Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

“TÜRKİYE’Yİ ERDOĞAN YÖNETMİYOR !..”

100 yıldır Türkiye’yi kim yönetiyor?! Ve son 22 yıl! AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan… Peki, AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan gücü kimden alıyor?! Arkasında DERİN bir güç mü var?! Ya da DERİN bir ÜST AKIL! Hedef 2023’tü ulaşıldı. Türkiye siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbarı bağımsızlığına kavuştu. Şimdi sıra 2053, 2071 ve 2123’te… Türkiye, 2053’te Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olacak. Yani, Türkiye 2053’te Türk ve İslam dünyasının lideri olacak… 2071’de Türkiye Avrupa’da, Balkanlarda, Orta Asya’da dünyanın en güçlü ülkesi olacak… 2123’te de Türkiye dünyaya HAKİM olacak…

100 yıldır Türkiye’yi kim

Muhsin AKIL

100 yıllık süreç içinde (1923 ve 2023 yılları arasında) Türkiye’yi kim veya kimler yönetti?! Türkiye 1923 ila 1938 arası Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde yönetildi. Asıl önemlisi 1938’den sonra Türkiye’yi kim veya kimler yönettiği?! Merhum Adnan Menderes ve arkadaşlarının idamları! 1974 Kıbrıs Savaşı ve ABD ambargosu! 1970-1980 arası sağ-sol çatışmaları! 12 Eylül askeri darbesi! PKK terör örgütünün hortlaması! Merhum Turgut Özal dönemi ve sonrası! Siyasi ve ekonomik krizler! Derin Devlet-Mafya ilişkileri! Fail-i Meçhul cinayetler! Türkiye’ye yönelik dış baskı ve tehditler! 28 Şubat! 17-25 Aralık FETÖ Polis/Yargı darbe girişimi ve arkasından 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi! Vs, vs… Evet, böylesi karanlık dönemlerde Türkiye’yi kim yönetiyordu?! 2002-2024 AK Parti iktidarları… Ve 2002 Erdoğan dönemi!.. 2016’da MHP ve Devlet Bahçeli’nin Erdoğan’a destek vermeye başlaması, 2017 referandumunu MHP’nin desteklemesi ve 2018 genel seçimleri itibarı ile AK Parti ve MHP arasında Cumhur İttifakı’nın başlaması… Ve Cumhur İttifakı’nın (AK Parti ve MHP birlikteliğinin) halen devam etmesi…

Yıl 2019… CHP’nin şu andaki genel başkanı Özgür Özel 2019’da CHP’nin Meclis Grup Başkanvekili… 08 Ocak 2019 tarihinde Özlem Akarsu Çelik oakarsucelik@gazeteduvar.com.tr Özgür Özel ile özel bir röportaj yapmıştı. O dönem CHP Meclis Grup Başkanvekili olan Özgür Özel ‘Türkiye’yi ne Erdoğan ne Bahçeli yönetiyor; daha güçlü ve daha derin bir akıl yönetiyor’ diyerek’ çok ilginç ve çarpıcı bir iddiada bulunmuştu. Bu iddia aslında benim hoşuma gitmişti. Kim ne derse desin Özgür Özel bir nebze de olsa doğru söylüyordu! Bu fikre ben de katılıyordum! Tabi ki fikrin devamına değil! Elbet ki Türkiye’yi AK Parti iktidarı ve Erdoğan yönetiyor, MHP ve Bahçeli de destek veriyor diyebilirim. Fakat arkalarında ‘güçlü ve derin bir akıl var’ sözüne katılıyorum. Fakat Özgür Özel’e katılmadığım husus “Özel, siyaseti yönlendirenin, bir ayağı dışarıda bir ayağı içeride farklı bir odak olduğundan ve bu odağın Erdoğan’ı da Bahçeli’yi de yönettiği…”! Evet, Türkiye’yi yöneten, kontrol eden büyük bir güç var ama bu gücün bir ayağı dışarda değil! Özgür Özel’in bahsettiği ‘dışarıyı’ çok iyi biliyoruz. Bu ‘güç’ yabancı bir güce bağlı değil. Özgür Özel sadece burada yanılıyor. Tespiti doğru ama dayandırdığı nokta yanlış. Yine de Özgür Özel’in bu GERÇEĞİ kavraması çok önemli bir adım! İnşallah arkası gelir de asıl gerçeği de kavrar diyorum. Hatta buna inanıyorum da… Gün gelecek kendisi de AK Parti ve MHP’ye hak verecek. Açık olmasa da dolaylı yollardan Cumhur İttifakı’nın (AK Parti ve MHP’nin) haklı olduğunu çok iyi anlayacak.

