Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

TARİKAT VE CEMAAT DEMİŞKEN…

Bu haberin fotoğrafı yok

 TARİKAT VE CEMAAT DEMİŞKEN…

 

 

 

Türkiye’de son günlerde gündeme gelen Şeyh Sait konusuyla MEB’in pek çok kez protokol imzaladığı tarikat ve cemaatleri birbirinden ayrı tutmak söz konusu olamayacağı gibi…

Bütün bunları emperyalizmin BOP(Büyük Ortadoğu Projesinden) ayrı düşünmek de kesinlikle söz konusu olamaz.

İsterseniz önce Şeyh Sait ayaklanmasından bahsedelim…

Cumhuriyet ilan edilmiş ve laik yasalar birbiri ardına çıkarılmış ülke etnik ve dinsel kimliklerin ön planda olamayacağı ulus devlet modeline doğru ilerlemeye başlamışken…

Elinden güç ve olanaklarının ortadan kalktığını düşünen çeşitli tarikat ve cemaatlerle bir takım aşiretler ayaklandılar.

Doğrusunu isterseniz Şeyh Sait ayaklanması ne ilk ayaklanmaydı…

Ne de son ayaklanma oldu.

Bilinmesi gerekiyor ki…

Ülkeyi işgal eden emperyalistlere karşı bir tane bile kurşun atmayan bu etnik ve dinsel örgütler…

Ülke de Bağımsızlık Savaşı verilmeye başlayınca, padişahın ve o zamanki şeyhülislamın kışkırtmasıyla…

İngiliz Emperyalizminin desteğiyle sadece Kurtuluş Savaşı sırasında yaklaşık 15 kez ayaklandılar.

Tabi bir 15 tane de Cumhuriyet’ten sonra.

Gelelim bu güne…

Sahi iktidar; etnik ve dinsel kimliğine bakılmaksızın tüm halka laik ve ulus temelli bir eğitim vermesi gerekirken…

Neden öyle yapmayıp da tarikat ve cemaatlerle protokol yapıyor?

Aslında bunu iktidarın siyasi ideolojisinden ayrı tutmak mümkün değil.

Çünkü iktidar…

Her türden etnik ve dinsel kimliğin sözde kendini ifade ettiği ulus devlet karşıtı çok kimlikli, çok kültürlü federatif bir siyasi yapılanma hedeflemektedir.

Ve amaçlarını gerçekleştirmek adına da başta Atatürk olmak üzere her fırsatta ulusal değerlere karşı saldırılarını da sürdürmektedir.

İşte eğitimin adım adım tarikat ve cemaatlere bırakılması bunun bir adımıdır.

İsteniyor ki merkezi, ulusal eğitim adım adım kalksın, eğitim hemen her tarikat ve cemaatin kendi kendine yapabileceği bir hale gelsin.

Bu nedenle daha önce demokratik kitle örgütü olan dernek, sendika, meslek odalarıyla arasına vakıfları da katabilirsiniz…

Sadece sözde ordu karşıtı olmak adına bir anda sivil toplum örgütü oluverdiler.

Böyle olunca da tüm tarikat ve cemaatler sivil toplum kisvesine bürünüverdi.

Bugün hemen hepsinin radyoları, televizyonları…

Hatta okulları var.

Ama bu yeterli gelmemiş olacak ki…

Laik, ulusal bir eğitim vermesi gereken devlet okulları da bunların at oynatacağı hale getiriliveriyor.

Önce şunu kendimize bir soralım…

Bir zamanların demokratik kitle örgütü kavramı ile sivil toplum örgütü arasında anlam olarak ne fark var biliyor musunuz?

Şu var

Demokratik kitle örgütü olduğunda yönetim; üyelerin genel katılımıyla ortaklaşa belirlenir…

Tabi aynı zamanda kararların alınması da…

Ama konu sivil toplum olduğunda demokrasi falan hikâye oluyor

Aslolan sivillik.

Bu cemaatler görünüşte sivil, sivil olmasına ama gerçekte asker Kadar…

Hatta çok daha fazla bir içsel otoriteye sahiptirler.

Örneğin bu tarikat ve cemaat liderlerinin hiç biri müritlerin oyuyla falan yönetime gelmez

Bir dini lider vardır…

Otorite.

Herkes ona boyun eğer.

Eleştiri, tartışma, sorgulama gibi demokrasinin vazgeçilmesi olan hiçbir kavram bunların yakınından bile geçemez…

Otoriteye gelince…

Hani bir zamanlar basın yayında çokça yazılıp çizilen…

“General erden emir alıyordu.”

Ya da “Genel müdür temizlik personelinden talimat…” gibisinden haberler işte bu tarikat cemaat konusunu zaten fazlasıyla ifade etmektedir.

Çünkü

Demokratik laik bir ulus devlet yapılanmasında devletin üstten alta makamsal olarak bir hiyerarşisi vardır…

Eğer siz orada başka bir hiyerarşi kurmaya çalışıyorsanız…

Bunun adı zaten paralel devlet yapılanmasıdır.

Ve hiç bir ulus devlet kendi içinde böyle bir yapılanmaya asla izin vermez…

Veremez…

Başka bir ajandası yoksa tabi.

Şimdi isterseniz konuya emperyalizm açısından bakalım ki konu biraz daha açıklığa kavuşsun.

Emperyalizm hedef aldığı ülkeden ne ister

Öncelikle istediği o ülkenin yer altı, üstü kaynaklarına-sahip olup…

O ülkeyi devletin hiçbir ekonomik varlığının olmadığı kendi açık pazarı yapmak…

Bu kadar açık.

Ama bu o kadar kolay değildir…

Çünkü hedef ülke bir ulus devletse

Ülkede başta aktif bir parlamento vardır…

Bu konuya karsı çıkan tartışan muhalefet partileri

Tepki gösterip protesto edebilecek…

Çeşitli sendikalar…

Dernekler…

Meslek odaları bulunmaktadır.

İşte bu nedenle o ülkenin emperyalizme teslim edilebilmesinin yolu

Öncelikle ulus kimliğinin zayıflatılarak tarikat ve cemaatlerin ortaya çıkarılması…

Emperyalizme tepki gösterebilecek…

Parlamento ve muhalefetin etkisizleştirilmesi…

Dernek ve sendika gibi örgütlerin de işlevsizleştirilmesi gerekmektedir…

Demek istediğim:

Ülkemizin önünde her zaman olduğu gibi bugün de iki seçenek bulunmaktadır…

Ya parlamentosuyla, derneğiyle, sendikasıyla…

Ordusuyla ulus devletimize sahip çıkıp emperyalizme karşı çıkacağız…

Ya da…

Tarikat ve cemaatlere ayrışıp emperyalizmin ülkeyi parçalamasına hizmet…

Ortası yok

 

 

 

28-12-2023

Nusret KEBAPÇI