Bu savaş,
Adalet ile zulmün savaşı…
Demokrasi ile oligarşinin savaşı…
Vesâyet rejimi ile halk iradesinin savaşı…
Millî kimlik ve kültür ile gayr-i millî resmî ideolojinin savaşı…
Sabataycılar, Kripto Yahudiler, diğer Kriptolar ve Benzetilmişler ile Müslümanların savaşı…
İsrail taraftarları ile Türkiye taraftarlarının savaşı…
Din ve inanç hürriyeti ile lâikçiliğin savaşıdır…
Bu savaş yeni bir bağımsızlık savaşıdır…
Vesâyetçi statükocular direniyor…
Sonuna kadar da direnmeye niyetli ve hazırlıklı oldukları anlaşılıyor…
Bütün medenî dünya üniversitelerinde serbest olan başörtüsü yasağı konusunda çok direndiler, şimdi seçimleri kazanmak için bukalemun gibi renk değiştiriyorlar. Neyse ki iktidar bu oyunu yemedi ve işi Anayasal hale getiriyor.
Vesayetçi takım, CHP etrafında toparlanmış Türkiye düşmanları milletin gözünün içine bakarak yalan söylüyor, demagoji yapıyorlar.
Doğruyu söylemek işlerine gelmiyor. Onlar zulüm ve yalandan beslenen bir güruhtur; gürûh-i lâ yüflihûn. Yàni iflah etmezler takımı…
Başörtülü Müslüman kızların okuyup yetişmesini istemiyorlardı. Bu çember kırıldı. Lâkin bu kez de başörtülü kızlarımız maneviyatını yitirmiş görünüyor. Ahlâken onlara benzemeye başladılar giderek.
Çoğunluğu oluşturan Müslüman halka tam ve gerçek bir din hürriyeti verilmesini istemiyorlardı, bu konuda siyasal İslâm epey yol aldı ama bir de baktık ki, yasaklar kalktıkça, hürriyet geldikçe Müslümanlar İslâm’ı daha iyi yaşayacaklarına, daha kötüye döndüler!.
Türkiye’de lâiklik olmadığını pekâlâ biliyorlar ama yine de lâiklik lâiklik diye feryat ediyorlar... Atatürk’ün ölümünden sonra uydurulmuş faşist Kemalizmi, bâtıl bir din gibi Müslüman halka empoze etmek istiyorlar.
Müslümanların esaret ve zillet zincirlerini gevşetmek bile istemiyorlardı, lâkin görünen o ki artık uğraşmalarına da pek hacet kalmamış. Müslümanlar kendiliklerinden İslâm dışı kulvara geçmekteler…
Müslümanlara eşitlik statüsünü vermek istemiyorlardı, mini etek serbest olsun, başörtüsü yasağı sürsün istiyorlardı. Müslümanlar hürriyeti kullanmadılar, oysa onlar mini eteklerini kısalttıkça kısalttı hattâ hususen kış günü bile öyle dolaşır oldular!.
Din sahasında, kültür sahasında savaş bütün şiddetiyle devam ediyordu, şimdi yalnızca siyasette sürüyor.
Müslümanları fena halde gaflete düşürdü hürriyet. Kurtlar dişlerini temizlesin. Afiyetle yiyecekler Müslümanları. Yemeye başladılar bile.
Merhum İstiklâl Marşı şairimiz Mehmed Akif ne güzel demişti:
Kurd uzaklardan bakar, dalgın görürmüş merkebi.
Saldırırmış ansızın yaydan boşanmış ok gibi.
Lakin, aşk olsun ki, aldırmaz otlarmış eşek,
Sanki tavşanmış gelen, yahut kılıksız köstebek!
Kâr sayarmış bir tutam ot fazla olsun yutmayı…
Hasmı, derken, çullanırmış yutmadan son lokmayı!
Bu hakikattir bu, şaşmaz, bildiğin usluba sok:
Halimiz merkeple kurdun aynı, asla farkı yok.
Kardeşlerim, muhterem okurlarım, çok kıymetli Türkiyeliler…
Kendimize gelelim. Ágâh olalım.
Kurtlar sofrası kurulmuş, evlâd ü iyâlimize sahip çıkalım. 05.11.2022
YORUMLAR