Haber-Yorum: Muhsin AKIL
İnternet/bilişim/sosyal medya üzerinden ve telefonla dolandırıcılık, kara para aklama vs. her türlü benzer suçlarla (cinayetler, cinsel suçlar, hırsızlık ve modern hırsızlık, uyuşturucu, insan kaçakçılığı mafya ve organize suç örgütleri), üst düzey bazı yetkililer tarafından yeraltı hazinelerimizin nasıl çar-çur edildiği, devletin bazı kurumlarında ve belediyelerde ihalelerde eş-dost ilişkileri ile rant/çıkar uğruna kimlere ve nasıl peşkeş çekildiği, üst düzey siyaset-polis-yargı işbirliği sonucunda büyük paralar karşılığında mahkemelerde serbest bırakılanların yaygınlaştığı günümüzde son yıllardaki suç oranlarındaki artış ülkemizde ADALET var mı yok mu tartışmalarını başlattı!.. Bu sorun çözülemez ise şayet, ADALET konusunda toplumda büyük bir güvensizlik oluşacak! Daha açıkçası toplumsal travmaya yol açacak. ADALET siyasi güç, makam/mevki ve paranın ucunda! Maalesef Türkiye’de ‘ADALET’ siyasi güç, makam/mevki ve paranın satın alabileceği bir soyut ‘meta!’ haline dönüşmüştür.
Bu şekildeki düşüncemden dolayı (ön yargılı olarak) ilk akla gelen mevcut iktidar partisi olacak! Yahu yapmayın, hiçbir siyasi parti (iktidar, muhalefet veya diğer siyasi partiler) ayırımı yapmıyorum, hiçbir kurum veya kuruluş (genel olarak bütün kurum ve kuruluşlar) ayırımı yapmıyorum. Türkiye’nin kangren olmaya doğru giden ortak bir sorunundan bahsediyorum. Yukarıda bahsetmiş olduğumuz kirli ilişkiler, adam kayırmalar ve rüşvet vs. gibi yaşanan olaylar her siyasi parti içinde vuku bulmuştur. Birçok kurum ve kuruluş içinde cereyan etmiştir. Böyle oldu diye (birkaç kendini bilmez suç işleyenler yüzünden) iktidar partisi dahil, muhalefet ve diğer partileri, ne bizim ne de başkasının (yani hiç kimsenin) suçlamaya hakkı yoktur. Aynı zamanda polisimizi, hukukçularımızı ve yargıçlarımızı da (birkaç suç işleyen polis, hukukçu ve yargıç yüzünden) kimse suçlayarak zan altında bırakmaya hakkı yoktur.
Eh, ben de öyle havaya ateş açmıyorum! Kurşunlarım kurusıkı değil! Araştırmalarımız, yapmış olduğumuz istihbaratlar bize bunları düşündürtüyor. Bu konularda bildiğim o kadar çok şey var ki!.. Geçmişte yaşanmış ve medyaya yansımayan yüzlerce olay var! Fakat bizim bahsettiklerimiz sümen altı edilmiş bazı olaylar! Örnek olarak bazılarını belgelendirebiliriz! Yani, ispatlayabiliriz! Elbette ki vardır elimizde bazı, done ve belgeler! Hatta görüp-şahit olduğumuz olaylar bile var…
Geçmişte FETÖ Borsası vardı! Milyonlar havada uçuyordu! Şimdi de başka borsalar var. Yine milyonlar havada uçuşuyor! Hatta rüşvet, yolsuzluk, cinayet vs. davalar kaç paraya bitiriliyor biliyorum! Hatta suç dosyası kabarık ve parası olan önemli bir insanın sıfırdan yeni doğmuş gibi yapmanın bedelini de biliyorum! Gerçi sadece ben değil birçok kişi de biliyordur mutlaka! Ama gündeme getirmiyorlar o başka! Bilenler kendilerini açık ederler mi?! Kol kırılır yen içinde kalır!..
Bu şekilde bir değerlendirme ile elbette ki polisimizi ve yargımızı suçlamıyoruz. Teknolojik, bilişim, dijital, siber ve yapay zeka yönünden küreselleşen dünyanın getirdiği ortak bir sorundur. Sorunun çözümünü yine teknoloji, bilişim, siber ve yapay zekaya ‘neşter’ atarak çözebiliriz! Zehrin ana kaynağı aynı zamanda panzehirdir! Sineklerle uğraşarak değil bataklığı kurutarak çözüme varabiliriz. Devletimizin terörle mücadelede, savunma sanayiinde ve dış politikada göstermiş olduğu başarıyı bu alanda da göstereceğine bütün samimiyetimle inanıyorum.
