AA “İslâm düşmanlığının iki tezahürü: Mescid-i Aksa baskını ve Yeni Zelanda cami saldırısı” başlıklı bir haber yapmıştı. Haber tafsilâtıyla siyonist planlara değiniyor. Müslümanlara yönelik Siyonist, kültürel ve soykırımcı saldırıların en önemli tezahürlerinden (212 şehid verilen) Mescid-i Âksa baskını İsrail planları açısından tahlil ediyordu.
Son yıllarda artan terörist İsrail ordusu saldırılarının da evvelkiler gibi Arz-ı Mev’ûd hedefleri doğrultusunda yapıldığı áşikâr. Zaten lâ’netlik sapık Netanyahu da “(Siyonist) Yahudilerin beklediği Mesih’in gelişini hızlandırmak için uğraşıyoruz” diyerek kirli planı itiraf etmişti.
Mescid-i Âksa -ve tabiatıyla Gazze- saldırısının günübirlik iç siyasi hesaplar ötesinde, muharref Tevrat menşeli dinî (!) yàni Siyonist planlarla irtibatı gün gibi ortada.
Terör Devleti İsrail’de dış siyaset, iç siyasetteki istikrar veya istikrarsızlıkların bir yansıması değil, tamamen siyonist hedeflerle alakalı bir tutum. Burada kısa vadeli hedef Mescid-i Âksa’nın (en azından) bir kısmının sinagoga dönüştürülmesi ardından “Kudüs’ü Yahudileştirilip Araplardan arındırma” projesidir.
Terör Devleti İsrail’in 19. yüzyıldan bu yana mesesesi budur. Kudüs’ü tamamen Yahudi nüfuslu yapıp Müslüman sayısını sıfırlamak, Mescid-i Âksa’nın (altının kazılarak çökertmek suretiyle) yıkılması ve Süleyman Mabedi’nin inşası için uğraşıyorlar.
Akabindeki hedef ise, Siyonist “Arz-ı Mev’ûd” yàni Muharref Tevrat’larına göre “vaad edilmiş toprakların Terör Devleti İsrail tarafından işgali…” Böylece Ortodoks ve Ultra-Ortodoks Yahudilerce “Mesih geldiği zaman” kurulacak siyonist şeriatli devletin hazırlığını tamamlamak.
Youtube’daki bir videoda, 20’li yaşlarda Jizkiahu Ben David isimli bir yahudi gencin hahamlarca büyük bir hürmetle eli öpülüyor, “mesihimiz hoş geldin” deniliyor. Yàni İsrail, mesihini ilân etmiş bile!. Mel’ûnlar “madem ki hálâ gelmedi, o hâlde biz getirelim” dedi galiba.
* * *
Neyse, gelelim şu ateşkese… Terör Devleti İsrail ve Hamas arasında dün yapılan ATEŞKESİN selim akıl planında hiçbir müsbet ciheti yoktur!
HAMAS, (حركة المقاومة الاسلامية) Harekât’ül Mukavemet’ül İslâmiyye yàni bugünkü sade suya tirit Türkçe ile İslâmî Direniş Hareketi.
HAMAS, Filistin Millî Yönetimi’nde, seçimle meydana getirilmiş Filistin Parlamentosunda çoğunluğu elinde tutan Filistinli paramiliter örgüt ve Ehl-i Sünnet itikadında olduğunu iddia eden liderlerce kurulmuş bir siyasi parti. Lâkin Batı, hasseten ABD ve Avrupa Birliği’indeki devletler ve kimi beynelmilel organizasyonlar ya da topluluklarca da terör örgütü ilân edilmiştir.
Öyle ki, Türkiye ne zaman Terör Devleti İsrail’e Filistinlilere reva görülen zulmün hesabını sorsa Batılı ağaları hemen “sizin terörist PKK’ya tavrınız ne ise İsrail’in terörist HAMAS’a yaptığı odur, neden kızıyorsunuz” yollu tavır takınır bize karşı. Zaten işitiyor izliyorsunuz, Alman şansölyesi Merkel bile “İsrail’in kendini savunma hakkı var” yollu bir açıklama yapıverdi…
Sanki zavallı Filistinlilerin kendilerini savunma hakkı yok. Sanki yıllardır soykırım saldırılarıyla, evleri yıkılıp yerine yahudiler yerleştirilmek suretiyle asıl mağdur olan Filistinli Müslümanlar değil de siyonist yahudilermiş gibi.
HAMAS, 1987’de Şeyh Ahmed Yásîn (2004’te Sabah Namazı çıkışında üzerlerine İsrail helikopterinden atılan bir roketle hunharca şehid edildi), Abdülaziz el Rantisi (Şeyh Yásîn’den bir ay sonra o da, Terör Devleti İsrail helikopterlerinin Gazze’de aracına düzenlediği füze saldırısında şehid edildi) ve Muhammed Taha (o da aynı sene evinde bir uzun hastalık sonrası vefat ettiyse de ölüm nedeni kesin bilinmiyor) liderliğinde ilk intifadanın başlangıcında, Mısır’daki İhvan-ı Müslimîn (Müslüman Kardeşler) mukavemet teşkilâtının «Filistin kanadı» olarak kuruldu.
HAMAS da, Filistindeki FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) gibi Filistin’in bağımsızlığı için kurulmuştu. Lâkin Terör Devleti İsrail zehirli bir yılan gibi hepsini büyük karşı güç meydana gelmesin diye parçaladı ve yuttu…
Başta El-Fetih olmak üzere, bölünmüş örgütler “Filistin Kurtuluş Örgütü” (FKÖ) adı altında birleşmiş ancak “bu iş öyle olmaz, bizim dediğimiz olacak” zehirleriyle birleşme yeniden ayrılığa dönmüştü.
HAMAS bugün mukavemetçi tek yapı olarak ayakta lâkin bölünmüşlük yüzünden maalesef tüm Müslümanların desteğine sahip değil.
1948’den bu yana İsrail Soykırımcı Terör Devleti tarafından öldürüle öldürüle, bazıları da asimile edile edile nihayet bir avuç sağlam Müslüman ya kaldı ya kalmadı.
Filistinlilerin üzerine bu saatten sonra (kardeş kardeşe düşman olduktan sonra), bomba yağsa ne yağmasa ne olur? 21.05.2021
YORUMLAR