2019 yılında dönemin CHP Meclis Grup Başkanvekili Özgür Özel’in (bugün CHP genel başkanı) “Türkiye’yi ne Erdoğan ne Bahçeli yönetiyor; daha güçlü ve daha derin bir akıl yönetiyor” sözlerinin açılımını/içeriğini ve neden Özgür Özel’in ‘bir nebze’ haklı olduğunu yazımın sonunda izah edeceğim. Özgür Özel’in tespitte deriyi yüzüp kuyruğuna geldiğini ama sonunu getiremediğini ayrıca belirteceğim. Bu konuya geçmeden önce Türkiye’nin 100 yıllık geçmişini analiz edip son 22 yıl üzerinde durmak istiyorum. Ancak o zaman Türkiye’yi kimin yönettiği konusunda fikir sahibi olabileceğiz!

Türkiye’nin şu andaki siyasi, ekonomik, askeri, istihbarı ve sosyal gücü ABD başta olmak üzere İngiltere, Avrupa ülkeleri, İsrail ve diğer birçok gelişmiş ülke tarafından merak ediliyor! Bilhassa CIA, MOSSAD, BND, MI5 ve MI6 vs. gibi dünyanın diğer güçlü istihbarat teşkilatları Türkiye’nin son yıllardaki gelişiminin, değişiminin ve dönüşümünün perde arkasını araştırıyor. Türkiye 22 yıl içinde nereden nereye geldi?! Dün neydi bugün ne oldu?! Evet, nasıl oldu da kısa bir süre içinde siyasi, ekonomik, askeri, istihbarı bağımsızlığını elde ederek dünyada sözü geçen güçlü ülkelerden birisi oldu?! Yıllarca kendi içinde sağ-sol çatışmaları, siyasi gerilimler, istikrarsız hükümetler, ekonomik krizler, muhtıralar, darbeler ile boğuşan bir ülke nasıl oldu da bir anda istikrarı yakalayarak uluslararası arenada güçlü ve büyük bir ülke haline geldi?! Türkiye nasıl olur da 22 yıl içinde bu seviyeye gelebiliyor?! Emperyalist küresel güçlerin tek merak ettikleri konu bu olsa gerek.

Çünkü Türkiye uzun yıllar ABD kontrolünde kaldı. Siyasi olarak BATI gölgesinde, ABD/CIA uzantılı Kontrgerilla, ekonomik yönden IMF vs. dış güçlerin baskı ve tehditleri altında yönetildi. Darbelerin, siyasi ve ekonomik krizlerin, iç kargaşaların perde arkasında hep ABD ve bazı Avrupa ülkeleri vardı. İstihbaratımıza uzun yıllar müdahale ettiler. Bir dönem MİT maaşları bile onlar tarafından ödendi. İstedikleri siyasi lideri iktidara getiriyorlardı. Devlet ve Millet arasında büyük bir uçurum vardı. Ekonomide dışa bağımlı bir ülkeydi. Sadece ekonomi mi enerji, teknoloji, silah sanayi vs. daha birçok alanda dışa bağımlı bir hale gelen Türkiye asla ve asla bağımsız hareket edemiyordu. ABD (ki BATI) her an tepesindeydi. Yarım asır geçkin bir zaman (1959 yılında bu topluluğun bir parçası olmak) için AB’ye o zamanki adı AET’ye (Avrupa Ekonomik Topluluğu) başvuruda bulundu. Tam 63 yıldır AB (Avrupa Birliği’ne) üye olabilmek için kapılarında bekletildik. Ve hala da AB’ye üye olamadık… AB ülkeleri aralarına almadılar, almazlar ve asla almayacaklar da…

Aradan yıllar geçti… Şu anda yıl 2024… Türkiye o eski Türkiye değil… Türkiye çok değişti… Türkiye çok gelişti… Türkiye artık kendi ayakları üzerinde durabiliyor. Kendi silahını kendisi üretebiliyor. Ve enerjide altın bir çağ yakaladı… Kendi petrolünü, kendi doğalgazını artık kendisi üretebiliyor. Hatta kendi otomobilini bile yaptı. Sadece ekonomi, teknoloji vs. değil sinema ve dizi dünyasında da dünyaya açıldı. Türk dizileri dünyanın birçok ülkesinde büyük beğeni toplandı. Kültürel yönden de dünyaya açıldı. Türkiye 4 kıta üzerinde at koştururken 7 kıtada da adından söz ettiriyor. Artık o eski Türkiye geride kalmıştı. Gelişen ve büyüyen bir Türkiye vardı…

Daha düne kadar savunma sanayiinde, enerjide, teknolojide dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin AK Parti iktidarı ile a’dan z’ye büyük bir değişim ve gelişim göstererek müreffeh/muasır ülkeler seviyesine ulaşması emperyalist/kapitalist küresel güçleri olağanüstü rahatsız etmiştir. Aynı şekilde kendi içinde bu gelişmeleri ve değişimleri sindiremeyen kesimleri de bir o kadar rahatsız etmiştir. Bunca siyasi ve ekonomik krizlere rağmen, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine rağmen, iç ve dış mihrakların baskı ve tehditlerine rağmen Türkiye, büyümeye, gelişmeye ve uluslararası arenada güçlenmeye devam etmiştir.

İşte dünyanın belli-başlı gelişmiş ülkeleri ve istihbarat teşkilatları Türkiye’nin ‘nasıl bu hale geldiğini’ artık merak etmeyi bırakarak kabullenmek zorunda kalmalarına rağmen hala içerde Türkiye’nin bu gelişimini, değişimini ve güçlenmesini bir türlü kabullenemeyen ve sindiremeyen kesimlerin olması ne kadar acı bir gerçek. Bu kesimlerin Türkiye’nin gelişmesine ve büyümesine sevinmesi gerekirken rahatsız olmasına hiçbir anlam veremiyoruz! Onların tepkileri, öfkeleri ve kinleri hiç dinmiyor! Her şey bu kadar aleni/aşikar iken gerçekleri kabullenmemeleri bile (kendileri için) akla ziyan değil midir?! Tepkilerini, öfkelerini ve eleştirilerini doğru bir mantık üzerinden yapmaları gerekirken iftira, karalama, kirli propaganda üzerinden algı operasyonları yapacak kadar ileri gitmeleri büyük bir saçmalık değil midir?!

Tarihte gelmiş-geçmiş Türk devletlerinin doğuşu ve batışı, sonrasında küllerinden yeniden doğması ve tekrar parçalanması gibi tekerrürlerin gerçek sebebi iç ve dış mihraklarca çıkartılan fitne, gaflet ve dalalettir. Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin parçalanmaları bu yüzden olmuştur. Bilhassa Osmanlı parçalandıktan sonra geriye kalan bir avuç toprak parçası üzerinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasını hele bir düşünün: Kuvay-ı Milliye Ruhu… İnanç, akide ve itikat: Birlik-beraberlik ruhu… Türklerin savaşçı bir Millet olması kadar dünyanın birçok yerine barış, adalet, ilim ve irfan götürmesi… Tıp, Matematik, Astronomi vs. bir çok ilim dalında alimler, bilim adamları yetiştirmesi… Türkiye son 22 yıl içinde geçmişinden feyz alarak tekrar o altın çağlardaki gücüne, kudretine kavuşmak için olağanüstü bir mücadele veriyor. İşte bu durum Türkiye düşmanı iç ve dış mihrakları son derece rahatsız etmiş olacak ki öküz altından buzağı arama gayretine düştüler!