Bir de adli kontrol sonucu serbest bırakılanlardaki rahatlık suça teşvik edici bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Kadın cinayetlerinde bunu sıkça görüyoruz! Uzaklaştırma almış erkeklerde inadına suç işleme oranındaki artış görmezlikten gelinemez. Cezaevleri doldu taştı. Avrupa’ya göre en çok tutuklu ve mahkum sayısı Türkiye’de! Bu sorunun bir tek çözüm yolu var. Cezaevleri dolup-taştı diye suçluları adli kontrol ile salmak yerine yeni cezaevleri yapılarak sorun giderilebilir. Islah olmayan suçluları cesaretlendiren ve ikinci defa suça iten şey adli kontroldür! Bu konuda da yasal düzenlemeye gidilmeli. Hukukçu ve yargı mensubu değilim ama araştırmacı gazeteci olarak sorunu psikolojik, sosyolojik ve ahlaki boyuttan düşündüğüm zaman böyle bir sonuç ortaya çıkıyor.
TUİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre son 11 yılda cezaevlerine girenlerin sayısal oranında 3.8 artış oldu. Hırsızlık 7, kaçakçılık 9, cinayet 6, cinsel suçlarda 10 kat artış olması ülkemizin siyasi, sosyal ve ahlaki yönünden sorgulanması gerekmektedir. Düşünebiliyor musunuz 2019 yılında cinayet suçundan cezaevine girenlerin sayısı 1.154’den 9.574’e çıkarak 6 kat artmıştır. Cinsel suçlar 562 iken 5800’e yükselerek 12 kat artması, uyuşturucunun 11 kat, hırsızlığın 11 kat artması ülkenin ne hale geldiğini apaçık göstermekte. Bilinen TUİK verilerine göre bilinen suç oranı rakamları böyle. Ya bir de kayıtlara geçmeyen suç oranlarını da eklersek…
Yine TUİK verilerine göre 9 yıl içinde hırsızlıkla ilgili çocuk suçluların sayısında (yani 2014 ile 2023 yılları arasında) 30.948’den 52.084’e çıkmış… Suça karışan çocukların sayısında da yüzde 20 civarında artış olmuş. Bunlardan 259.106’sı mağdur olmakla birlikte 206.853’ü kanunen suç işlemiş… Bu sayının yüzde 25,2’si hırsızlık, yüzde 4,5’İ uyuşturucu, yüzde 4,1’i tehdit. 2014 ve 2019 yılları arasında çocuk suçlarında her yıl artışlar olmuştur.
TUİK istatistiklerine göre 2009-2019 örnek verecek olursak 2009 – 2019 yılları arasında (10 yıl) Ceza İnfaz Kurumu’na Giren Hükümlülerle ilgili yapılan istatistik rakamları gerçekten korkunç!.. Cinsel Suçlar 2009 7647, 2019’da 34.987, Hırsızlık 2009’da 5.758, 2019’da 42.752, Yağma 2009’da 1.145, 2019’da 13.300, Dolandırıcılık 2009’da 19.822, 2019’da 7.946, Uyuşturucu İmalat ve Ticareti 2009’da 1.576, 2019’da 19.748, Sahtecilik 2009’da 1.593, 2019’da 8.493, Zimmet 2009’da 65, 2019’da 210, Rüşvet 2009’da 935, 2019’da 158, Kaçakçılık 2009’da 935, 2019’da 8.111, 2019-2019 yılları arasında Türkiye’deki suç oranı bu. Ya 2020, 2021, 2022, 2023 ve 2024’ü siz bir düşünün!.. Zaten Avrupa ülkeleri içinde en çok mahkum ve tutuklu sayısı Türkiye’de. 2022 yılında saat başı 1000 suç işlendiğini biliyor musunuz?!
Türkiye’nin ‘suç haritası’ böyle… Ya bir de parası ve unvanı olup suç işleyip de (cinayet, rüşvet, sahtecilik, dolandırıcılık, uyuşturucu vs.) ceza alması gerekirken ceza almayarak serbest bırakılanlar! Çünkü parayı veren düdüğü çalıyor! Sokaktaki sıradan vatandaş veya garibanlar ise işlemiş oldukları suçun cezasını alarak mahkum oluyor! Başta paraları yok, torpil yapmak için dayıları, ağaları, paşaları yoksun ki dışarı çıksınlar! Peki, nerede ADALET?! Adli mercileri zan altında bırakmak istemeyerek öyle polis, hakim ve savcılar var ki onlar da suçluları para/çıkar karşılığında koruyarak ayrı bir SUÇ işliyorlar! Bu konularla ilgili de medya da birçok haber okumuşsunuzdur. Ya örtbas edilen suçlar, medyaya çıkmayanlar!.. Bulanık sularda gemisini yüzdürenler, karanlık atmosferde çarkını döndürenler, karda yürüyüp de izini belli etmeyenler!..
