Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
CAHİT BAYRAK

TOPLUMSAL YOZLAŞMA, SAĞLIK SİSTEMİNDE GÜVENİ YOK EDİYOR

Otoriter ve popülist politikalarla etik değerlerin araçsallaştırılması, bencil ve egoist bir tektipleşmeye zemin hazırlıyor. Çıkar ilişkileri ve bireysel menfaatler, kişilik ve karakterlerin belirsizleşmesine neden olurken, toplumun etik değerleri hafife alınıyor ve güvensiz bir ortam yaratılıyor. Bu durum, insanların birbirinden uzaklaşmasına ve toplumsal bağların zayıflamasına yol açıyor.

Kapitalizmi eleştiren kesimlerin, para ile buluşmalarının ardından harcama tutkusu ve ahlaki olmayan kazançlara yönelmesi, toplumun güven duygusunu yok etmiştir. Bu süreçte, dini ve insani değerlerin yerini zorbalık, hilekârlık ve adaletsizlik almıştır. Kadın cinayetleri, çocuk istismarı, yolsuzluk ve hırsızlık gibi olaylar, toplumu duyarsızlaştırarak değer kaybına yol açmıştır.

Adaletin keyfi uygulamaları, “dindar nesil yetiştirilmesi” söyleminin fiyaskoyla sonuçlanması, arsızlığın ve haksızlığın cesaret bulduğu bir düzlem yaratmıştır. Toplumsal duyarsızlığın hâkim olduğu bu ortam, adaletin yozlaşmasına ve güç odaklarının haksızlıklarıyla varlığını sürdürmesine zemin hazırlamaktadır.

Politik kutuplaşmanın sıradanlaştığı bir ülkede, özel hastanelerde ortaya çıkan bu tür ahlaksızlıklar, toplumsal çürümenin bir göstergesidir. Her fırsatı kazanç kapısı haline getirmekten çekinmeyen patolojik narsistler, insanî değerleri hiçe sayarak eylemlerini sürdürüyor.

Para kazanma hırsının gözleri kör ettiği, ahlaki değerleri hiçe saydığı, çıkar temelli vicdansızlığın derin çukurunda minik bedenlerin kullanıldığı çirkin bir tabloyla karşı karşıyayız. Toplumun değer yargıları erozyona uğramış ve haksız kazanç, genetik kodlara işlemiş durumda.

Gücü eline geçiren bir kesimin arsızlık ve utanmazlıkla manipülasyon yapmasına, sistemdeki her açığı menfaate dönüştürmeye ayarlı bir ahlaki yozlaşmanın önüne nasıl geçilecek?

İstanbul’da ortaya çıkan “yeni doğan” ünitelerini kiralayan bir çetenin ortaya çıkması, sağlık sisteminde ki sorunlara bir de yenisini ekledi. Maalesef toplumda “Bu kadar da olmaz” denilen yapılmıştır. Doktor, Hemşire, Hasta Bakıcı, 112 Acil Şofor’ü, Özel Hasthane yetkilerinin olduğu ve arka planının bilinmediği bir Çete söz konusu. Çetenin hastanelerde yeni doğan bebeklerin ihtiyacı olan yoğun bakım ünitelerini yasa dışı yollarla kiralayarak haksız kazanç sağladığı ortaya çıkartıldı. Bir gazetecinin olayı araştırması ve bir savcının cesaretle soruşturması etkili oldu. Yıllarca sistemi bu şekilde suiistimal eden, devleti Milyarlarca TL zarara uğrattığı ifade edilen Çete’yi, ne devletin denetim mekanizması, ne de sağlık bakanlığı yetkilileri önleyememiştir.

Bu Çete, yoğun bakım ünitelerinde bebeklerinin hayatını kurtarmak isteyen yer bulamayan aileleri hedef seçiyor. Çete üyeleri, Özel Hastane yetkililerine;“Sizin bu yoğun bakım ünitelerinizi doldurabiliriz.” Diyerek anlaşma yapıyor. Anlaşmada SGK’nın günlük ödediği 8 bin TL’nin %60’ı Hastahane’ye, %40’ı Çete’ye kalacak şekilde belirliyorlar. Ardından devlet acil 112 servis şoförlerini ayarlayarak çetenin kiraladığı Özel Hastahane yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yönlendirme yaptırılıyor.

Bebekler bu süreçte çok da sağlıklı olmayan, şevkatsiz bir ortamda, çete üyesi hemşireler nezaretinde tutuluyor. Yeni doğan bu bebekler günlerce anne ve babalarına gösterilmiyor. Aç, susuz bırakılan bebeklerin bir kısmı kaldıkları süre içerisinde kilo almıyor, sağlıkları daha da kötüye gidiyor. Bir kısmı sakat kalıyor, bir kısmı ölüme terk ediliyor. Nihayetinde 12 bebeğin öldüğü veya öldürüldüğü iddialar arasında yer alıyor.

Cumhuriyet Savcısının tehdit edildiği videonun sosyal medyadan yayılması olaya ilgiyi arttırmış, büyük bir olayla karşı karşıya olduğumuz anlaşılmış oldu. Savcıyı tehdit eden şahıs: “Ben 50 kişiye talimat verdiysem, benim adıma 50 kişi hareket ediyorsa sen gelenleri toplamakla bitiremezsin. Bunlar normal birileri değil diyorum. Gittiğin poligonda giriş çıkış saatin, yanındaki güvenliğin artırılması, ailen kiminle konuşuyor? Kız kardeşin kiminle konuşuyor? Baban nereye gidiyor. Hanımı bakkala giderken mi? Babası camiye giderken mi? Neyin tedbirini alacaksın. Karşındakinin kim olduğunu bilmeden.”diyebilecek cesareti kendinde buluyor.

Olay televizyonlarda, sosyal medyada patlak verdikten sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü geniş çaplı bir soruşturma başlattığını duyurdu. Sağlık Bakanlığı da konuyla ilgili incelemelere başladığına ilişkin açıklama yaptı. İsmi geçen çete üyelerinin arka planında yer alanların da ortaya çıkartılarak adalete teslim edilmesi gerekiyor.

Sağlık sistemine duyulan güven bu olayla birlikte büyük ölçüde zedelediği gibi, kamu hastanelerine olan inancı da sarsmış, toplumda infiale sebep olmuştur.

Bu olay, sağlık hizmetlerinin handikaplarını ortaya çıkarması yönünden önemli bir tecrübe oluşturmuştur.

Bu ünitelerin illegal bir şekilde kiralanması, hastayı müşteri gören anlayışa teslim etmesinin sorumluları hukuk önünde hesap vermelidirler.

Sağlık sistemindeki bu tür suistimallere karşı daha güçlü bir denetim mekanizmasına ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır.

Denetim yapılabilirse…

Saygılarımla…

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER