunuyor.
ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması bütün dünya tarafından protesto edilirken Kudüs’te yapılacak açılış töreni için Trump’lı afişler, pankartlar ve billboardlar asılıyordu. Başkan Donald Trump törene katılmasa da telekonferansla törene katılanlara hitap edecek. Kudüs’teki Büyükelçilik törenine Trump’ın kızı Ivanka ve damadı Kushner, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Sullivan, Hazine Bakanı Mnuchin ABD’yi temsilen üst düzeyde katılacaklar.
Dünyada birçok ülke tarafından tepkiyle karşılanan ve İslam dünyasında da şiddetle kınanan ABD’nin İsrail Büyükelçiliği’ini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması kararı üzerine düzenlenen Gala’da konuşma yapan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu 32 ülke diplomatlarına Büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıması çağrısında bulundu. Filistin yetkilileri böylesi bir kararın uygulanması Arap ve İslam dünyasına yapılan bir provokasyon olarak açıkladı. Öte yandan İsrail polisi de boş durmadı, Mescid-i Aksa Muhafızlarına saldırarak fanatik Yahudilerin eylem yapmasının önünü açtı. Provokasyonlar ve protestolar hâlâ devam etmekte iken ABD ve İsrail’in sessiz kalması da bir o kadar manidar olsa gerekti.
Filistin halkı Gazze sınırında büyük gösterilere hazırlanırken İsrail Ordusu da teyakkuza geçti. Filistin şehirlerinde yaşanan gerginlikler durmayacak gibi. İsrail’in işgal altındaki Doğu Kudüs ve yıllardır abluka altına alınan Gazze’de daha şimdiden büyük gösteriler yapılıyor. İsrail polisi ve askeri teyakkuzda bu gösterileri bastırmak için her türlü şiddete başvuruyor.”
TÜRKİYE: “KUDÜS KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR!: Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan ne demişti: “Filistin Kırmızı Çizgimizdir!..” Ey ABD ey İsrail, Türkiye adına Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan sizleri uyarmıştı! Fakat bu uyarıları dinlemediniz. Bütün dünyanın gözlerinin içine baka baka bu kırmızı çizgiyi geçtiniz! Bundan sonra olacakların sorumlusu sizsiniz ey ABD ve ey İsrail…
Birileri Filistin bahanesiyle aslında Ortadoğu’yu karıştırmak istedi. Bu birileri ABD’den başkası değildi. ABD ilk defa gerçek yüzünü bu denli apaçık gösterdi. İsrail’e destek vererek asıl niyetini apaçık ortaya koydu. Amaçları Ortadoğu’yu cehenneme çevirmek…
Tam 70 yıldır kanayan yara Filistin… ABD yarayı kaşıdı ve Filistin halkı sokaklara döküldü. Oysaki Filistin Türkiye’nin kırmızı çizgisiydi!.. Filistin’e Sıkılan Kurşun Türkiye’ye Sıkılmış oldu.
Tarih 14 Mayıs 2018… Dünya gündeminde Filistin… Hem de70 yıl sonra İsrail’in kuruluş yıldönümünde… İşte ABD İsrail’in kuruluş yıldönümüne denk gelen bu günde Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıyarak bütün dünyanın gözleri önünde Filistin’in 70 yıllık kanayan yarasına hançer sokarak uluslararası hukuka aykırı en büyük zulmü Filistin halkına yaşattı.
Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni büyük bir törenle açan ABD’ye karşı Filistin halkı sokaklara döküldü. Gerçi dünya sessiz kalmadı. Türkiye başta olmak üzere birçok ülke İsrail’i kınadı.
