Geçen hafta çok sevip-saydığım bir dostum telefon açmıştı. Ziyaretime geleceğini söyledi. Bir Kafede buluştuk. Biraz hoş-sohbet ettikten sonra arabasına gidip bir kitap getirdi ve bana hediye etti. Kitabın ismi “Ayyıldız Tim – Türk’ün Siber Ordusu”. Yazarı M.İ.Telli. Değerli dostum kitabın yazarı M.İ.Telli’yi tanıyıp-tanımadığımı sordu. Ayyıldız Tim’i biliyordum. Ve yılardır da takip ediyordum. Fakat yazarı hakkında (tanıyıp-tanımadığım ile ilgili) bir şey söylemedim! Bizimle diyaloglu olup-olmadıklarını bir paşamıza telefonda sordum. Paşamızın dediğine göre geçmişte bizimle diyalogları varmış. Diyaloga geçenler rahmetli olmuş. Zaten ben de öyle hatırlıyordum!
Değerli dostumun hediye etmiş olduğu “AYLYILDIZ TİM – TÜRK’ÜN SİBER ORDUSU” isimli kitabı aynı gece bir solukta okudum. Kitabı okuduktan sonra yazarı müstear, kod, mahlas isimlerinden dolayı çok iyi tanıdığımı hatırlamış oldum. Kitabın yazarı M.İ.Telli ile yüz-yüze görüşmek nasip olmamıştı. Fakat AYYILDIZ TİM’den ve kendisini müstear, kod, mahlas isimlerinden dolayı çok iyi tanıyordum. Kitabı okurken gurbetteki bir avuç vatan/millet/bayrak sevdalısının canları pahasına nasıl bir ‘siber ordu’ kurduklarının hikayesi/anıları beni bir hayli duygulandırmıştı. Onlar Türkiye’nin görünmeyen kahramanlarıydı.
Kitabı okudukça onların siber dünyada vatan aşkıyla dolmuş yüreklerini, cesur ve korkusuz organizasyon ve operasyonlarını, çekmiş oldukları çile ve sıkıntılarını, birbirlerine olan bağlılıklarına şahit oluyorsunuz. Ve çoğu zaman devletlin ilgili merciler tarafından sahip çıkılmamışlardı, yalnız kalmışlardı… Çoğu zamanda kendi içlerinden ihanete uğrayarak darbe yemişlerdi. Yine de SABIR demişlerdi ve doğru bildikleri yoldan asla vazgeçmemişlerdi. Onlar şimdiden tarihin altın sayfalarında yerlerini aldılar. Ne mutlu ki Türkiye’nin, bu milletin böyle evlatları vardı. Ne mutlu ki bu kutlu/ulvi davanın böylesi gözü-kara, cesur/yiğit, vatansever görünmeyen kahramanları vardı.
AYYILDIZ TİM-TÜRK’ÜN SİBER ORDUSU kitabı, M.İ.Telli tarafından 2005’te yazılmaya başlanmış ve ilk baskı 2006’da yapılmış. Kitapta üzerinde durulan konularla ilgili kısa notlar: Dünyanın ilk Siber Savunma Ordusu ve Endüstriyel Casusluk, Sanal Dünyada Siber Savaş… Bilişim Savaşları… Siber Savaş aynı zamanda psikolojik savaş silahıdır… Endüstriyel casuslukta dünyanın lideri Çin… Fransa, Japonya, Avustralya, Kanada Adminleri… Siber dünyada dünyanın devleti Türkiye, Mısır, İran, Suriye, Kuveyt, Ürdün, Pakistan, Irak ve bu ülkelerin Emniyet, Askeri ve İstihbarat kurumları gizlice izleniyordu… FBI, CIA, NASA ve Avrupa ülkelerinin istihbarat birimleri… Siber saldırıya karşı CIA binası dış kaplamaları ve pencereleri özel yazılımlarla korunuyor… Devlet sırlarını barındıran bazı sistemler gizlice izlenebiliyor… Ve Türkiye’nin sanal savunma istihbarat gücü!..
Kitabı okudukça sadece bu konulara değil daha birçok konunun derinliğine yolculuk yapıyorsunuz!..
AYYILDIZ TİM-TÜRK’ÜN SİBER ORDUSU kitabı, Cedkan Türkyafes, Batuhan, Kahraman, Rüzgarın Efendisi, Barbaros gibi vatan/millet/bayrak sevdalılarının Türkiye düşmanlarına karşı siber dünyada nasıl bir mücadele verdiklerinin hikayesini anlatıyor… Ve onlara yol gösteren, ağabeylik, önderlik yapan gizemli, efsane BATU Bey!.. Öte yandan Zenci Musa, Ledün Abdal, Sakallı Nurettin…
Cedkan Türkyafes’in Japonya’daki bir arkadaşı Ledun Abdal ile tanıştırmıştı. Ledun Abdal Japonya’da çok güçlü biri… Japon mafyası Yakuza ile de temaslı…
1998 yılı Cedkan Türkyafes’in yaşlı adam ile tanışması tesadüf olamazdı!.. Zaten her şey bu tanışma ile başlamıştı!.. Yaşlı adam, borsada lortlarını bozdurmak istiyor, görevli bayan ilgisiz davranıyor. Yaşlı adam ilgilenmesi için ısrar ediyor ama görevli bayan oralı değil. Bu durum Cedkan Türkyafes’in dikkatini çekiyor yaşlı adamla ilgileniyor. Aslında TANIŞMAK için çok profesyonelce bir senaryo icraata konmuştu! Her şey bilinçli yapılmıştı. Cedkan Türkyafes yaşlı adamla dostluğunu ilerletiyor. Yaşlı adam, Cedkan Türkyafes’i oğlu Rüzgarın Efendisi ile tanıştırıyor. Cedkan Türkyafes zamanla bu tanışmaların tesadüf değil sebebinin bir ülke, vatan, millet, bayrak sevdası uğruna olduğunu anlamaya başlıyor. Ve dostluklar daha da ilerliyor. Yaşlı adam BATU’nun ta kendisiydi. Ve oğlu Rüzgarın Efendisi… Aynı aile Cedkan Türkyafes’i Kahraman ile de tanıştırıyor.
Yine kitapta çarpıcı olaylardan birisi: Kahraman’ın intikamı: Çakal Surat olayı!.. Paris, 2002, Kahraman!..
AYYILDIZ TİM’in böylesi bir dostluk, kaynaşma, dayanışma ile et-kemiğe bürünmesi… Olayların perde arkasındaki gerçekler!.. AYT en son toplantısını İsviçre Alp Dağları’nda bir dağ evinde yapıyor. Batu’nun emri ile Kahraman, Barbaros, Cedkan Türkyafes bu toplantıya katılıyor. Rüzgarın Efendisi görevde olduğu için bu toplantıya katılamıyor. Toplantının en yoğun bir zamanında gelen bir telefon ile hep birlikte dağ evini terk ediyorlar… Çünkü tehlike büyüktü. Mecburen dağ evini terk etmek zorunda kalıyorlar.
İsviçre toplantısından sonra uzun bir kopukluk… Ayrı kalmak… Her biri diğerini merak ediyor… Yine her biri kendi çapında çalışmalarını devam ettiriyor. Bu ayrılık en çok Cedkan Türkyafes’e dokunuyor… Barbaros boş durmamış, AB’nin tüm bilgilerine ulaşıp kopyalıyor. AB Dönem Başkanı’nın bilgisayarına da sızıyor! Adamın Leptop’una casus program yerleştiriyor. 24 saat adamı kamera ile izlemeye başlıyor. Hatta bilgisayarı kontrol altına alıyor! Fakat olay patlıyor… Dünyaca ünlü Focus dergisi bu olayı manşet yapıyor. İnterpol devreye giriyor. Barbaros İnterpol tarafından gözaltına alınıyor. İnterpol Barbaros’u sorguya çekiyor: Neden Avrupa sitelerini hedef aldığı soruluyor. Tüm baskılara rağmen hiçbir bilgi vermiyor. Sorgu bir hafta devam ediyor. Sorguya UTM’den bir yetkili de katılmıştı. UTM/BATU/Rüzgarın Efendisi!.. UTM Barbaros’a sahip çıkıyor ve serbest kalmasını sağlıyor. Barbaros sorgulama binasının önünde kendisini Rüzgarın Efendisi ve Kahraman’ın beklediğini görünce önce şaşırıyor sonra taşları yerine oturtmaya çalışıyor. İçinden “Demek ki bu işin içinde bir şeyler varmış!” diyor!.. Zaten bu tür olayların altından BATU ve UTM çıkıyordu! Rüzgarın Efendisi de görevini layıkıyla yapıyordu! Bazen böyle sürprizler de olması gerekiyormuş…
Olayın akıbetini Rüzgarın Efendisi ve Kahraman’dan dinliyor. Rüzgarın Efendisi, Barbaros’a AB Dönem Başkanı’nın bilgisayarına sızdığını, Adamın Leptop’una casus program yerleştirdiğini, 24 saat adamı kamera ile izlediğini hatırlatınca Barbaros şaşırıyor! Bu olayın perde arkasını az-çok sezmeye başladığı için üzerlerine gitmek istemiyor. Zaten anlayacağını anlamıştı. Daha sonra olayın kapanması için İnterpol’a bir rapor hazırlanıyor.
AYT’nin sahibinin ABD’de olduğu zannedildiğini ve sistemin kapandığını, gözaltına alınan kişinin yönetici olmadığı, NATO’nun siteye sızdırtmaya çalıştığı kişi olduğu vb. şeyler yazılarak bir rapor hazırlanıyor. Amaç Barbaros’un serbest bırakılması için. Kanıt için NATO’dan resmi bir yazı yeterli olmuştu! Böylece İnterpol bu olayı kapatmış oldu ama AB kapatmadı! AB ne kadar kapatmasa da herhangi bir sonuca asla ulaşamadı. Fakat bu olay yüzünden AYYILDIZ TİM bir süreliğine kapatıldı. Bunu duyan bazı nankörler ve bazı art niyetli AYT üyeleri Cedkan Türkyafes’in tahtına göz dikmişlerdi. Efsane Admin’in yerinde olabilmek için sinsice planlar yaptılar. Oysaki AYT maddi sıkıntı çekiyordu… Cedkan Türkyafes büyük sıkıntılar yaşıyordu. Cedkan Türkyafes’in en zayıf ve en zor anında hainler, casuslar ve gizli düşmanları düğmeye basmıştı. Yani Cedkan Türkyafes’in bu durumunu fırsat bilmişlerdi. Hatta bu durumdan PKK bile nemalanmak istedi. Demek ki bu hainler ve nankörler arasında PKK emişenler varmış! Yoksa PKK’nın nereden haberi olacaktı. Hem hainler hem de PKK, Cedkan Türkyafes’in öldürülmesi için bile plan yapmış olabilirlerdi!..
Türkiye aleyhine ne zaman bir saldırı, operasyon, tehdit yapılsa hemen AYYILDIZ TİM (TÜRK’TÜN SİBER ORDUSU) devreye giriyordu!.. Türkiye’nin aleyhine ne zaman bir şey yapılsa NATO, BM ve AB sitelerini hackleniyor!.. PKK ve Ermeni soykırımını destekleyen tüm siteler hackleniyor ve bilgileri ele geçiriliyor. Tarihi Türk çeşmelerini balyozlarla yıkan Irkçı Bulgaristan Bakanlık sitelerini ve Ataka Partisi’ni hacklemeyi başarıyor. Avrupa’da PKK’ya destek veren Danimarka, Belçika, İsveç, Hollanda, Yunanistan, Fransa ve İtalya sitelerine topyekün saldırı yapıyor. Toplam 10 bine yakın site hackleniyor. Bunlar arasında 500’e yakın PKK sempatizanı .. Aynı zamanda Yunanistan Savunma Bakanlığı, askeri sitelerine dur deniliyor! İtalya Hava Kuvvetleri siteleri… Roj TV… Ermeni Yasasını kabul etmedikleri için üç Türk milletvekili adayının Sosyal Demokrat İşçi Partisi(PudA) ve Hristiyan Demokrat Parti (CDA) partilerinden çıkartılması üzerine AYT Hollanda uzantılı tüm sitelere topyekün saldırı yapıyor. Buna Hollanda Devlet Televizyonu da dahil. Çökertilen site ekranlarında Mehter Marşı ve 100. Yıl Marşı çalıyor!..
AYT, 170 PKK sitesi aynı anda Türk Siber topraklarına katılıyor! Bunu Google Haber Sitesi 45 dakika haber yapıyor… AYT, PKK’yı destekleyen serverlar geçiriyor. İsrail’in Lübnan’a saldırması sonucunda ölen çocuklar üzerine AYT binlerce İsrail sitesini hackliyor. Ve hacklenen site ekranlarında “Bu çocukların sizin olmasını ister miydiniz?!” yazısı.. ABD’nin Ermeni Soykırımını Desteklemesi üzerine AYT’nin hedef Amerika siteleri, Pentagon oluyor. Medyada “Türk Hackerlar ABD’yi kalbinden vurdu” haberleri yayınlanıyor. Pentagon 15 saat kapalı kalıyor. Bu konuda Pentagon uzmanları CNN’e röportaj veriyor. AYT saldırılarına önlem için ABD/Pentagon 450 yeni güvenlik uzmanı göreve başlatıyor.
