Üçüncü Hava Limanını Kapatalım (!)
Bugünlerde deprem tartışılırken birden konu değişti. Birileri konuyu üçüncü hava limanına getirdi. “üçüncü hava limanını da tartışalım” hatta biraz daha ileri gidildi “kapatalım”… Kapatalım diyenler samimi olmadıklarını ve diğer bir ifade ile ciddi olmadıklarını biliyorum. Tabanı bir arada tutmak için harcanan cümlelerdir. Gelelim asıl konuya. Yabancı basın ne diyor üçüncü hava limanı konusunda: Açıklayalım…
Değerli okuyucularım, eğri oturup doğru konuşalım. İç siyasette, tabanımıza mesaj vermeyi değil, aklımızla ve tarihi tecrübemizle değerlendirme yapalım…
Geçen gün yabancı basında Türkiye aleyhinde yapılan dedikoduları araştırdım. Dedikoduların başında hâlâ üçüncü havalimanı var…
Neden üçüncü havalimanı?
Üçüncü havalimanı yapıldığı zaman, ilk etapta İstanbul’a günde 500 bin yolcu, ek seferler ile ilerleyen günlerde, günde bir milyon yolcu gelecek. Neden bir milyon yolcu?
Dünyanın ortasında bir yere ineceksin. İndiğiniz yerden bir başka güzergâha beklemeden çok kolay gideceksiniz. Veya daha uzak bir bölgeye transit geçiş yapacaksınız. Transit geçiş yaparken gereksiz yere akaryakıt harcamayacaksınız. En önemlisi zaman kaybınız olmayacak. Söz konusu özellikler, İstanbul üçüncü havalimanında ayan beyan görünüyor.
Dünyanın her tarafına, İstanbul’dan uçacaksın. İstanbul merkez. Bu nedenle yolcular, ister istemez üçüncü havalimanını yani İstanbul’u tercih edecek… Ek seferler ile günde bir milyon yolcu… Avrupa çarptı, böldü, topladı ama son rakamdan rahatsız oldu… İşte Avrupa’yı rahatsız eden en önemli nedenlerden biri…
Türkiye öyle avantajlı bir konumda ki; Avrupa’nın, Asya’nın ve Afrika’nın üç aşağı beş yukarı orta noktadayız. İşte bu yüzden Hollanda Havayolları itiraf ediyor; yüzde 25 kaybımız olacak. Amsterdam Schiphol, artık sıradan bir havaalanı olacak. Almanya da daha önce açıklamıştı. Frankfurt yüzde 55 zarar ediyor. Bu paralar Türkiye’de toplanacak…
Diğer bir konu İstanbul Boğazından geçen gemilerden geçiş veya konaklama ücreti alınamıyor. Boğazlarda yeni bir düzenleme yapılacak. Yeni düzenlemenin içinde yeni bir deniz limanı olacak. Yabancı gemiler, ister istemez yeni yapılacak deniz limanına uğrayacak ve ücret ödeyecek. Avrupa’yı rahatsız eden nedenlerden ikincisi bu… Meşhur gezi olaylarında, hükümet ile anlaşmak için geziciler pardon ağaç severler, Taksim platformu kanalı ile dört şart ileri sürdüler, doğanın dengesini koruma bahanesi ile…(!..)
Üçüncü hava limanı inşaatı durdurulacak…
İstanbul kanal inşaatı durdurulacak…
Deniz limanı inşaatı durdurulacak…
Köprü inşaatı durdurulacak…
Nihayet 17 ve 25 Aralık 2013 de yapılan darbe denemesinde hukukçu darbeciler, 24 saat içinde söz konusu dört inşaatın müteahhitlerini tutukladılar. Niye? Cevap verelim:
Avrupa öyle istemiş…
Almanya, Türkiye’ye silah satmayacağım diyor. Çünkü PKK’yı vuruyorsunuz.(!..)
Hollanda, kriz çıkarıyor. Çünkü diktatörlüğe doğru gidiyorsunuz.(!..)
Danimarka, Belçika ve Avusturya Almanya’nın yolundan gidiyor…Çünkü demokrasiyi rafa kaldırdınız.(!..)
Batı diyor ki halklara özgürlük getireceğiz. (!..)
Almanya, Hollanda, Belçika, Danimarka ve diğer Avrupa ülkeleri PKK, PYD ve YPG terör örgütlerinin miting yapmalarına izin veriyor. NATO’da yer alan söz konusu ülkeler, NATO’nun müttefiki Türkiye aleyhinde acımasızca propaganda yaptırıyor… Sanki dersin ki PKK, YPG ve PYD NATO içinde yer alan ülkeler de Türkiye NATO dışında bir ülke… Haçlı seferini düzenleyenlerin torunları yine faşist liderler işbaşında…
Demokrasi ve barış aşığı Haç, Hilâl ile savaşarak bizi diktatörden kurtarmak istiyor… Ne büyük sevgi (!…) Ne vefalı dost (!..) Doğrusunu ararsanız gözlerim çok yaşardı…
Alman Federal Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Norbert Röntgen de ABD’de katıldığı bir televizyon programında “Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi durumunda AB ile üyelik müzakerelerinin sona ereceği” uyarısında bulundu…
Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) milletvekili Röttgen, “Türklerin referandum öncesi planlanan Anayasa reformunun şimdiki Cumhurbaşkanı’nın çıkarına olduğunu ve aynı zamanda Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin de oylandığını bilmesi gerektiğini” söyledi. Yani bir nevi tehdit ediyor…
Bir zamanalar Avrupa, Abdülhamit Han için diktatör demişti… Avrupa bizi çok sevdiği için diktatörden kurtardı ve imparatorluğu parçaladı. Merhamet sahibi Avrupa, bir diktatörden daha kurtarmak için uğraşıyor… Tarihi tecrübem olmasaydı Allah Razi olsun diyecektim… Aklıma takılan soruları, sormadan geçemiyorum…
Batı’nın derdi Recep Tayyip Erdoğan’mı yoksa Türkiye’yi bölmek mi?
Batı, Türkiye’nin her projesine neden hayır diyor?
Batı, laikliğe ters düşen papalık makamını niye kaldır mıyor?
Devam edelim Haçlı zihniyetinin saldırılarına:
Röttgen, Türkiye’yi liberal demokrasiden uzaklaştıracak olan değişikliklerin AB ile uyumlu olmadığını da ifade etti. Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Başkanı Ska Keller de “tartışmalar göstermeliktir”…Türkiye’deki muhalefetin desteklenmesi gerektiğini” belirtti. Keller, Erdoğan’a karşı en etkili cevabın “gümrük birliğinin genişletilmemesi”, “Türkiye’ye silah satışının durdurulması ve ekonomik yardımlara son verilmesi olacağını” sözlerine ekledi…
Bir ülke, bir ülkenin iç işlerine karışmasına veya tehdit etmesine Faşizan baskı denir. Faşizan baskı eskiden haçlı seferleriyle yapılıyordu. Şimdi demokrasi kelimesiyle faşizan baskı yapıyor.
Değerli okuyucularım, Haçlı seferlerinin temelinde ekonomi yatıyordu. Avrupa’nın ekonomisi iflas ettiği zaman haçlı seferi düzenliyordu… Bugün de Batı’nın Türkiye’ye saldırmasının nedeni, Batı’nın zayıflayan ekonomisidir…
Rahmetli Erbakan, “Avrupa Ekonomik Topluluğu Hristiyan Kulübüdür” derdi, bizim yazar çizerler çok hem de çok kızardı…Takdir, yüce halkındır…
Selam ve saygılarımla…
YORUMLAR