Türkiye son 22 yıl içinde 100 yıllık gaflet ve dalalet uykusundan uyanarak gerçek özüne/mayasına/köküne dönmesini bilmiştir. Aynı zamanda siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbarı devası adımlar atmayı başarmıştır. Türkiye’nin uluslararası arenada söz sahibi olması, küresel emperyalist güçleri rahatsız etmekle kalmamış aynı zamanda içimizdeki işbirlikçi hainleri de bir o kadar rahatsız etmiştir. Türkiye’nin son 22 yılda böylesi bir güce ulaşması elbet ki AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde olmuştur. Tabi ki MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin desteği ile.. Ve Cumhur İttifakı’nın diğer üyelerinin de destekleri ile…

Türkiye’nin 22 yıl içinde dışardan ve içerden her türlü saldırıya maruz kalmıştır. PKK, FETÖ,DEAŞ vs. terör örgütlerinin hedefi haline gelmiş ve sürekli saldırılarla karşılaşmıştır. 17/25 Aralık Polis/Yargı darbe teşebbüsü, 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi devletin ve milletin dirayeti ve gücü ile atlatılmıştır. Aynı şekilde dışardan yapılan siyasi ve ekonomik baskılar, tehditler, şantajlar da bertaraf edilmiştir. Türkiye’de artık devlet de millet de uyanmıştır. Devlet ve Millet birlikteliği sağlanmıştır. Hatta bazı siyasi partiler arasında da aynı birlik-beraberlik ruhu ittifaka dönüşmüştür. Bilhassa AK Parti ve MHP arasındaki ittifak. Ve bu ittifaka destek veren BBP… Ve bazı irili-ufaklı diğer siyasi partiler… Muhafazakar ve milli çevrelerdeki birlik-beraberlik ruhunun AK Parti ve MHP çatısı altında dayanışmaya dönüşerek uzun soluklu ve istikrarlı bir politika ile bugünlere gelmesi karşı cenahı olağanüstü rahatsız etmiştir. Türkiye’deki bu siyasi güç birliği başta CHP olmak üzere AK Parti ve MHP’den kopmuş yeni siyasi oluşumları/partileri de (DEVA, GELECEK, SAADET ve İYİ PARTİ) bir o kadar rahatsız etmiştir. O yüzden CHP liderliğinde ittifak arayışına gittiler. Ve Millet İttifakı oluşumu ile 6’lı Masa kurdular. Ve Cumhur İttifakına savaş açtılar. Fakat sonunda kaybeden kendileri oldu.

Millet İttifakı’nı oluşturan siyasi partilerin kendi aralarındaki sorunları çözmede başarısız olması ne yazık ki 6’lı Masa’nın (Millet İttifakı’nın) dağılmasına sebep oldu. Altı Ok Çatısı Altında Ülke Sorunlarına DEVA Olmak İçin İYİ temennilerle GELECEK’teki Saadet Arayışları Sonunda Fiyaskoyla Sonuçlanmıştı. Kılıçdaroğlu, Akşener, Karamollaoğlu, Davutoğlu, Babacan, Uysal birlikteliği dağılmıştı. Bu birliktelikte en büyük zararı İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener görmüştü. Akşener’in Masa’yı sallaması Gel-Git’ler yaşaması ve iki Büyükşehir Belediyesi (İstanbul-Ankara) Başkanları (İmamoğlu ve Yavaş) arasında mekik dokuması, itibarını/kariyerini sarsmakla kalmadı kendi sonunu da getirmiş oldu. Sonunda kendi partisinden istifa etmek zorunda bile kaldı. Aynı şekilde CHP’deki liderlik yarışı da bir sonuca bağlanmıştı. İmamoğlu mu, Yavaş mı derken CHP’de Genel Başkanlık koltuğuna Özgür Özel oturdu. CHP’deki Genel Başkan değişimi yerel seçimlerde başarı getirdi. CHP sandıktan birinci parti olarak çıkmıştı. AK Parti ilk defa sandıktan ikinci parti olarak çıkmıştı. 31 Mart yerel seçimlerinde AK Parti ilk defa CHP karşısında hüsrana uğramıştı. AK Parti hayatının en büyük dersini 31 Mart yerel seçimlerde almıştı. AK Parti geçici bir siyasi travma yaşamıştı. Toparlanması gerekiyordu ve kısa zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabrı, dirayeti ve iradesi doğrultusunda toparlanabildi. Artık AK Parti kendi içinde ‘nerede hata yaptık’ diye sorgulama yapmaya başladı. AK Parti’de elbet ki bazı değişimler olacaktı. Kabinede, yönetimde ve teşkilat bünyesinde değişikliklere gidildi. AK Parti’ye yeni bir soluk ve yeni bir kan gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan yılların siyasi tecrübesi ile sorunları masaya yatırıp neşter attı! Ve parti içinde radikal değişikliğe gitme kararı aldı ve öyle de yaptı.

Yazımın başında belirttiğim gibi şu andaki CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in 8 Ocak 2019 tarihinde CHP Grup Başkanvekili iken Özlem Akarsu Çelik oakarsucelik@gazeteduvar.com.tr Özgür Özel ile özel bir röportaj yapmıştı. O dönem CHP Meclis Grup Başkanvekili olan Özgür Özel “Türkiye’yi ne Erdoğan ne Bahçeli yönetiyor; daha güçlü ve daha derin bir akıl yönetiyor” demişti. Özgür Özel, gazete-duvar röportajında “Birinin millet tanımıyla diğerinin ümmet tanımı birbiriyle çelişmesine rağmen bunları aynı potada eritmeye çalışan ve tabanlarını da buna zorlayan, bunu ellerindeki büyük propaganda makinesiyle yapan bu akılda bir başka güç var. Bir yerden birileri düğmeye basıyor. Devlet Bahçeli, kritik kavşaklarda kritik kararlar vermiştir, U dönüşleri yapmıştır ama Türkiye siyasetini ne Bahçeli ne de Recep Tayyip Erdoğan yönetiyor; onların içinde aktör oldukları ancak senaryosu bir başka yerden yazılan daha derin ve daha güçlü bir akıl yönetiyor.” CHP kanadında ilk defa böylesi ilginç/çarpıcı iddiada bulunulmuştu. Hem de dönemin CHP Meclis Grup Başkanvekili Özgür Özel tarafından.

