Telefon diplomasisi ve ziyaretler peşpeşeydi. Şubat itibarıyla Fransa CB Emmanuel Macron, Hollanda başbaşkanı Mark Rutte, Ukrayna başkanı Volodimir Zelenski, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic ve Rusya başkanı Viladimir Putin, ABD Başkanı Joe Biden ile telefon görüşmesi,
İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev, Yunanistan Başbakanı Miçotakis ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz ile yüzyüze yoğun bir diplomasi trafiği yürüttü CB Erdoğan ile Türkiye.
Türkiye, Ukrayna krizi başta olmak üzere birçok devletin arabuluculuk gibi diplomatik temaslarına ihtiyaç duyduğu bir ülke olarak öne çıktı son günlerde. Mutad her sene yapılan Antalya Diplomasi Forumu da «Davos» gibi dünyaya ayar veren bir toplantı hüviyetine büründü.
Biliyorum şimdi «Davos» ile «Antalya» arasında benzerlik kurduğum için birçokları itiraz edecek ve “«Davos» ekonomi, «Antalya» ise, adı üstünde diplomasi toplantısı” diyecekler. O nedenle biraz açayım:
Birincisi, «Davos» ve «Antalya» (her ikisi de) beynelmilel toplantılar. Bu toplantılara sıradan insànlar değil, ülkelerinde tesirli olmuş ve/veya tesiri devam eden kişiler dâvet edilir. Bu yüzden «Dünya Ekonomik Forumu» gibi «Davos Zirvesi» ismi de kullanılmakta.
İkincisi, aralarındaki benzerliği salt zahiri işlevleri üzerinden kurmadım. 2020 «Davos Zirvesi»nde ABD (eski) Başkanı Trump’la birlikte iklim aktivisti Greta Thunberg ve Uber’in kurucusu Dara Khorowshahi gibi isimler de vardı. Çünkü bunlar dünyaya da ayar verebilen simalardı…
Ve daha önceki toplantılarından biliyoruz ki, ülkelerinin öne çıkmış köşe yazarları, / gazetecileri de yine bu ayar işi için çağırılır «Davos» toplantılarına.
Araştırın bakın, birçok ülke oligarkının kasası da olan İsviçre’nin bu ünlü «Davos» kasabasındaki Forum’a doğrudan ekonomistler değil, dünya liderleri, beynelmilel şirket yöneticileri, kimi akademisyenler ve hattâ kimi yardım kuruluşu temsilcileri dahi dâvet edilir…
Pekâlâ ne yapar bu insànlar Davos’ta? Anlatayım: Küresel iklim krizinden tutun gelir adaletsizliğine, bir biriyle takışan ülkeler, ipek yolunun değişmesine kadar her işe burnunu sokar Davos.
Gûya çare veya çözüm arıyorlardır. “Gûya” dedim çünkü o çare yahut çözümler belirli odak yahut güçlerin menfaatleri için olacaktır. Dâvetliler de bu istikamette yàni toplantının (asıl) ev sahibi güçlerce finanse edilmiş, hattâ ünlerini de biraz bu şekilde kazanmış zevattır.
Tekrar «Antalya Diplomacy Forum»una dönelim… İsmini bile kendi lisánımızda koyamadığımız beynelmilel siyasî toplantıya.
− Bak kendin söyledin, “beynelmilel” yàni milletler (uluslar) arası. Biz de zaten gelen herkesin anlaması için «Antalya Diplomacy Forum» dedik.
− Beyler o kadar âlîcenap idiyseniz şehrin antik çağdaki adını kullanarak «Pamphylia Diplomacy Forum» diyeydiniz ya…
− Eyi anladık, de bakalım, sen ne yumurtlayacaksın isim olarak!. «Antalya Diplomasi Forumu»na? Şimdi sen “Beynelmilel Antalya İçtiması” hattâ daha da abartarak «Antalya Umûr-ı Hâriciyye İçtiması» bile diyebilirsin…
− Yok yok, o kadarına gitmem. O zengin lisánın, o «millî benlik, millî duruş» köprülerimizin altından çok sular aktı…
Beyler, çok şey istimiyoruz. Yalnızca millî olsun her işimiz, öyle ki şu lâ’net eziklikten kurtulalım istiyoruz. Millî duruş ülke haysiyeti değil midir? Millî olmadan nasıl büyük devlet olacaksınız? Az da olsa eziklik olmasaydı en azından «Antalya Diplomasi Zirvesi» diyebilirdiniz değil mi? 15.03.2022
YORUMLAR