Adgâsü ahlâm
Geçtiğimiz Cuma Diyanet Hutbesi “İnsànların hesâb (günleri) yaklaşdı. Böyleyken onlar (hálâ) gaflet i...
Geçtiğimiz Cuma Diyanet Hutbesi “İnsànların hesâb (günleri) yaklaşdı. Böyleyken onlar (hálâ) gaflet içindedirler, (bunu tefekkürden, iyice anlayıp düşünmekten) yüz çeviricidirler”[1] Enbiyâ Sûresi (21. Sûre), ilk âyet-i celîlesi ile başlamıştı.
Lâkin ümitlenmedim, zira evvelinde imamın vazında, yeni yıla girerken nefis muhasebesi gibi laflar etmesinden anlaşılmıştı ki, diyanetin hutbesi de o minval üzereydi...
Ah Diyanet vah diyanet...
Aranızdaki modernist, reformist ilâhiyatçılar yüzünden midir, “güncelleme” meraklısı iktidarın baskısıyla mıdır; bir türlü İslâm izzetinde, dosdoğru yola dönemiyorsunuz.
Oysa zikredilen âyet-i celîle ne müthiş bir ihtar. Hesab vakti yaklaşıyor! Kıyamet çok yakın! Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında (Kur’ân’ın nüzulünde) bu ihtar yapıldıysa günümüzde ne kadar yaklaşıldığı malûmdur.
Gelin aynı Sûrede, bu àyetin ahirindeki àyetlere de bakalım:
“Rablerinden kendilerine yeni bir ihtaar gelmeye dursun, onlar bunu ille istihza ederek ve kalbleri oyuna dalarak dinlemişlerdir. Zaalimler gizli fısıltı ile (şöyle) konuşdular: «Bu sizin gibi bir insandan başka mıdır? Kendiniz görüb (ve bilib) dururken şimdi sihre mi geleceksiniz»?”
(Onlara) dedi ki: «Rabbim gökdeki, yerdeki (her) sözü bilir. O, hakkıyle işidici, kemâliyle bilicidir». Dediler: «Hayır, (bunlar) saçma sapan rü'yâlar(adgâsü ahlâm)[2]dır. Hayır, onu kendisi uydurmuşdur. Hayır, o, bir şâirdir. (Bunlar değilse) o halde evvelki (peygamber)lere gönderildiği gibi o da bize bir mu'cize getirsin».
Muhterem okurlarım, bu beş âyet-i celîle ile görüldüğü gibi Rabbimiz bize hem ihtarda bulunuyor, hem de kalpleri karanlık küfür ehlinin bizi de yoldan çevirmek için neler fısıldayıp duracaklarını beyan ediyor.
Hesap günleri bu kadar yaklaşmışken hálâ Allah’ın dinine dönmek yerine bir zavallı eziklik psikolojisinde gâvura ayak uydurmaya, onların adetlerini yerine getirmeye çalışıyoruz. Sanki böyle yaparsak bizi sevecekler.
Vallahi biz noel şapkası bile giysek onlar bizi sevmezler. Onlar kalbinde hardal tanesi kadar iman olanı sevmezler. Onlar yoldan çıkmış sapıklardır, onlar gürûh-i lâ yüflihûndur, onlar iman ehline düşmandır.
Kendi karmakarışık hayâllerini (adgâsü ahlâm) Hak Dinin emir ve yasaklarına karşı hakikat gibi göstermeye çalışıyor, gözlerimizi bağlıyorlar. Buna illuzyon deniliyor malûm. Sihirbazların yaptıkları yàni.
Bakınız yukarıda âyet-i celîlenin sonunda da geçiyor: “Kendiniz görüb (ve bilib) dururken şimdi sihre mi geleceksiniz»?” diyorlar ya, aslında bunu tersinden okuyun, bizi sihre getirmek istiyorlar ve Rabbimizin asıl ihtarı da buradadır. Allah böylece buyurmuş oluyor ki,
“Ey mü’minler dikkat edin, ágâh olun, onlar “Kendiniz görüb (ve bilib) dururken şimdi sihre mi geleceksiniz»?” diye çemkiriyor, insànları imandan uzak tutmaya çalışıyorken bir de sizin imanınızı sarsmaya çaba sarfediyorlar. Bu kâfirlere karşı çok dikkatli olun”.
«Adgâsü ahlâm» meselesini aklınızdan hiç çıkarmayınız sevgli karîlerim. Nerede bir bozgunculuk, bir imansızlık hareketi varsa orada kâfirlerin sinsi ve karanlık adgâsü ahlâmı vardır. Yàni karışık (bozuk) hayâlleri, bozguncu fikirleri.
Bizim hayâllerimiz gerçek olmalı onlarınki batmalıdır. İşte mü’min dâva adamının hedefi budur. Onun eşkâli de buna göredir. Omrü bu hayâlle (bu hedefle) geçer. Adgâsü ahlâmla değil. 02.01.2023
-------------------------------------------------------
[1] Meâlleri genelde Hasan Basri Çantay merhumun meâlinden veriyorum. Kimi zaman da Ömer Nasuhi Bilmen hocaefendinin meâlinden.
[2] «Adgâsü ahlâm» yaşı ve kurusu birbirine karışmış ot demetleri gibi, eskisi ile yenisi birbirine karışmış yığın yığın uyku hayâlleri, hakikatte hiçbir mânâsı olmayan eski ve yeni birtakım vehimlerle hayallerin karışımından ibaret şeylerdir. Yusuf Sûresi 44. Àyette de geçer.