14 Mayıs 2018 tarihinde ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması üzerine Filistin halkı üzerine yağmur gibi kurşun yağdı. Filistinli 61 şehit ve 2771 yaralı…
Ey Filistin… Sen tarihte olduğu gibi yine asırlarca Filistin olarak kalacaksın… Ey Kutsal şehir Kudüs! Sen özgürsün, sen semavi dinlerin beşiğisin, sen tüm insanlığın merkezisin… Tarihte olduğu gibi yine özgür kalacaksın, yine semavi dinlere ev sahipliği yapacaksın, yine tüm insanlığın beşiği olacaksın… Ey Kudüs! Sen yüce dinimiz İslâm’ın gözbebeğisin, yine ebedi olarak gözbebeği olarak kalacaksın…
Barışın, umudun ve kardeşliğin meşalesi olarak asırlarca böyle kalacaksın… Hiçbir zulüm seni etkilemeyecek… Ey Kudüs, sen zulmü zaten kendi içinde boğacaksın…
Kudüs’ün İsrail tarafından başkent ilan edilmesine yine bu zulme en büyük tepki Türkiye’den geldi. Aynı gün Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan İngiltere’den gür sesiyle ABD’yi ve İsrail’i kınayan etkileyici bir konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı ve en üst düzeyde ABD ve İsrail’i kınayan açıklamalar yapmaya devam etti ve ülke genelinde 3 gün yas ilan edilmesine karar verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan İsrail’in yaptığının devlet terörü olduğunu ifade etti.
İngiltere Başbakanı Theresa May ABD’nin Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşımasına karşı çıktı. Ve ABD’nin bu kararına katılmadığını açık bir dille bütün dünyaya duyurdu. İngiltere’nin Başkenti Londra’da da ABD ve İsrail aleyhine gösteriler yapıldı.
Ayağa kalkan Filistin halkı Gazze sınırında ABD ve İsrail’in bu kararını protesto etmek için toplandı. Ve İsrail Filistinliler üzerine kurşun yağdırdı. Yüzlerce Filistinli şehit olurken binlercesi de yaralandı. Bu olay Türkiye’de büyük protestolara neden oldu. Türk halkı İstanbul’daki İsrail Büyükelçiliği önünde toplanarak İsrail’i ve ABD’yi kınadı.
Sıcağı-sıcağına Dışişleri Bakanlığı İsrail’in İstanbul Başkonsolos’unun ülkesine dönme çağırısında bulundu. Aynı zamanda Filistin de ABD’deki temsilcisini geri çekti.
Dünyanın gözleri önünde cereyan eden bu olay üzerine şaşırtan ve şok eden açıklama ABD’nin BM’deki daimi temsilcisi Nikki Haley’den geldi. Nikki Haley Hamas’ı hedef göstererek Filistinlileri suçlayarak ABD’nin haklı olduğunu söyledi. İsrail de benzer açıklamalar yaparak Filistinleri sorumlu tuttu. BM İsrail’in saldırısını savaş suçu ilan etmesine rağmen ne ABD ne de İsrail umursamadı.
Çin, Rusya, başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi ve Kuveyt İsrail’in yaptığını kınayarak itidal çağrısı yaparken yine dikkate alınmadı. Hatta CIA eski Başkanı John Brennan ABD Başkanı Donal Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’yu suçlayarak ilginç açıklamalar yaptı. BM Güvenlik Konseyi’nin bağımsız bir şekilde soruşturmasıyla ilgili karar tasarısını bile hiçe saydı ve bloke etti. BM İsrail’in orantısız güç kullandığını açıklayarak İsrail’den bir an önce sona erdirmesi çağrısında bulundu.
Mısır’da Ezher’den ses geldi ve Filistin halkının mücadelesini destek verdi. AB de İsrail katliamlarına tepki gösterdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan “Filistin Bizim Kırmızı Çizgimizdir.” demişti. Ve Filistin’in kırmızı çizgimiz olduğunu gerek İngiltere ziyaretinde gerekse Türkiye’ye dönüşünde bir kez daha bütün dünyaya gösterdi.
Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan “İsrail Filistin gerilimi Ortadoğu bölgesini on yıllardır istikrarsızlığa sürükleyen en önemli sorunların başında geliyor. Biz 1697 sınırları dahilinde, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının, bölgede kalıcı barış için yegane yol olduğunu hep söyledik. Bugün ABD, Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıma yönündeki kararını özellikle de uygulama noktasında çok çok talihsiz buluyoruz. Bu kararı bir kez daha reddediyoruz. Amerika sorunun bir parçası olmayı tercih ederek, Ortadoğu barış sürecindeki arabuluculuk rolünü yitirmiştir. Bu atılan adımın insanlığın barışına hizmet etmediğini tam aksine, bölgenin ve insanlığın birbirine düşmesi için bölgeyi karıştırmak için adeta bir fitil ateşlemesi olduğunu hatırlatmak isterim”
İstanbul Yenikapı’dan Tüm Dünyaya “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” Mesajı Verildi: ABD’nin İsrail’in kuruluş yıldönümü olan 14 Mayıs 2018 tarihinde Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşımasının yol açtığı provokasyon sonucunda İsrail’in Filistin halkı üzerinde uyguladığı katliam ve soykırım tüm İslam dünyasını ayağa kaldırmakla kalmamış Müslüman olmayan onlarca ülke de ABD ve İsrail’in Filistinler üzerindeki zulmünü kınamıştır.
ABD ve İsrail’in Filistin zulmüne seyirci kalmayan Türkiye 18 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul Yenikapı’da “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitingi düzenlenmiştir. Bütün dünyaya Kudüs mesajı veren dev mitinge 500 bin üzerinde katılım olmuş ve dünyanın birçok ülkesinden gelen Müslüman liderlere de ev sahipliği yapmıştır.
İstanbul Yenikapı’da “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitingine İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi’nden dolayı İstanbul’da bulunan yabancı misafirler, siyasi parti liderleri, sivil toplum örgütleri ve Türkiye’nin her yerinden gelen vatandaşlarımız katılmıştır. ABD ve İsrail’in Filistin’deki zulmü, katliamı ve soykırımı lanetlenerek Kudüs’ün asla İsrail’in Başkenti olmayacağı bütün dünyaya ilan edilmiştir.
Filistin Halkını Koruma Tasarısı ABD Tarafından Veto Edildi: ABD ve İsrail’in Filistin üzerindeki baskıları devam ediyor. Son olarak Kuveyt’in BMGK’ne getirdiği Filistin halkının korunması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin talep ettiği tasarı ABD tarafından veto edilirken tasarıya 10 ülke destek verdi. İngiltere, Hollanda, Polonya ve Etiyopya çekimser kaldı.
Daha önce üç kez gündeme getirilen Filistin halkının uluslararası koruma talebinin en son taslak hali de ABD tarafından veto edilmesinin gerekçesi olarak ABD’nin BM Daimi temsilcisi Nikki Haley’in yapmış olduğu konuşmada tasarının tek taraflı olduğu ve Hamas’tan bahsedilmediği öne sürüldü.
ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley Hamas’ın kınanması gerektiğinden bahsederek Gazze’deki şiddet olaylarından Hamas’ı sorumlu tuttu. Ayrıca barışa önem veren ülkelerin bu tasarıya karşı çıkması önerisinde bulundu.
Filistin halkının korunmasıyla ilgili Kuveyt’in BMGK’ye sunduğu tasarının kabul edilmesi için 15 üyenin en az 9 üyesinin kabul etmesi gerekiyordu. Bu yüzden sözkonusu tasarı 9 oy alamadığı için reddedildi.
Filistin halkının korunması ile ilgili tasarı reddedilirken ABD Hamas’ın kınanması ile ilgili yeni bir tasarıyı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne oylanması için sundu.”
İSRAİL ZULMÜ BİR GÜN MUTLAKA BİTECEKTİR: Filistin Halkına, Kudüs ve Mescid-Aksa’ya ve Filistin Halkına Hizmet Eden 30’a Yakın Kuruluşu Kapatan İsrail’e Karşı 1948 Filistin Hareketi Lideri Şeyh Raid Salah Çarpıcı ve Sert Açıklamalar Yapmıştı.
Filistin halkı üzerinde her türlü baskı, şiddet, işkence ve zulüm uygulayan İsrail’e çok çarpıca ve sert açıklamalar yapan Şeyh Raid Salah kendisi de zulüm görmüştü. Liderliğin yaptığı 1948 İslami Hareket teşkilatı 2015 yılında kapatılmıştı. 1948 Filistin Hareketi Lideri Şeyh Raid Salah 2016 yılında bir Cuma hutbesi vaazından dolayı sözde şiddeti teşvik etme bahanesi ile İsrail Mahkemesi’nce yargılanmış ve 9 ay hapse çarptırılmıştı.
