Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Mehmet Uzun

Acı 11

Sevgili Başkent Postası okurlarım, bir yazımda daha sizinle olmaktan çok mutluyum. Gazeteciler, yazarlar ne kadar acıları olursa olsun yazmak zorundalar, olayları takip etmek zorundalar.
Can yârimle köyde mutluyuz, gurbet dönüşü karnı büyüyor, doğum yaklaşıyor. Ben evimde mutluyum. Evimizin eksiklikleri var ama olsun, paramız oldukça yaptırıyoruz. Köyde hayat aynen devam ediyor. Çok fazla bir değişiklik yok. Nur yüzlümle Giresun’a indik, evimize buzdolabı, fırın, televizyon aldık. O kadar mutlu olmuştu ki gözündeki minnet dolu bakışlarından anlıyordum. Çocuklarımız artık evde çizgi filmler izliyor, seviniyorlar. Ben de onlar mutlu olunca mutlu oluyordum. Derken eşimi doğum sancıları tuttu, köy ebeleri geldiler. Eğer doğum riskli olsa kapıda kamyonumuz var, hastaneye götüreceğim. Eşim doğum yaptı. Bir oğlum daha olmuştu ama çocuğum sakattı, o da ben de çok üzülmüştük. Lohusalık döneminde çok iyi bakıyordum melek yüzlüme. Halsiz düşmüştü. Ahırda mallar var, bacım geliyor inekleri sağıyor, yemeklerimizi yapıyordu. Çocuğumuzu Giresun’a götürdüm, doktor bırakmadım. Kafası büyüyordu. Yavrumun bana öyle bir bakışı vardı ki hala gözlerimin önünden gitmez. 3 ay sonra öldü çocuğumuz. Cennet yüzlüm de ben de çok üzüldük ama birbirimizi teselli ederek anlatıyordum tüm olumsuzlukları. Benim artık tekrar gurbete gitme zamanım gelmişti. Bu sefer rota Bergama Kınık’tı, orada işe başladık. Van’dan işçi getirmiştim, rahmetli abim de yanımda çalışıyorduk. Kışın ortasında çadırda kalıyoruz, gündüz sıcak oluyor, gece o kadar şiddetli rüzgarlar oluyor ki yüksek gerilim hatları ateş saçıyor, çadırımızı rüzgarlar söküp götürecek gibi. Günler böyle geçerken ben alışveriş yaptığımız dükkanda dini kitaplar var, akşam gaz lambasının altında okumaya çalışıyorum. Gurbette eğer arkadaş grubun iyi olursa sohbetler bitmez, eğer kötü olursa orada vakit geçmez. Bir gün arazideyiz, hiç unutmam, bir cuma günüydü, altan yukarı bir araba jandarma işçilerin yanına geldi beni sordular, ben de biraz ilerideyim. Bana doğru gelmeye başladılar. Kenan Evren iktidarda, rejim askerde. Beni aldılar arabaya attılar, nezarete. Gurbetteki bir rahmetli abim var yanımda, suçumu bilmiyorum. Abim de öğrenemiyor. Ben iki gün nezarette yattım, suçumu bilmeden. Sonradan öğrendik tabi, köye geldiğimde harçlık verdiğim muhtar beni asker kaçağı diye Kınık jandarmaya ihbar etmiş, hakkımı helal etmiyorum. Karakol, Giresun askerlik şubesine soruyor. Benim raporum var, bilseydim suçumun bu olduğunu karakolda raporlu olduğumu söylerdim. Askerlik şubesi benim kaçak olmadığımı karakola söyleyince beni bıraktılar, komutan beni odasına çağırdı, çay içtik, sizin köyün muhtarı seni ihbar etti dedi, sağol komutanım dedim. O yıl güzel para kazandım orada. Kışın Ege’de, yazın Bolu, Zonguldak, Karabük, Çankırı oralarda çalışıyordum, işimiz bitti memlekete geldim. Muhtara sordum, yemin billahi etti, ben de inandım. Evime, çocuklarıma, can yârime kavuşmuştum. Muhtarın ihanetini bile sineye çekmiştim. O yıl bir parça yer daha aldık. Evimizin eksikliklerini yaptırdık. Mutluyduk. Bazen bizim evimizde de tartışmalar oluyordu ama hemen barışıyorduk. Mahallede tek televizyon bizde olduğu için ben yokken kadınlar, ben gelince komşular bize geliyordu haber dinlenmeye, TV seyretmeye. Canım okurlarım, bir dahaki köşe yazılarımda buluşmak umuduyla hepinizi Rabbime emanet ediyorum. Sizlere çilesiz mutlu günler diliyorum.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER