TRUMP VE KÜRESEL DÜZENİN DEĞİŞİMİ - I
Tarih, liderlerin sadece icraatlarıyla değil, aynı zamanda onları çevreleyen siyasi atmosferle, ülke liderlerinin duruşu, mantalitesi, olaylara ve sür...
Tarih, liderlerin sadece icraatlarıyla değil, aynı zamanda onları çevreleyen siyasi atmosferle, ülke liderlerinin duruşu, mantalitesi, olaylara ve süreçlere ilişkin tutumları ve davranışlarıyla şekillenir. Hiç şüphesiz bu dönemde en çok konuşulacak liderlerden bir tanesi de Donald Trump’tır. Trump’un ikinci başkanlık dönemi birçok dengeyi alt üst edecek bir potansiyeli bünyesinde barındırıyor. Bu politka değişikliği ve tutumu sadece ABD açısından değil, dünya siyaseti açısından da yeni bir dönemin habercisidir. Peki, bu yeni dönem nasıl bir sürece tekabül edecek?
İngiltere merkezli haftalık yayımlanan The Economist dergisi kapağında Trump'ı “Baba” filmindeki mafya lideri Don Corleone karakterine benzetti. Kapakta: “Don’ın Yeni Dünya Düzeni” başlığı yer aldı. Dergi İkinci dünya Savaşı’nın sona erdiği 1945 sonrası kurulan dünya düzeninin bozulduğunu öne sürdü ve “Büyük güçlerin anlaşmalar yaptığı ve küçük güçlere zorbalık yaptığı, güçlünün haklı olduğu bir dünya hızla yaklaşıyor” ifadelerine yer verdi.
Trump’un siyaseti, klasik anlamda bir Machiavelli realizmi içerir. Machiavelli: “Siyasetle ahlakın ayrı düzlemler olduğunu savunmuş ve devlet adamlarının siyasal kararlar alırken devletin çıkarları dışında bir kısıtlayıcı ile davranmamaları gerektiğini” söylemiştir. Trump’un politik tutumu sadece bu bu durumu yansıtmakla kalmıyor aynı zamanda diplomasi kurallarını aleni ve açık bir şekilde yerle bir ediyor. Ülkelerden haraç ister gibi para isteme pervasızlığı gösterebiliyor. Bilinen ABD başkanlarının politik davranışlarının aksine alışılmadık bir duruma tekabül ediyor. Ülkelerle ilgili politikası ve ülke liderlerine ilişkin bakışı stratejik ortaklık anlayışından uzak bir anlayışa evrilmiş durumdadır.
Bu anlayışa göre ABD’nin stratejik ortaklık bağlamında Rusya ile savaşında Ukrayna’ya yaptığı yardımlara karşılık “Nadir Toprak Elementlerinin” işletilmesini talep ederek 2. Dünya savaşından sonra oluşturulan düzeni değiştirdiğini ortaya koyuyor. Bu yaklaşımı ile ülkeler arası siyaseti kaos stratejisine dönüştürüyor. Devletler arası ilişkilerde sert söylemler, aşağılamalar, küçümsemeler, küstahça demeçlerle yeni sürecin yol haritası belirleniyor. Belirsiz ittifaklarla, bireysel liderlerin domine ettiği bu sistemde yeni bir küresel dengeyi zorunlu kılıyor.
Trump, ikinci döneminde, liberal dünya düzenine meydan okumaya daha kararlı bir şekilde devam ediyor. NATO’ya yönelik eleştirileri, Çin ile artan gerilimi ve Avrupa Birliği’ne karşı daha bağımsız bir ABD söylemi, klasik liberal değerlerin sahneden çekildiğini gösteriyor. Liberalizmin kendini yenilemek zorunda olduğu bir dönemin başlangıcının kaçınılmaz olduğu gerçeğiyle yüzleşmek durumunda kalacağı görülüyor.
Ulus devletlerin dönüşü Trump ve yeni milliyetçilik, küreselci politikaların yerine ulus-devlet temelli yeni bir milliyetçiliğin yükselişini hızlandırıyor. Avrupa’da sağcı popülist partilerin güç kazanması, BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) dolar merkezli ekonomiye alternatif arayışları ve ABD’nin küresel liderliği bırakmaya istekli görüntüsü, uluslararası sistemde parçalı bir düzenin ortaya çıktığını gösteriyor.
Çin ve Rusya, batı karşıtı alternatif bloklar oluşturmaya devam ederken, Avrupa ise savunma ve enerji politikalarında daha bağımsız hareket etmek zorunda kalıyor. Almanya ve Fransa’nın savunma iş birliğini artırması, NATO'nun rolünün sorgulanması AB ülkelerini yeni stratejiler etrafında arayışa yönlendiriyor.
Trump’un ikinci dönemi, dünya siyasetinde belirsizliklerin, sert rekabetin ve yeni ittifakların şekillendiği bir dönem olacak. Ancak bu, tam anlamıyla yeni bir dünya düzeni mi, yoksa eski güç odaklarının son büyük savaşları mı? Bu sorunun cevabı, yalnızca Trump’un politikalarıyla değil, ona karşı geliştirilen küresel stratejilerle belirlenecek.
ABD Başkanı Donald Trump ile Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy arasında Beyaz Saray'da gerçekleşen ve tartışmalı anlara sahne olan görüşme, dünya genelinde geniş yankı uyandırdı. Bu olay, uluslararası ilişkilerde önemli tepkilere ve diplomatik girişimlere neden oldu. Avrupa ülkeleri, Ukrayna'ya askeri ve mali yardımlarını artırma ve barışçıl çözümler arayışında birleşmişlerdir. Bu olay, uluslararası ilişkilerdeki dinamiklerin ne kadar hassas olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Dünya ülkeleri Trump’un Oval Ofiste Zelenskiyi azarlaması dünyaya bir şaşkınlık yaşatıyor. Bundan sonraki süreçte dünya ülkele liderleri Trump’la görüşme yaparken daha temkinli hareket etme durumunda kalacak. Ülke liderleri Trump’un narsist ve üstenci tutumuna karşı nasıl bir tavır geliştirecek? Ülkeler arası diplomasi kurallarını yerle bir eden açıklama, demeç ve görüşmeler ABD ye karşı yeni bir güç birliği oluşturma sürecini tetikleyebilir mi?
Bekleyip göreceğiz.
Saygılarımla…