AYT sadece Avrupa’yı, Amerika’yı değil Çin’i de hedef alıyor! Uygur Türkilerine yapılan zulümler, katledilen Uygur Türkleri, binlercesi idam edilen Uygur Türkleri… AYT, katledilen Uygur Türklerinin resimleri ve 4 dilde bir metin hazırlayarak Çin Savunma Bakanlığı ve Devlet siteleri hackleniyor… AYT’nin bu eylemi üzerine Çin internet dünyası sarsılıyor.
Öte yandan sadece Avrupa ülkeleri değil aynı zamanda Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’in evini yıkıp otel yapmak isteyen Suud-i Arabistan siteleri de hackleniyor.
AYT Birleşik Krallığın(İngiltere) dikkatini çekiyor. MI-6 olaya yoğunlaşıyor. AYT’ye ulaşması için X görevlendiriyor. X’in MI-6 öncesi Türkiye’de Büyükelçilikte görevliydi. Türkçesi de çok iyi. Yeni görevi üzerine İngiltere’nin bilişim ve yazılım firmalarından özel ders alıyor. Ayrıca Hackerlık psikoloji eğitimi. Türkiye’ye geliyor. Ayyıldız Tim ile de irtibata geçiyor ama görevini bir türlü başaramıyor.
Türkiye’de FETÖ’nün kanlı 15 Temmuz 2016 darbesi!.. AYT boş durmamıştı… AYT’nin elinde 50 bin belge ve 17 bin fotoğraf vardı. Darbe gecesi Türkiye Savunma Bakanlığı AYT’den destek istiyor. Darbe bildirisinin Genelkurmay Sitesinden kaldırılması için. AYT’nin başı telefonla aranıyor! AYT üzerine düşeni yapıyor. AYT bu görevi, Sakallı Nurettin’e bu görevi veriyor. Ve görev başarıyla yerine getiriliyor.
AYT’nin darbe gecesi yaptıkları FETÖ kara listesine alınıyor. Bilhassa Hava Kuvvetleri’ndeki FETÖ teröristlerinin çok gizli görüşmeleri deşifre edildiği için AYT artık FETÖ kara listesinde!.. AYT elemanı MİT elemanı olarak gösteriliyor. Terör örgütleri (PKK ve diğerleri!..) AYT ve elemanı açık HEDEF gösteriliyor! Acaba AYT’nin elindeki 50 bin belge 17 bin fotoğrafın sosyal medyana yayınlanmasının nüne geçmek için miydi bütün bu düşmanca saldırılıyor?!
Rüzgarın Efendisi, Kahraman, Barbaros ve Cedkan Türkyafes olağanüstü herhangi bir sorun olduğunda dünyanın bir ucunda buluşuyorlardı! AYT’yi ayakta tutmak için toplanmak zorundalardı. BATU’ya söz vermişlerdi, kimde iyi bir fırsat var ise AYT’yi ayakta tutacak!
Yıl 2008… BATU kanserden vefat ediyor. BATU’nun vefatı AYT’yi olağanüstü etkiliyor. AYT kurmayları o kadar çok üzülüyorlar ki… Üzüntüden günlerce kendilerine gelemiyorlar. Çünkü AYT’nin beyni ebedi ayrılmıştı aralarında. BATU aynı zamanda ağabeyleri idi. Sığındıkları limandı. Güvendikleri zırhtı. BATU Bulunduğu ülkede Osmanlı şehitliğine defn ediliyor.
BATU, USM’nin başkan mıydı?! O yüzden mi Barbaros’u çekip almıştı!.. AYT’yi uzaktan izliyor ve mercek altında tutuyordu. Başlarına kaza-bela gelince müdahale ediyor. Bir sıkıntıları oldu mu imdatlarına ulaşıyor. AYT ve beyinleri için BATU manevi bir güçtü…
Sürpriz ziyaret: Barbaros-Kahraman!.. BATU’nun oğlu Rüzgarın Efendisi… Bir vasiyet: EMANET!.. Babası vasiyet etmişti Rüzgarın Efendisi’ne “EMANET Ecdad’a VERİLSİN DİYE!.. Peki Ecdad kim çıkıyor?! Burnunun dibindeki arkadaşı Cedkan Türyafes!..
“AYLILDIZ TİM –TÜRK’ÜN SİBER ORDUSU” kitabının yazarı M.İ.Telli’nin buram buram vatan/millet/devlet/bayrak aşkı kokan duygularının yer aldığı 190 ve 191 sayfasını okuyucularımla aynen paylaşıyorum.