Dönemin CHP Meclis Grup Başkanvekili (şu anda genel başkan) Özgür Özel’in bura kadar olan tespiti doğru! Demek ki CHP de bu GERÇEĞİ farketmiş olacak ki Özgür Özel ile dillendirmiş oldu. CHP’ye nasip olacakmış ama asıl önemlisi sonuç?! Fakat Özgür Özel’in sözkonusu tespiti ne kadar doğru olsa da içinin doldurulması gerekiyor! Özgür Özel’in yanıldığı husus, böylesi bir gücün dışarıya bağlı olduğunu iddia etmesi. İşte bu düşüncesi külliyen yanlış. Ayrıca CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in son günlerde AK Parti’ye zeytin dalı uzatması beni hem düşündürüyor hem de sevindiriyor. Yıllar sonra CHP’de hem de bir genel başkan olarak Özgür Özel’in AK Parti’ye ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaklaşım göstermesi devlet ve millet olarak sevindirici bir durum. En azından iyimser bir adım olarak değerlendirilebilir. Hatta diyebilirim ki (dolaylı yollardan da olsa) AKSAKALLILAR Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kulağına fısıldadıkları gibi acaba Özgür Özel’in de kulağına bir şey mi fısıldadılar?! Şayet CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kulağına bir şey fısıldanmadıysa ben önce kendi sözleri olan “Türkiye’yi ne Erdoğan ne Bahçeli yönetiyor; daha güçlü ve daha derin bir akıl yönetiyor” tespitinin doğruluğun teyit ederek bu derin AKLIN dışarda olmadığını, binlerce yıldır bizimle birlikte (devlet ve millet olarak) var olduklarını da vurgulayarak AKSAKALLILAR gerçeğini aleni/açık bir şekilde izah etmek isterim. Sadece Özgür Özel değil, ne kadar Özgür Özel gibi düşünen varsa onlara da hitap ederek AKSAKALLILAR gerçeğine değineceğim.

Türkiye’nin binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen devletçilik anlayışının temsilcileri, devletin koruyucu ve kollayıcıları olan AKSAKALLILAR sıkıntılı/sancılı günlerde derinlerden yüzeye çıkarak (aynen Özgür Özel’in düşünceleri doğrultusunda olduğu gibi) kendisini göstermesi, siyasi iradeyi uyarması, sorunlara müdahale etmesi boşuna değildir! AKSAKALLILAR devleti yönetmezler, devleti yönetenleri uyarırlar! Elbet ki devleti siyasiler yönetir. Yani, şu anda AK Parti iktidarı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiği gibi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bu yönetimin en büyük destekçisi. Bir diğer destekçisi de BBP ve Genel Başkanı Mustafa Destici. AKSAKALLILAR her zaman değil sadece ve sadece devletin ve milletin bekasını tehlikeye girdiği zaman ortaya çıkarlar! AKSAKALLILAR mevcut devlet hiyerarşisine müdahale etmezler, devletin gidişatına karışmazlar ancak devlet hiyerarşisinin düzeltilmesi yönünde telkinde bulunurlar. AKSAKALLILAR siyasi parti ayırımı yapmazlar! Tüm siyasi partilere eşit mesafededirler. Sadece işin ehline verilmesini isterler. İşin ehli siyasi partiye destek verirler. AKSAKALLILAR içerden ve dışardan tehlike gelmedikçe devletin işlerine karışmazlar. AKSAKALLILAR devlet yöneticilerinde ‘sadakat’ ararlar. Milli, manevi/ulvi değerlere karşı samimiyet ararlar. Yeter ki HAİN olmasınlar fikirleri, düşünceleri, amelleri ne olursa olsun…

AKSAKALLILAR binlerce yıllık tarihin derinliğinden süzülüp gelen DEVLETÇİLİK anlayışını yaşatan pir-i fani insanlardır! Görünmezler ve bilinmezler ama kendilerini hissettirirler! Sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde varlar! Çünkü DAVA: İlay-ı Kelimetullah ve Kızıl Elma… Cihanşümul İslam… Türk-İslam Birliği… Adalet, Hak-Hukuk…Bu sancak hiçbir zaman düşmedi! Selçuklu’dan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne… Bu sancağı binlerce yıldır koruyup-kollayan ve dalgalandıran Türklerdir. Hedef 2023’tü, ulaşıldı. Türkiye siyasi, ekonomik, teknolojik, askeri ve istihbarı bağımsızlığına kavuştu. Türkiye, 2053’te Ortadoğu’nun en güçlü ülkesi olmakla birlikte Türk ve İslam dünyasının lideri olacak… 2071’de Türkiye Avrupa’da, Balkanlarda, Orta Asya’da dünyanın en güçlü ülkesi olacak… 2123’te de Türkiye dünyaya HAKİM olacak… Dilek, temenni ve Dua böyle… Amaç/gaye/yol bu…