Geçmişe göre İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya döneminde terör ve organize suç örgütlerine yönelik yapılan operasyonlar Türkiye’deki suç potansiyelinin gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Yapılan operasyonlar sayesinde suç oranında azalmalar olur umudu içindeyiz. Her meslek grubunda (ve her kurum ve kuruluşta) suç işleyenler mutlaka vardır. Bir ağaçta birkaç çürük meyve veya bir yumurta sepetinde birkaç kırık veya bozuk yumurta çıkabilir. Birkaçı suç işledi diye o meslek grubu, kurum ve kuruluşu asla ve asla zan altında bırakılamaz. İnşallah yukarıda bahsetmiş olduğumuz suç işleyen polis ve yargı mekanizmasına yönelik de operasyonlar yapılır da suç işlenen adli ve polis mekanizmasındaki rüşvet ve kirli çıkar ilişkiler son bulur. Bu yüzden devletin içinde de büyük bir temizlik gerekiyor. Bu da içe yönelik büyük bir istihbarat ve araştırmaya bağlı! Sonra da genel ve seri bir operasyon! Zaten devlet uyumuyor, mutlaka bu yönde de büyük bir çalışma yapıyordur!
Adalet evrensel bir kavramdır. Bütün dinlerde, bütün rejimlerde ve insanın yaşadığı her toplumda var olması gereken bir ilke/kural/kanundur. Kutsal kitabımız Kur’an’da birçok ayette Allah(cc), birçok hadiste Peygamberimiz Hz. Muhammed(sav) adaletli davranılmasından bahsediyor… Allah(cc)’ın adil davrananları sevdiği, adaleti emrettiği, zorbalığı sakındırdığı ifade edilir
Hz. Ali, Mevlana ve Mustafa Kemal Atatürk’ten ADALET üzerine sözler:.. Hz. Ali: “Adalet için en büyük talihsizlik devleti idare edenlerin zalimliğidir.”, Mevlana: “Kuş da senin adaletine sığınmış, balık da. Kimdir o kaybolan, kimdir o mahrum ki adaletin, onu arayıp bulmamış olsun? Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymaktır. Ayakkabı ayağındır, külâh külâh başın.”, Mustafa Kemal Atatürk: “Bir memlekette adalet mevcut olmazsa, o memlekette anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur.”
Konumuz ADALET ve SUÇ olduğu için dünyaca ünlü filozofların, düşünürlerin, bilim adamlarının ve edebiyatçıların bazı önemli sözlerini hatırlatmak istiyorum. Fransız atasözü: “Adalet topaldır, ağır yürür fakat gideceği yere er geç varır.” (Mirabeau), Joseph Joubert: “Kuvvetsiz adalet ve adaletsiz kuvvet iki büyük felakettir.”, Konfüçyüz: “Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan her şey onun etrafında döner. Bir ülkede adaletin varlığı kişinin kendini özgürce ifade etmesinden anlaşılır. Bir ülkede adaletsizliğin varlığı ise kişilerin başına buyruk davranışından anlaşılır. İyi insanlar sorunları önlemek için çaba sarf ederler.”, Mahatma Gandi: “Adaletsiz rejimi, adaletle yıkınız. Alkışlar önüne kansız elle çıkınız.”, Montesquieu: “Bir tek kişiye yapılan haksızlık, bütün topluluğa yönelmiş bir tehdittir. Bir rejim, halkın adalete inanmaz bir hale geldiği noktaya gelince o rejim mahkum olmuştur.”, Niccolo Machiavelli: “Adalet güçlüden yanadır.”, Sigmund Freud: “Medeniyetin ilk şartı adalettir.”, Timur: “Ülkeler kılıçla alınır ancak adaletle korunur.”, Ulpinus: “Adalet; onurlu yaşamak, başkasına zarar vermemek, herkese kendisine ait olanı vermektir.”, Vauvenargues: “İnsancıl olmadıkça adil olamazsınız.”, Victor Hugo: “İyi olmak kolaydır, zor olan adil olmaktır.”, Voltaire: “İnsanlığın en güzel görevi adalet dağıtmasıdır.”
Kısaca, benim bu yazıyı yazmaktaki amacım, milletimiz ve devletimiz içinde kangren olmuş bir yaraya neşter atmaktı! Mutlaka bu neşterin sivri ucu devletimizin bazı kurum ve kuruluşlarının ve siyasi partilerimizin bir ucuna dokunacaktır! Eh, ne yapalım yarası olun gocunsun! Biraz acıtacak ama bu yazım panzehirdir! Biliyorsunuz birçok hastalıkta kullandığımız bazı ilaçlar da biraz acıdır! Bizim neşterimiz sağlık-sıhhat amaçlıdır! Yani devletimizin geleciğinin/bekasının sağlığı-sıhhati demek istiyorum. Ne yapıyorsak devletimiz ve milletimiz için yapıyoruz.