“Zenci Musa, Kuşçubaşı Eşref’le Libya’da yani Trablusgarp’da tanışır. O zaman Eşref Bey’e büyük bir hayranlık duyar ve kendine söz verir. Ölünceye kadar onun yanından ayrılmayacağına dair. Ardından Zenci Musa, Eşref Bey’in emir eri olur. Peşinden gittiği bütün cephelere gider.
O yüreğini devletine ve Anadolu’ya bağlamış yiğit bir Müslüman Arap’tır. Zenci Musa, işgal yıllarında her nefer gibi o da cepheden cepheye koşar ve savaşır. Adeta bir akıncıdır. Osmanlı Ordusu’nun eli, ayağı olur. Daha sonra Kuşçubaşı Eşref’in gizli bir görevle, Yemen’deki 7. Ordu’ya altın götürmek için Arabistan’a gider. İki ayrı heyetle giden gurubun Eşref Bey kolu, Hayber’de 25 bin kişilik bedevi İngiliz kuvveti tarafından kıstırılır. Eşref Bey’in başındaki grup, iki gün boyunca direnir. Sonunda Eşref bey yaralı olarak esir alınır. Fakat Zenci Musa gurubuyla beraber altınları kaçırmayı başarır. 1917’de gerçekleşen bu savaş, London Times gazetesinde, sekiz sütundan manşetle verilir. Altınları kaçıran Musa, beş yıl boyunca savaştığı kumandanı Eşref Bey’den ayrı düşer. Malta’da esir düşen Eşref Bey’le bir daha görüşemez.
Zenci Musa, Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesiyle birlikte, İstanbul’a geri döner. Gidecek hiçbir yeri yoktur. Dönemin yetkili paşalarından Ali Sait Paşa, Musa’yı Yemen’den tanır. Ona yardım etmek ister. Musa’ya bir gün der ki: “Musa, emeklilik için bana bir dilekçe ver, ben de tasdik edeyim, sana emekli maaşı bağlasınlar” Buna karşılık Musa, paşaya ibretlik bir cevap verir. “Paşam ben bu fakir milletten emekli maaşı alamam.”
Sait Paşa bu işin peşini bırakmaz ve bir gün de onu, dönemin yetkililerinden birinin yanına götürür, ona kahyalık teklif eder. Fakat Musa, yine o müthiş ahlakıyla bunu da cevap verir. “Ben bunu kabul edemem, onu yaşlı bir Müslümana verin orda hamallık varsa yaparım.” der.
İşte o İngiliz komutanının Zenci Musa’ya, aşağılık teklif sunduğu yerde, Karaköy Gümrüğü’nde çalışmaya başlar. Gündüzleri çalışır, geceleri ise Milli Mücadele için Anadolu’ya silah kaçırma faaliyetlerinin sürdürür. O iri cüssesi bu tempolu faaliyetlere daha fazla dayanamaz. Üstelik Osmanlı’nın yenilgisi ve Eşref Bey’in esareti onu çok üzer. Musa vereme yakalanır, tedavi olmayı kabul etmez. Bavulunu alıp Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’ne yerleşir. Ölümü bekler gibi, ölümü ister gibi…
Kısa süre sonra Musa burada acılara daha fazla dayanamayarak veremden vefat eder. Bavulundan bir Kur’an-ı Kerim, Osmanlı haritası, kefen bezi ve bir de Eşref Bey’in fotoğrafı çıkar.
Eşref Bey Musa için “Ben esaretten kurtulup, Milli Mücadele’nin öncülerinden olduğum günlerde, Musa, benim kahraman Arabım veremden ölmüştür” der.
Hikaye’yi anlattıktan sonra adminlere neden bu tür isimler verdiği anlar Ladün Abdal.
Cedkan Türkyafes devam eder; “Ne zormuş Eşref olmak, ne zormuş Zenci Musa olmak, ne kadar da zormuş Türk asil Türk olmak”.
Son olarak BİZ de diyoruz ki ne zor şeymiş BATU olmak, Cedkan Türkyafes olmak, Ecdad olmak, Rüzgarın Efendisi olmak, Kahraman olmak, Barbaros olmak… Ne zor şeymiş Zenci Musa olmak, Ladûn Abdal olmak…
Kitabın yazarı M.İ.Telli, kitabın ilk sayfasında diyor ki “Onlar Görünmeyen Kahramanlar…” Ve kitabın ikinci sayfasında TÜRKYAFES: “Sadakat ve görev aşkı; Ayın güneşe olan bağlılığı kadar ebedi, Yıldızın gecede parlaması kadar aşikâr, Ve keskin bir kılıcı avuçlarının arasında tutmak kadar zor bir eylemdir.”
YORUMLAR