Uzun süre İsrail zindanlarında tek kişilik hücresinde cezasını tamamlayıp 17 Ocak 2017 tarihinde serbest bırakılmıştı. İsrail bu sefer Filistinli Müslümanların eğitim, sağlık ve insani yardım ihtiyaçlarını karşılayan ve aynı zamanda Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya hizmet eden 30 yakın kuruluşu elle tutulur hiçbir gerekçe gösterilmeksizin kapatınca Filistinli lider Şeyh Raid Salah çok sert açıklamalarda bulunmuştu.
İsrail ne kadar Filistin halkını birbirine düşürmek için her şeyi yapsa da, Filistin halkı kendi arasında bu konuda sorun yaşasa da kutsal davasının pişini bırakmamıştır. Filistin halkının moral kaynağı liderler hala onların en büyük umududur.
Dünya Müslümanlarının Mescid-i Aksa’nın Muhafızı olarak tanıdığı ve 1948 Filistin İslami Hareket Liderliği yapan Şeyh Raid Salah Filistin davası konusunda çok önemli açıklamalar yaptı.
“İsrail Otoriteleri, yaşamaya çalıştığımız bütün İslami değerlerimize savaş açmıştır. İsrail zulmü bir gün mutlaka bitecektir. Çünkü Allah’ın yolunda gidenler hiçbir zaman kaybetmezler. Zaten İsrail kendi halkını da işgal ettiği toprakların halkına da daha fazla baskı altında yaşatamaz. İsrail’in işgal ettiği topraklar ümmetin ortak malıdır. Eğer İslam dünyası bunu anlar ve bir araya gelip İsrail’e karşı ortak hareket ederse bu zülüm bitecektir.
İsrail Filistin halkına hizmet sunan dernek ve vakıf gibi kurum ve kuruluşları kapatmakla yetinmediği gibi kimi kişileri Kudüs’e girme ve yurt dışına çıkma yasağı getirmiştir. İsrail Akdeniz sularında çok kan akıtmıştır. 2007’den beri Mescid-i Aksa’ya girişi yasaklamış durumda.
Yaptığımız işlerin esası ve boyutu ne olursa olsun, İsrail yaptıklarımızı kanun dışı ilan ediyor. Mavi Marmara baskınında dökülen kanlardan dolayı Akdeniz’in suları hâlâ kırmızı renkte iken, bu suçuna rağmen İsrail hâlâ başkasını terörist ilan etmeye devam ediyor. İsrail İslami değerlere savaş açmıştır. Bildiğiniz gibi İsrail Meclisi ezanların okunmasını yasaklayan bir yasaya imza attı.
“Allah’ın izniyle Kudüs ve Mescid-i Aksa, bu işgalden zaferle çıkacaktır.”
İSTANBUL’DA YAPILAN OLAĞANÜSTÜ İSLAM ZİRVESİ’NDEN TARİHİ KARARLAR ÇIKTI: Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, 18 Mayıs 2018 tarihinde İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenen tarihi olağanüstü İslam Zirvesi’ne ev sahipliği yapması bütün dünyanın dikkatini çekti. ABD’nin İsrail’deki Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’den Kudüs’e taşıması sonucunda ABD’nin desteği ile İsrail’in gerçekleştirmiş olduğu Filistin halkı üzerindeki zulmünü ve katliamını lanetlemek ve Kudüs’e destek vermek amacıyla İstanbul’da 28 ülkenin katılımıyla gerçekleşen tarihi zirve İsrail’e destek veren ülkeleri son derece rahatsız etti.
İstanbul Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı İslam Zirvesi Konferansı Sonuç Bildirgesi’nde tarihi kararlar alındı…
İstanbul’daki tarihi Olağanüstü İslam Zirvesi’ne 28 ülkenin Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, Emirler, Krallar, Devlet Başkanları, Meclis Başkanları, özel temsilci ve sekreterler katılmıştır. Tarihi Zirve’ye Suudi Arabistan ve Mısır’dan üst düzey lider katılmamıştır. Türkmenistan, Benin, Surinam, Gine Bissau, Guyana, Kamerun ve Mozambik gibi ülkelerde zirveye çekimser kalmışlardır.
