Haber-Yorum: Muhsin AKIL
Ortadoğu’da bazı olayları enine, boyuna ve derinliğine analiz ederken geleceği çok iyi görebiliyorduk. Bilhassa İsrail’in Filistin/Gazze üzerindeki vahşeti, katliamı ve soykırımın gerçek amacını defalarca yazdık. ABD-İngiltere ve İsrail işbirliğinde Ortadoğu’da büyük bir planın sahneye konduğunu ve bu planın İsrail üzerinden tatbik edilmekte olduğunu (tarihten örnekler vererek) birçok defa gündeme getirip üzerinde durmuştuk.
Ortadoğu’daki bu büyük oyunun perde arkasında asıl hedefin Türkiye ve İran olduğunu da yine defalarca kaleme almıştık. Fakat bu oyun öyle bir oynanıyor ki alıştıra-alıştıra, zihinlere kazıya-kazıya, taşları yerine oturta-oturta (hem de dünyanın gözleri önünde) aleni/açık bir şekilde icra ediliyor.
Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulması amacıyla başlayan siyasi hareketin adı Siyonizm’dir. Bugünkü Yahudi Devleti İsrail’in mimarı Theodor Herzl, Siyonizm’in kurucusudur. Filistin toprakları üzerinde bir Yahudi devleti kurulması amacıyla dünyadaki Yahudilerin Filistin’e göç etmelerini sağlayan kişidir. Aynı zamanda Yahudi Devleti kitabının da yazarıdır.
İsrail, 19. Yüzyıl sonlarında Avrupa’da Yahudilere yönelik baskı, şiddet, zulüm ve hatta soykırım sonucu başta Avrupa olmak üzere dünyada diğer ülkelerde parça parça yaşayan Yahudilerin ABD ve İngiltere’nin teşviki ve öncülüğünde Filistin’e göç etmeleri sonucunda Filistin toprakları üzerinde 1948 yılında kurulmuş bir devlettir.
1948 yılından bu yana geçen 76 yıldır İsrail, Filistin topraklarının gerçek sahibi olan Filistinlilere her türlü zulüm, vahşet ve soykırım yapmaya devam etmiştir. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana geçen 10 aydır Gazze’yi abluka altına alarak havadan, karadan, denizden saldırarak yerle-bir etmiştir. İsrail saldırılarında 50 bine yakın Filistinli ölmüş/(şehit edilmiş), 100 bine yakın Filistinlinin yaralanmıştır. 10 binlerce masum Filistinli çocuk bu saldırılarda hayatını kaybetmiştir/(şehit olmuştur).
Ve 30 Temmuz 2024’te İsrail tarafından Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükür Lübnan/Beyrut’a öldürülmesi/(şehit edilmesi) ve aradan geçen kısa bir süre sonra da Hamas lideri İsmail Haniye’nin İran/Tahran’da misafir kaldığı devlet konuk evinde suikasta uğrayarak öldürülmesi/(şehit edilmesi) bölgedeki gerilimi/tansiyonu zirveye taşıdı. Bu iki büyük suikastla Hamas’ın, Hizbullah’ın ve İran’ın kırmızı çizgileri çiğnenmiş oldu. Artık dünya bu iki büyük olayın karşılığını Hamas’tan, Hizbullah’tan ve İran’dan beklemeye başladı.
Emperyalist-Siyonist güçlerin 100 yıl önce başlatmış oldukları Büyük İsrail Projesi’nin yüzde 90’ı gerçekleşmiş ve geriye kalan yüzde10’un tamamlanması için maalesef 7 Ekim’de başlayıp hala devam eden İsrail’in Filistin/Gazze saldırıları/(vahşet, zulüm ve soykırım) şu içinde bulunduğumuz günlerde Hizbullah sebebiyle Lübnan’ı ve İran’ı da içine alacak şekilde devam etmesi ve sıranın Türkiye’ye de geleceğinin sinyallerini veriyordu! Çünkü Büyük İsrail hayali (Arz-ı Me‘ûd) gerçekleşinceye kadar İsrail’in yayılmacılığı, zulmü ve vahşeti devam edecekti. İsrail sadece Filistin ile kalmayacaktı. Nil’den Fırat’a (şu anda İsrail’in bulunduğu Filistin toprakları ve tüm Filistin başta olmak üzere, Mısır, Ürdün, Lübnan, Suriye, Irak ve Türkiye’nin Güneydoğu toprakları olmak üzere) Büyük İsrail’in kurulacağı topraklar olarak kabul ediliyor.
Yazımın başında belirttiğim gibi Başkent Postası’nda 4 Ocak 2024 tarihli ““Düğmeye Basıldı, ORTADOĞU’DA BÜYÜK SAVAŞ: Lübnan ve İran Bu Savaşa Dahil Olabilir!..” başlıklı yazımda geleceğe yönelik önemli tespitlerde bulunmuştum. Bilhassa sıranın Lübnan ve İran’a sonra da Türkiye’ye geleceğini özellikle belirtmiştim. Bundan 7 ay önceki yazımın tekrar okunmasında fayda görüyorum.
Başkent Postası’nda yayınlanan 4 Ocak 2024 tarihli “Düğmeye Basıldı, ORTADOĞU’DA BÜYÜK SAVAŞ: Lübnan ve İran da Savaşa Dahil Olabilir!..” başlıklı yazım.
“Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta Hamas ofisine yönelik insansız hava aracı ile yapılan bombalı saldırıda Hamas’ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı ve iki numaralı ismi Salih Aruri’nin öldürülmesi ve arkasından (bir gün sonra) İran’ın Kirman eyaletinde İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı General Kasım Süleymani’nin ölüm yıl dönümü nedeniyle düzenlenen anma töreninde birbiri arkasına yapılan bombalı saldırılar sonucu 103 kişinin ölmesi ve 200’ün üzerinde kişi de yaralanması Ortadoğu’da Büyük Savaş’ın fitilini ateşledi!
Lübnan ve İran’daki her iki olayın faili İsrail’den başkası olamazdı. Tabi ki arkasına aldığı ABD desteği ile. Saldırılarda MOSSAD parmağı olduğu o kadar aşikardı ki… Zaten yapılan açıklamalarda bu yöndeydi. Hamas’ın ve İsrail’in son günlerdeki peş-peşe yapmış olduğu açıklamalar sonucunda böylesi saldırılar zaten bekleniyordu. O yüzden bombalı saldırıların faili konusunda bütün dünyanın gözü İsrail’e çevrilmişti!
Hamas lideri İsmail Haniye yaptığı açıklamada “Aruri’nin Lübnan topraklarında öldürülmesi tam anlamıyla bir terör eylemi ve Lübnan’ın egemenliğinin ihlalidir.” diyerek saldırıların devam edebileceği vurgusu yaptı. Filistin İslami Cihad Hareketi de olayın karşılıksız kalmayacağı ve intikamının alınacağını belirtti. Yapılan bombalı saldırılarla ilgili olarak Hamas, Lübnan ve İran, İsrail’e yönelik çok sert tepki gösterdiler. BM ise olayı endişe verici bularak taraflara itidal çağrısı yaptı.
Bilindiği gibi İsrail’in daha önce yapmış olduğu saldırılarda İzzeddin el-Kassam Komutanlarından Semir Fendi, Azzam el-Akra ve Mahmud Şahid, Muhammed Beşaşe, Muhammed er-Reis, Ahmed Hammud gibi önemli Hamas mensupları hayatını kaybetmişti. İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emirabdullahiyan’ın yaptığı açıklamaya göre İsrail, bölgedeki barış ve güvenliğe aleni/açık bir tehdit oluşturuyordu.
Kirman eyaletindeki iki büyük patlama sonucunda 103 kişinin öldüğü ve 200’ün üzerinde kişinin yaralandığı olayla ilgili olarak ABD Dışişleri Bakanı Sözcüsü Matthew Miller’in, “ABD hiçbir şekilde buna dahil olmamıştır, aksi yöndeki iddialar gülünçtür.” açıklamasıdır asıl ‘gülünç’ olan! Sanki İsrail’e Gazze savaşında sınırsız, karşılıksız ve şartsız her türlü (silah, para vs.) desteği veren ABD değildi. ABD’nin bu masum ifadelerinin derinliğinde elbette ki şeytani bir planı vardı!..
İsrail’in Kudüs’ü başkent ilan etmesi ve ABD büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdığı günlerde biz yakın geleceğe yönelik “Ortadoğu’daki bir kıvılcım bütün dengeleri bozacak. Ve bu kıvılcımı, ABD İsrail Büyükelçiliği’ni Tel Aviv’e taşıyarak tutuşturmuş oldu. Ve dengeler bozuldu! Her zaman iddia ettiğimiz gibi bu olay 3. Dünya Savaşı’nın pimini çekmeye yeterli! Ayrıca İran’a yönelik provokasyonlar artacak! Türkiye’nin aleyhine de akla-hayale gelmedik oyunlar sergilenecek. Hedefte Türkiye ve İran var. Her zaman iddia ettiğimiz gibi bu olay 3. Dünya Savaşı’nın pimini çekmeye yeterli!” yorumunu yapmıştık. İçinde bulunduğumuz günlerde Gazze’de, Lübnan’da ve İran’daki olaylara baktığımızda Ortadoğu’daki dengelerin nasıl da bozulduğuna şahit oluyoruz.
Ve İsrail’in Gazze’yi işgal planını tatbikata koyması ile de 3. Dünya savaşının fitili ateşlenmiş oldu. Bu ateş söndürülmez ise bu savaşa Lübnan ve İran’ın dahil olması an meselesi! Ortadoğu bir anda cehenneme dönebilir. ABD ve İsrail’in de istediği bu. Ortadoğu’da ABD ve İsrail’in hedefindeki asıl ülke Türkiye’dir. Türkiye’yi de savaşın içine çekmeye çalışıyorlar. Ama Türkiye bu oyuna gelmeyecek. Nasıl ki Türkiye son yıllarda kendisine yönelik bütün tuzakları ve oyunları bozdu şu anda Ortadoğu’da kurulan tuzakları ve oynanan oyunları da bozacak. Türkiye’nin bu konulardaki olağanüstü tecrübeleri var! Türkiye’nin diplomasi trafiği, şu andaki siyasi, askeri, teknolojik, istihbarı gücü ve bölgede lider konumunda olması bu savaşı durdurmaya yeterli. Yeter ki ABD ve İsrail, Türkiye’nin bu gücünü ciddiye ve dikkate alsın! Yeter ki ABD ve İsrail, Türkiye’ye kulak versin! Yoksa TÜRKİYE ne zaman, nerede, nasıl ve ne yapacağını çok iyi bilir!..”