Türkiye neden barışın merkezi olmasın?
Türkiye neden barışın merkezi olmasın? Rusya’nın Ukrayna’yı işgal hareketinde 15 gün geride kaldı. Geride kalan sadece 15 g&uum...
Türkiye neden barışın merkezi olmasın?
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal hareketinde 15 gün geride kaldı. Geride kalan sadece 15 günlük bir takvim yaprağı değil; aynı zamanda savaşın tahrip ettiği hayatlar, yitip giden canlar, sınırları aşan göçün oluşturduğu dram ve daha fazlasıdır…
Sözüm ona “medeni” Avrupa’nın ve “kötülüklerin babası” ABD’nin kışkırtmasıyla kendini savaşın ortasında bulan Ukrayna, dünyadaki yalnızlığın acı tecrübesini yaşayan (şimdilik) son ülke oldu. Dünyanın sessizliği, ülkelerin çifte standardı karşısında yine umudun adresi, masumların gözünü çevirdiği, itidalli yaklaşım gösteren, “savaş değil barış” diyen, tarafları masaya davet eden büyük ülke Türkiye, bu denklem içindeki en önemli devlettir.
Antalya’da Rusya ve Ukrayna dışişleri bakanlarını aynı masaya oturtmak bunun en somut örneklerinden biridir. İki ülke bakanlarının açıklamaları ve dünya basınında yer alan haberler, Antalya zirvesinin önemli bir diplomasi başarısı olduğunu gösteriyor. Umarız bu girişimler savaşın durmasına ve barışın yeniden tesis edilmesine vesile olur.
Rusya-Ukrayna savaşında Türkiye’nin ortaya koyduğu diplomasi herkesin takdirini kazandı. Uluslararası ilişkiler açısından, “Ne Rusya’dan vazgeçeriz ne de Ukrayna’dan” sözü önemlidir. Çünkü Rusya ile olan enerji, gıda, turizm ilişkileri; Ukrayna ile olan savunma sanayi ve turizm ilişkileri her iki ülkeye karşı duruşta büyük önem arz ediyor. Dolayısıyla dünyada barış isteyen her ülke öncelikle bir başka ülkenin toprak bütünlüğüne saygı duyması gerekiyor.
Ancak gel gör ki 2022 yılında ABD ve İngiltere’nin, Rusya’nın burnunu sürtmek için savaşı kışkırtması, adından ekonomik yaptırımları olurken; Türkiye itidalli yaklaşımı ile birçok ülkenin lideriyle görüşebilen tek ülke oldu. Buna karşın Rusya ve Ukrayna savaşını fırsat bilen AB ve NATO’nun yeniden kenetlenmesi ise gelecek açısından elbet de ayrı bir durum oluşturacaktır. Hem bölgede yaşananlara hem dünya ölçeğindeki gelişmelere baktığımızda Türkiye’nin güçlü olması lazım!
Suriye’de yaşananlar nasıl Türkiye’nin güvenliği açısından önemliyse, Rusya ve Ukrayna’da yaşananlar da aynı önemdedir. Ekonomik gücün yanı sıra savunma sanayisindeki güç de büyük önem arz ediyor. Hemen hemen her ülkenin tarihsel süreç içerisinde yaşadığı olumsuzluklar var. Rusya Devlet Başkanı Putin’in savaşı başlatmadan önce yaptığı tarihsel atıflı konuşmada bunu bir kez daha gördük. Ve Rusya, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki (toparlanma) amacına ulaşmak için ilk olarak Ukrayna’dan başladı.
Rusya’nın başlattığı bu savaş ortamında Türkiye’nin bölgesel olarak Ermenistan, Yunanistan ve katil İsrail devleti ile görüşmeleri hem güvenlik açısından hem de “Barışın merkezi” olma rolü açısından dikkat çekici. Öyle görünüyor ki ilerleyen zamanlarda Suriye ile de temasların başlaması söz konusu olabilir. Çünkü bir zamanlar “Komşularla sıfır sorun” diyen ve her ülke ile görüşebilen bir Türkiye vardı. Türkiye’nin yeniden sorun yaşayan değil, sorun çözebilen ülke olması gerekiyor.
Dünyada önemli bir kriz var, dengeler değişiyor, sınırlar yeniden çiziliyor, tarih yeniden yazılıyor. Biz daha çok iç siyasete odaklanmışken, dünya başka bir yöne doğru gidiyor. Elbet de dünyadaki gidişatı görmek ve önlem almak için öncelikle ulusal mücadeleyi güçlendirmek, ekonomik sıkıntıları gidermek, savunma sanayisini güçlendirmek ve kenetlenmek gerekiyor.
Türkiye, önemli ölçüde PKK’yı bitirdi, darbe girişimlerini bertaraf etti, siyasi istikrarı yakaladı, savunma sanayisini güçlendirdi (bugün SİHA’lar her yerde gündem oluyor), Libya’da oldu, Akdeniz’de “varız” dedi, Katar’da askeri güç konuşlandırdı, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerini yeniden düzenlendi.
Türkiye şimdi hepimizin canını yakan ekonomik sıkıntıları da giderip, saygın ve dengeli dış politikasıyla yeniden barışın merkezi ülke konumuna gelmesi lazım!