14 Mayıs 218 tarihinde ABD’nin Tel Aviv’deki Büyükelçiliği’ni Kudüs’e taşıması tüm İslam dünyasında büyük tepkilere yol açmıştı. Filistin halkının sokaklara taşarak bu olayı protesto etmesi sonucunda İsrail’in Filistinlilere yapmış olduğu zulüm ve katliam üzerine Türkiye’nin “Kudüs Kırmızı Çizgimizdir” diyerek Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde İstanbul Yenikapı’da “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitingi düzenlemesi dünyada olağanüstü yankı yaptı. Türkiye’nin böylesi önemli bir zirve öncesi “Zulme Lanet Kudüs’e Destek” mitingi düzenlemesi Filistin için büyük bir moral kaynağı olurken İsrail’e destek verenler de ise tepkilere yol açtı.
Filistin’in son iki yüzyıllık tarihi süreç içindeki gelişmeleri ve olayları kısaca gözden geçirdikten sonra 1967 yılından bu yana İsrail’in Filistin’i nasıl işgal ettiğini bütün detayları ile birlikte ele almış olduk.
Hamas’ın “Aksa Tufanı” operasyonu İsrail için bulunmaz bir fırsata dönüştü ve İsrail yıllardır abluka altında tuttuğu Gazze’deki Filistin halkını etkisiz hale getirerek yerinde/yurdundan ederek Filistin halkını tamamen yok etmek olduğunu çok iyi biliyoruz.
İsrail’in Gazze’ye olağanüstü bir gayretle havadan, denizden ve karadan olanca gücüyle orantısız bir şekilde saldırarak Filistin halkını topyekün yok ederek tüm toprakları İsrail toprağı yapmak olduğunu çok iyi anlıyoruz.
İsrail, Hamas’ın “Aksa Tufanı” operasyonunu kendi lehine çevirmek için elinden gelen her şeyi yapmakta. Büyük bir algı operasyonu ile dünyayı ayağa kaldırıp adeta haklıymış gibi açıklamalar yaparak Gazze’ye yönelik yapmış olduğu hava, kara ve deniz operasyonlarını meşrulaştırmak istiyor.
Yıllardır sürmekte olan İsrail-Filistin Savaşı şu an çok tehlikeli bir boyuta gelmiştir. Bu savaş Ortadoğu’ya yayılabilir! Bu savaş bazı ülkeleri de kapsam içine alabilir! Hatta iddia erebilirim ki bu savaş sadece Ortadoğu’yu cehenneme çevirmekle kalmaz aynı zamanda 3. Dünya Savaşı’nı bile tetikleyebilir! HER NE OLURSA OLSUN BU SAVAŞ FİLİSTİN HALKININ LEHİNE ve HAKKIN GALİBİYETİ İLE SONUÇLANACAKTIR!..
Burada Filistin ve İsrail ile ilgili yazıma son vererek bir not düşmek istiyorum: Onlarca yıldır sürmekte olan Filistin-İsrail Savaşı ve 7 Aralık 2023 tarihinde Hamas’ın İsrail’e yönelik “Aksa Tufanı” operasyonu ile başlatmış saldırı üzerine birçok gazeteci, yazar, araştırmacı, akademisyen ve stratejis yorum yapıyor! Bildiğimiz rutin/klasik yorumlar… Fakat kabul edelim veya etmeyelim dünyadaki önemli konular üzerinde farklı bir pencereden bakan, farklı yorumlar yaparak farklı tespitlerde bulunan öyle bir biri var ki hepimizi şaşırtıyor! Evet, sözkonusu ettiğimiz bu düşünür/yazar/stratejist Kazım Yurdakul’dur!
Museviler ve Hazar Yahudileri arasında yaşanan anlaşmazlık üzerine Kırım-Karadağ arasında Ukrayna’dan Karabağ’a kadar olan toprak parçası üzerinde yeni bir İsrail Devlet’nin kurulacağını iddia eden Kazım Yurdakul acaba 7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrail’e yönelik yapmış olduğu “Aksa Tufanı” operasyonu ile başlayan Filistin-İsrail Savaşı üzerine neler düşünüyor merak ediyoruz?! Kazım Yurdakul, bu konuda kapsamlı bir video çekip-yayınlamalı diyorum.
YORUMLAR